İnsan nereye giderse gitsin kendisidir ancak, en çok yalnız kaldığında kendisidir; öyle bir durum olur ki duygular, düşünceler, sosyal bağlarınız ve inançlarınız biter, geride sadece kendiniz kalırsınız. Geçmişte yaşadıklarınızın tümü bir hayalden ibaret olur, kimlikleriniz, kendinize uygun gördüğünüz tüm vasıflar sıfırlanır; gelecek ile ilgili kaygılarınız biter, geçmiş ve gelecek artık bir olmuştur, gerisi koca bir hülyadan ibarettir. İnsan tam olarak nedir diye sorduğumuzda, belkide ‘insan işte budur’ dememiz gerekir. Peki sadece insan mı? Yalnızlığın fiziksel bir tarifi var mıdır? Enerjiniz tükendiğinde ‘yalnızlık’ meydana gelir. Gerek kalabalıklar içerisinde, gerekse yalnızken, enerjiniz tükendiğinde, anlatacak bir şeyiniz kalmadığında, kısacası ötekiyle olan bağınızı koparacak her durum yalnızlığa açılan bir kapıdır. O nedenle bütün orijinal düşünceler, orijinal fikirler, orijinal icatlar yalnızlık ruh hali içerisinde oluşurlar. Çünkü orada hiç kimsenin ortak olamayacağı ve sadece sizin ‘özne’ olduğunuz bir atmosfer oluşmuştur.
Yalnızlık afmosferinde hissedilen başkaca kavramlar varsa; biri boşluktur, doldurulması gereken bir boşluk hissedersiniz, bu aynı zamanda hiçlik, bitlkinlik, yokluk veya bırakılmışlıktır. Yalnızlık tam olarak nedir derseniz, tam olarak sizlere dışarıdan transfer edilen tüm öğretilerin, tüm inançların, tüm tabuların, tüm kanunların, tüm ideolojilerin yok olduğu alandır; buraya kocaman bir boşluk egemendir ve bu boşluk tam olarak bir yaratılma sürecini, yeniden doğuşu, yeniden inşa edilmeyi bekler, onun da mimarı siz olacaksınız; o nedenle yalnızlık sizin hakimi olduğunuz yegâne gerçek mülkünüzdür. Unutmayın yalnızlık atmosferi, çetin bunalımların yaşandığı yer de olabilir, yanı sıra şahane şiirlerin, şahane kitapların, şahane eserlerin ve ilginç fikirlerin yaratılma yuvası da olabilir burası. Burası spini (0) noktasıdır, her şeyin sıfırdan başladığı, her şeyin yeniden doğduğu ve yeniden tanımlandığı alandır; burada neler olmadı ki, tam da bu yalnızlık atmosferinde ne vahiyler indi, ne icat yapıldı, ne kitaplar yazıldı, ne tarihler yazıldı ve ne korkunç kararlar alındı biliyor musunuz?
Burası ilginç bir ülkedir, gariptir, burada kötü düşünceleriniz, iyi düşünceleriniz, anılarınız, korkunç kabuslarınızın isyan edebileceği, aynı zamanda mutluluk hayallerinizin filizlenebileceği bir ülke olabilir; durun ve düşünün, göreceksiniz, düşünceleriniz askeri birlikler misali saf saf dizilip ortaya çıkacaklardır, onlara selam deyin, sevin ve kucaklayın, onlar sizin tecrübeleriniz, zihninizin depoladığı muazzam bilgilerdir. Meditasyon ve ibadetlerin tümü bu değil mi; zihin kontrolü, konsatre olmak, düşünce gücü vb. tüm manevi metodlar bu huşu, dingin, içten ruh hallerini yakalama girişimi değil midir? Yalnızlık atmosferinin bir başka mesajı daha vardır; oradaya bir talip gereklidir, orası ele geçirilmesi gereken bir alandır, sen onu ele geçirmez isen, o seni ele geçirecektir. Orası mutlaka doldurulmalıdır, mutlaka farkında olmalısınız bu durumun. Yoksa orada tüm düşünceleriniz, tüm hülyalarınız, tüm rüyalarınız hakim olmayı deneyeceklerdir; şimdiye kadar şartlanma, şartlandırma ile hareket ettiyseniz, bundan sonrası için daha alaca, daha renkli bir dünyanız olsun, isteyin bunu.
Olaylar! Evet, yaşadığınız olayların sizi şekillendirmesine izin vermeyin. Çünkü hiçbir insan yaşadıklarında boğulabilecek kadar değersiz değildir. Ve hiçbir insan bulanımla, intihar düşüncesi ile, korkularla vakit geçirebilecek kadar değersiz değildir; yalnızlık atmosferinde meydana gelen tüm enerjileri dönüştürebilmelisiniz, buna zihin kontrolü denir. Unutmayın, cinsellik, korkular, yaşananlar, bunalımlar, bunlar dönüştürülmesi ve aşılması, yaşanması gereken birer enerjidir. Güçlü bir inancınız olmalıdır, kendinize, yaratıcıya ve geçmiş tüm tecrubi bilgilere. Her şey kutsaldır, değerlidir ama hiçbir şey dokunulamaz değildir; yerde her ne yaşanıyorsa, göklerde de o yaşanıyordur. İç dünyanızda da ne yaşanıyorsa, her insanda ve dünyada da o yaşanıyordur. İğrenme, sevinme, korkma, kıskanma, intikam ve tüm insani duyguların hepsi içte yaşanan duygulardır ve yaşanmalıdır, hissedilmelir, farkedilmelidir ama sadece farkına varılmalıdır. Dışa vurmak zorunda değilsiniz, insanlarla derdinizi paylaşmak zorunda değilsiniz, dertlerini sizsiniz ve bu duyguların hepsi birer insani duygudur; farklı olmaya çalışma, zaten farklısın, her insan farklıdır, dikkatlice bakarsanız her insanda farklı bir özellik bulunur, her insanda diğerinde bulunmayan bir özellik vardır ancak, bütün insanların duyguları benzerdir, farklılık duygusunun bile farklı olmaması ilginç değil mi?
Dünya bir isteme, tasarım ve yaratım yurdudur; önce istersin, sonra tasarlarsın ve yaratırsın, yaparsın. Mutlaka içinizdeki doldurabilecek bir şeyler olmalıdır, iki yol vardır; biri iç deneyimdir, diğeri dış deneyimdir. Biri ruhun yoludur, diğeri bedenin. Biri erildir, diğer dişil. Ama her ikisinin de yolu birdir, sonucu bir noktaya varır; her iki yolun da keriteri ahenktir, ahenk evren ile bir bütün olmaktır. Gerek beden ile yapacağınız ritüel (ibadet, yoga, semah veya bir iş olabilir) tüm evren ile ahenk halinde olmalıdır; dönüşünüz güneşin etrafında dönen yıldızlar gibi olmalıdır, onu size andırmalıdır. İçsel yolculuğunuzda da aynısı gerçekleşir; bir nokta vardır sadece ve evren o noktanın sadece bir parçasıdır, her şey bütünlük halindedir, mutlak olan ve ilahi enerjiyle bir bütünsünüz, tüm ibadetlerin, tüm dinlerin amaçladığı, vardığı nokta insanda mutlak olanın tezahür etmesidir.
Sevgiler, saygılar
M.Salih Özalp
Yazı Linki: www.yazarportal.com
Kişisel Web: www.metyus.co