Milletleri güçlü kılan üzerinde birleştikleri ve evrensel değerlerdir.
Adaletin temel alındığı, Düşünce Özgürlüğünün hakim kılındığı ve İşlerin herkesin elinin içinde olduğu bir İSTİŞARE ile çözüldüğünde milletler birbirine kurşunla tutuşturulmuş tuğlalardan meydana gelmiş bir sur duvarı gibi tek ve yekpare olurlar.
Böyle yekpare bir duvara dışarıdan hiçbir güç zarar veremez, delik açamaz.
Adaletin, Düşünce Özgürlüğünün ve İstişarenin yaşadığı ve yaşatıldığı oranda o millet ve o milletin kurduğu devlet yaşar.
Bu 3 esas birbirine bağlı güçlenir veya zayıflar.
Adaletin olmadığı yerde düşünce özgürlüğünden, düşünce özgürlüğü ve istişarenin olmadığı yerde adaletten, adalet ve istişarenin olmadığı yerde düşünce özgürlüğünden bahsedilemez.
Beşeriyet için tarihin şeref levhalarıdır; Hılfıl-Fudul/Medine Vesikası/Hudeybiye/Mekke’nin ve İstanbul’un Fethi/15 Temmuz/Yenikapı olayları.
Bu olaylar insanlık için temel parametreler içeren kilometre taşlarıdır.
Hepsinin temelinde aynı anne/babadan gelen insanoğlunun birlikte hür, özgür ve adil bir yönetim altında BARIŞ ve HUZUR içerisinde yaşama gaye ve hedefi vardır.
BARIŞ ve HUZUR için yukarıda verdiğimiz tarihi örneklerde olduğu gibi bütün imkanlar ve şartlar zorlanmalı, gerekirse Hudeybiye Barışında olduğu gibi fedakarlıktan kaçınılmamalı.
Bu konuda dinine ve tarihsel misyonuna bağlı sorumluluk ve zorunluluk ile en büyük vazife bizlere ‘Anadolu İrfanı’ na sahip milletimize düşüyor.
Dünya ve diğer milletler nerede, nasıl durursa dursun biz olaylara tepkisel, re-aksiyoner yaklaşamayız.
Bizim gibi derinliği olan, ilkeleri olan, milletlere yakışan re-aksiyoner değil, aksiyoner olmak ve sadece kendimize yakışanı yapmaktır.
‘Ne İskender takmışım,
Ne şah, ne sultan
Anadolu’yum ben,
Tanıyor musun?’
Ahmet Arif, Anadolu’nun irfan ve derinliğini bize böyle hatırlatır.
O halde önce içimizde BARIŞ ve HUZURU tesis ederek dünyaya Hılfıl-Fudul, Medine Vesikası, Hudeybiye, Mekke ve İstanbul’un Fethi, Milli Mücadele, 15 Temmuz, Yenikapı Ruhuyla edindiğimiz tecrübeyi tüm dünyaya ve dünya milletlerine ihraç etmeliyiz.
‘Dünya 5’den büyüktür.’ bu iddianın ifadesidir.
Tarihte zor ve çetrefilli dönemler her zaman olur.
Özellikle Anadolu’yu yurt edinmişseniz bu son derece doğal bir sonuçtur.
Bir milleti büyük yapanda böyle dünyanın böyle zor ve çetrefilli dönemlerinde dünyaya sunduğu çözümler ve yapıcı katkılardır.
‘Tarihi Allah yazar’ der bilge insan Aliya İzzet Begoviç.
Batı dünyası Rabbimizin kendilerine verdiği 300 yıllık avansı çok kötü kullandılar.
Ulaştıkları maddi gücü Adalet, Düşünce Özgürlüğü ve İstişare ile dünyaya BARIŞ ve HUZUR getirmek için kullanmak yerine, zulme, haksızlığa, adaletsizliğe, kan ve gözyaşına alet ettiler.
Ve hamd olsun bu gün tarih döndü.
Şimdi!
Bizlere düşen onların, batının yaptıkları yanlışları ve hataları tekrar etmek değil, durdurulduğumuz, durdurulduğumuz Medeniyet hikayemizi yazmaya devam etmek.
Alemlere RAHMET ve MERHAMETİ öğretmek için gönderilen Allah’ın Elçisinin ; HılfuL-Fudul çekirdekleriyle toprağa atıldığı, Kabe’nin örtüsünü yerine koyarken gösterdiği usulle işaretlerini verdiği, Medine Vesikası ile bizzat uygulaya koyduğu, Hudeybiye anlaşmasıyla evrensel hale getirdiği ve zorla çıkarıldığı Mekke’yi feth ederken zirveye taşıdığı BARIŞ ve HUZUR adımlarını izlemek, birbirimize tavsiye etmek imanımızın bir gereği.
O halde rehber olarak önümüze koyacağımız Mekke’nin fethindeki usulü bize farz haline getiren ayetleri hatırlama vakti şu an:
Allah’ın yardımı ve fetih (Mekke fethi/Tüm Fetihler) size verildiğinde
ve insanların kafile kafile Allah’ın dinine girdiğini gördüğünde,
Rabbine Hamd ederek tespihte bulun ve O’ndan bağışlama dile.
Çünkü O tövbeleri çok kabul edendir. Nasr,110/1-3