Rakamları karşılaştırınca neyin hayırlı olduğunu daha iyi görüyoruz.
10 yıl önce ülke nüfusumuz 70 milyon 586 bin kişi iken, kamuda toplam çalışanımız 2 milyon 925 bin imiş…
Nüfusumuzun yüzde 4.14’ünü kamuda istihdam ediyormuşuz.
Yüzde 2.94’ü kamu personeli yani memur imiş…
****
2016 yılında toplam nüfusumuz ise 79 milyon 815 bin olmuş.
10 yılda 9 milyon yani yüzde 13 artmış.
2016 yılı itibariyle kamuda çalışan oranı ise 3 milyon 562 bin olmuş.
Yani nüfusumuzun yüzde 4.46’sı kamuda çalışmaya başlamış.
10 yılda kamuda çalışanların oranı nüfusa göre yüzde 0.32 artmış.
Yüzde 4.46 kamu çalışanın yüzde 3.58’i kadrolu memur olmuş.
Memur sayımız nüfusumuza göre yüzde 0.64 artmış.
****
10 yıl önce kamu personeline toplam 43 milyar 670 milyon lira ödüyormuşuz.
10 yıl sonra ise toplam 147 milyar 826 milyon lira maaş ödüyoruz.
10 yıl önce kamuda çalışanların kişi başına 14 bin 930 lira, 2010 yılında ise kişi başına 41 bin 500 lira öder olmuşuz.
10 yılda ise fiyatlar yüzde 100 artmasına rağmen, kamuda çalışan başına maliyetler ise yüzde 178 artmış!
“Devleti küçülteceğiz”! diyen iktidar 10 yılda devleti hem personel sayısı itibarıyla hem de gider itabarıyla büyütmüş. Yani devleti hem merkezi olarak hem de ekonomik olarak büyüten iktidarı asıl bekleyen tehlike ise tam da bu.
Devlet büyüdükçe hakim dilde; milliyetçi, devletçi ve ideolojik bir dil oluveriyor.
Böyle olunca da devletin dili dışında konuşan, yani iktidar sahiplerinin diline itiraz eden herkes düşmana dönüşüveriyor.
Ayın 90 yıllık bürokratik, oligarşik, otoriter cumhuriyetin sahiplerine benzemekten kurtulamıyorlar.
****
Nasıl bir çelişki bu?
“Kamu giderlerini azaltacağız” diyen bir iktidar kamu giderlerini yükseltirken devletçi muhalefetin bunun için iktidara teşekkür etmesi gerekirken muhalefet yapması ne büyük trajedi değil mi?
Bütçemizin yüzde 37’si kamu personeline
15 Temmuz öncesinde TÜİK verilerine göre 3 milyon 604 bine çıkan kamu çalışan sayımız OHAL ile beraber 3 milyon 562’e inmiş. FETÖ operasyonu sonrasında kamudan atılan memur sayısını da ortaya koyuyor.
Yapılan temizliğe rağmen Ocak-Şubat ayındaki kamunun personel gideri yüzde 9 artarak 29 milyar 30 milyon liraya ulaşmış. Yıllık bunun karşılığı, bugünkü rakamlarla 2017 için zam olmadan 174 milyar 180 milyon lira demek. Bu ise 27 milyar liralık, yani yüzde 18.5’lik bir artış demek. Her altı ayda yapılan enflasyon oranında zammı da ortaya koyarsınız karşımıza çıkacak rakam enflasyonun en az iki katı bir artış ortaya çıkıyor.
2017 bütçesi ise 645 milyar 1 milyon lira… Bütçenin yüzde 37’ine tekabül ediyor. Zurnanın zırt dediği yerde tam da buradan başlıyor. Devlet istihdam sayısını artırdıkça kamu açıkları büyüyor, sosyal güvenlik ise batma noktasına doğru gidiyor. Hele bir de nüfusun yaşlandığını düşünürseniz…
Anlayacağınız sürekli kamuya personel alıp, kamuda çalışanların şikayetçi olmasına rağmen özel sektörden daha çok zam verdikçe, daha çok istihdam ettikçe bunun acısı toplumun tüm kesimlerinden çıkartılıyor.
****
AK Parti iktadarı işsizliği azaltmaya yönelik teşviklerin oranı yüzde 140.5 artırmış. İşsizlik büyüdükçe sosyal güvenlikde ki açıkta iki katına yükselmiş. 2.8 milyarlık açık 7.4 milyara yükselmiş. Bunun bedelini kim ödüyor?
Milli Eğitimin bütçesi herşeyi gözler önüne seriyor
Hele bir de 2017 Milli Eğitim Bakanlığı Yatırım Bütçesi Fen Liseleri için 109 milyon 666 bin lira, İmam Hatipler için ise tam 15 katı 1 milyar 723 milyon lira bütçe açıklanmış ise varın gerisini siz düşünün.
Gelecekte katma değeri yüksek ürünler üreteceğiz ve mal üretip dünyaya mal satacağız öyle mi?
Eğitim politikamız gereği bile görünen şu: Daha çok işsiz genç yetiştireceğiz ve devlet kapılarını daha çok açacağız. Hayırlı olsun…
Rusya hıyar almıyor biz ise silah alıyoruz
Uluslararası ilişkilerde geldiğimiz nokta ise tam fiyaskoya doğru gidiyor.
Rusya ile düşürülen uçak krizinden dolayı milyarlarca dolar ülke ekonomimiz zarar gördü.
Bugün Rusya’ya domates ve hıyar bile satamıyoruz.
Bunu yapamazken yüzde 22 civarında artan savunma harcamaları içersinde Rusya’dan ciddi olarak silah alıyoruz.
Biz hıyar satamıyoruz onlar ise bize yüksek oranda silah satıyor.
Halep de yapılan katliam da bile sessiz kaldığımızı unutuyoruz.
Rusya bu arada ne yapıyor?
İlk defa Suriye’de Amerika ile beraber ortak davranıyor.
YPG ile Amerika ve Rusya işbirliği daha da büyüyor.
****
Başka neler oluyor?
İsrail birkaç yıl öncesine kadar en büyük düşmanımızdı?
İsrail üzerinden iç politikaya malzeme devşiriyorduk.
Bugün ise enerji merkezli en büyük ortaklığımızı İsrail ile yapıyoruz.
Kudüs’de kısılan ezan sesi ile bile meydan okuyamıyoruz.
Uluslararası çıkarlar iç siyasete malzeme edilemeyecek kadar önemli olduğunu at gözlüklerine çıkarınca görebiliyoruz.
Hamasetin iç siyasette bir işe yararken dışarıda bir karşılığı olmadığını tüm çıplaklığı ile Rusya ve İsrail üzerinden görebiliyoruz.
Almanya, Avusturya, Hollanda ise bugün baş düşman statüsüne yükselirken; Rusya ve İsrail bir anda arka sıralardan dost seviyesine yükseliveriyor.
AK Parti iktadarının ilk dönemlirende övündüğü, komşularımızla çok sorunlu olmaktan sıfır soruna gelmekten, dünyada popülertesi yükselen bir ülkeden bugün neredeyse dostu kalmamış bir ülkeye dönüvermek ise hamasetle açıklanıveriyor.
Tüm herkes bize düşman…
Halbuki sıfır sorunu da oluşturan AK Parti iktarıydı. Çok sorunu yaratan da kendileri olduğunu görmek için, bugün iktidar sahiplerinin kullandığı dile bakınca gerçek tüm gerçekliği ile ortaya çıkıveriyor.
Basiretsizlik ve dünyayı eski paradigmayla okumaya bir başlayınca nerede duracağımızın sınırı olmuyor.
Düşman diye gördüklerimiz bütçe açığını kapatmışlar!
İşin başka bir gerçeği de şu.
Bugün içeride bir batı düşmanlığı devam ediyor ve bilerek büyütülüyor.
2003 ve 2016 yılları arasında yani 13 yıllık AK Parti iktidarı döneminde Türkiye 500 milyar 550 milyon dolarlık cari açık vermiş.
Kim kapatmış bu acığı?
Düşman gördüklerimiz.
Türkiye’ye toplam 549 milyar 507 milyon dolar gelmiş.
Kaynağı belli olmayan 41 milyar 845 milyon dolar olmak üzere 591 milyar 352 milyan dolar yabancı sermaye olarak ülkemize gelmiş.
Ey batı batı yok mı?
Bizim acığımızı kapatmışlar.
Haçlılar yok mu, o haçlılar?
****
O batı var o batı tam 179 milyar 642 milyon dolarlık şirket almışlar ve ilişki kurmuşlar.
Borç senetlerimizden ve şirketlerin hisselerinden 159 milyan 230 milyon dolarlık satın alma yapmışlar.
Bankalarımıza ve şirketlerimize de tam tamına 295 milyar 732 milyon dolar borç vermişler.
****
Bir de Avrupa’da çalışan 5 milyon gurbetçimiz sürdürülen düşman politikalarından dolayı ve bol hamasetlik iç siyasete devşirme tarzından dolayı da geri dönmeye başlarlarsa seyreleyin siz asıl gümbürtüyü.
Siz hala hayırda bir hayır olduğunu düşünmüyor musunuz? Ne diyelim, ne karar vereceksiniz o da size hayırlı olsun.
Son söz: AK Parti iktidarının ve Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve danışmanlarının da aklını başına sadece bir hayır getirebilir. Yoksa…
Not: Rakamlar, Karar Gazetesi köşe yazarı İbrahim Kahveci’nin 16 Mart tarihli “Maliyede birşeyler oluyor” yazısından alınmıştır.