Tartışalım. Kırmadan, üzmeden, incitmeden, katletmeden, ayrıştırmadan, ötekileştirmeden konuşalım tartışalım. Aklın mantığın, gönlün yolu birdir. Orta yolda uzlaşalım. Çözümler üretelim. Ancak belli odaklar kaostan, ötekileştirmeden, ayrıştırmadan kinden nefretten öfkeden besleniyor.
Ülkede kin, nefret, öfke fırtınası yaşanıyor, yaşatılıyor. Neden?
Bu fırtına belli çevrelerce bilinçli bir şekilde yaşatılıyor. Ucube tipler, kifayetsiz muhterisler, loş odaklarda yetiştirilenler mahzenlerde yetişenler etkili ve yetkili oldular.
Ama ne yazık ki, rezilliğin dibine vuranlar, toplumun tümünü ya da bir kesimini rencide edici, kırıcı, yaralayıcı ifadeleri kullanmaktan hiç kaçınmıyor.
Bilinçli ya da değil gerçekleştirilen çirkinlik kimin eseri diye sormak gerekir.
İnsanlar; etnik köken, din araştırmasına yönelmiş durumda. Güvensizlik ayrışma hızla artıyor. Birlik ve beraberlik söylemleri ciddiye bile alınmıyor. Kamplaşma artıyor. Toplumda küllenmiş geçmişe ait ne varsa tartışma konusu ediliyor. İnsanlar şaşkınlık içinde! Ne adına bunlar yapılıyor, demokratikleşme ve özgürlük adına. Acaba gerçekten öyle mi?
Gerçekleşen rezillikten sadece partiler, gazeteciler, akademisyenler mi, aydınlar mı sorumlu?
Suç işleyenlere yaşa varolan diyenlerin, hiç bir işlem yapmayanların hiç suçu yok mu?
Reyting canavarına kurban verdiğiniz topluma aşılanan zehir, etkisini gün geçtikçe arttırıyor.
Yazılı, görsel ve sosyal medyanın, hayatımızı işgal etmesi; hatta sadece hayatımızla sınırlı kalmayıp hayallerimizi bile işgal altına alması sıkıntılı bir süreç. Düşünen ve üreten beyinler yetiştiremezsek, gençlerin ellerine bir şey veremezsek, gerçek başarının iç huzuru ve mutluluk olduğunu unutturan hayatlar yaşatırsak, sevmezsek/öpmezsek, kendine saygı kavramını yaşamlarına entegre edemezsek, prensipler geliştirecekleri onurlu hayatlar yaşatamazsak, sadece para ve bilgisayarla oyalanıp zaman öldürmelerine müsaade edersek olacağı bu elbet!
Ne olmak istediğini bilmeyen ve hayatının merkezine dizi karakterlerini oturtan gençler, bizim geleceğimiz.
Ama bizler, bugünümüzü ziyan ettiğimiz gibi geleceğimizi de yok ediyoruz. Bu tabloyu görünce inanıyorum ki, küresel ısınma bile, insanlık kadar dünyaya zarar veremez.
Değerlerine sahip çıkmayan bir toplumda çözülüş kaçınılmazdır.
Girişimciliğin en önemli gereklerinden biri özgür düşüncedir. Kafalar ne kadar özgür olursa düşünceler de o kadar güçlü olacaktır. Özgürlüğün önü açıldıkça girişimcilikte gelişecektir.
Unutulmamalıdır ki; topluma ve insanlara gem vurulduğunda onlardan yenilikçi düşünmeleri beklenemez. Amaçsız idealsiz hedefsiz, özgürlükte ekmekte olmaz.
Bugün dünyada, gıda, su, enerji güvenliği, döviz kuru savaşları tartışılırken, daha fazla nasıl zenginleşiriz, işsizliği nasıl çözeriz sorularına yanıt aranırken, Türkiye’de anlamsız gereksiz konular tartışılıyor. Enerjimizi o kadar lüzumsuz şeylere veriyoruz ki. Doğru şeyleri tartışmalıyız, gereksiz konulara takılıp kalmamalıyız.
Dünya’da aydınlanmanın ışıkları tekrar yansımaya başladı. Bu ışıklar Anadolu coğrafyasına doğru geliyor. Eğer biz iyi hazırlanabilirsek o ışık bu topraklardan doğacak.
Başarılı bir girişimci olmak için nelere ihtiyaç vardır?” sorusunu herkes soruyor. Özgüvene, paraya, yenilikçi düşünceye, iyi eğitime ihtiyaç vardır.
Gençler kendilerine güvenmeli ve kendilerinden daha akıllı insanlarla çalışmalıdır.
Başarı için; hedef belirleyecek ve hayal kurulacak, çalışılacak. Çünkü çalışmadan belirlenen hedefe ulaşmak mümkün değildir. Yılmadan çalışmak gerekir.
Zenginlik önemlidir. Ülkeler zenginleştikçe işsizlik azalır. Ancak asıl zenginlik güç ve vicdandır. Herkes birbirini mutlaka sevmesi gerekir. Ayrılıkta azap birlikte rahmet vardır.
Empati yapmayı öğrenmeliyiz. Birbirimizi, dışlamaya hakkımız yok. Bu bizim zenginliğimiz ve birbirimizi kucaklamak zorundayız.
Bunları sağlayacak ülkenin duyarlı bilinçli insanları, ortak değerlerde buluşarak, birlikte hareket etmek zorundadırlar.
GÜNÜN SÖZÜ: Hayalleri, hedefleri olan insan çalışarak başarıya ulaşır..