İnsan yaşadığı ortama göre farklı düşünce anlayış beklenti ile hareket
eder. Kendine göre belirlediği veya kendisi için tasarlanan oyunu oynar.
O nedenle de çoğu insan maskelidir. Yani insanın beynine yapılan düşünce-
inanç şırıngası insanı tercihe yönlendirir.
Kendisinde bir takım özellikler olduğunu düşünen her insan yaşamında bir
rol oynar. Roller de; ya başrol, ya oyuncu, ya da figüranlıktır. Kimi
efendi kimi emireri. Kimi bey hanım, kimi hizmetli, hizmetçi. Kimi mutlu,
kimi mutsuz. Kimi bu dünya, kimi öte dünya umudunda.
Gerçek hayattan rol modeli olarak zihinlere yansıyan; güç ve paranın
değerleri ezerek yerine geçmesi, toplumun yaşam tarzını kemiren başka bir
salgın hastalığa daha yol açıyor.
Bu tehlikeli salgın yolsuzluktur. Güç ve paraya ulaşmak için her yolu
mübah kılan bu virüs, esir aldığı toplumu çökertir, yaşam tarzını hastalık
üreten bataklığa çevirir. Çünkü tüm kaynaklar yolsuzluğa kurban gittiği
için, ruhsal ve sosyal hastalıklar içinde kıvranan toplum yeni kurban
olacaktır.
Önlenemeyen sosyal hastalıklar, zincirleme yolla ve çığ etkisiyle yaşam
tarzımızı işte böyle kirletiyor.
Zihinsel işgale uğrayan toplumlar; beyinleri sığlaştığı için soygunun
boyutunu kavrayamaz, neden ve nasıl gittiğini anlayamaz, önlem alamaz. Alık
alık seyreder. Kaybettiğinin binde birini bile tekrar alabilmek için,
kedinin kendi kuyruğuyla oynadığı gibi sürekli dolanır durur. Sürekli sahte
şifreleri çözmekle oyalanır. Halbuki, asıl şifresi; kendi hayatının ve
sağlığının kilitlendiği bu şifredir, bilemez ve çözemez!
İşte bu zihinsel işgal ve esaret; içinde yaşadığımız akvaryumu kirleten,
zihinleri kilitleyen ve toplumları acınacak hale getiren böylesine acımasız
bir akıl oyunudur.
Zihinsel esarete uğrayan toplumlar, içine düştükleri hastalık üreten
bataklığı idrak edecek ve kurutacak zihinsel yetenek ve derinliği de
kaybederler. Onların yapabileceği tek şey; bu bataklığın sürekli ürettiği
sivrisinek ordusuyla savaşmak ve kıt kaynaklarını ahmakça harcamaktan
ibarettir. Ama bu sivrisinek bulutları hiç bitmeyecektir.
Toplumu beyinsiz hale getirecek her işlem; zihinsel köleliği sağlamanın
en kısa yoludur. Bunun üzerine algı yönetimi de eklenirse, bir tek kurşun
bile atmadan bilinçaltı kurgulama ile toplumlar kolayca yönetilir. Bilim ve
akıl gücünü koruyamayan devletler, yöneten aklı kaybettiği için yönetilen
duruma düşerler. Çağdaş kölelik işte böyle oluşuyor.
Bu akıl oyununda, sağlıktan ekonomiye her alanda devam eden küresel
savaşın değişik şekillerini bilmeyen toplumların yaşama şansı yok.
Herkes bir tuhaf durumda. Şaşkın şaşkın bakıyor. Anlamıyor, anlamış görünüyor veya anlamaya çalışıyor. Günümüz karmaşasındadikkatlerimiz çok
farklı düzlemde seyrediyor.
İnsanlar nelerle meşgul? Söz ve yazı şarlatanlarını görmemek, bunları
tartışmamak ne kadar doğrudur?
İster buna ırkçı ister dinci emperyalizm denilsin nihayetinde insanlar
kuşatılmış bulunuyor. Umutları daha küçük parçalara bölüyor, tamamen kendi
kontrolüne alıyor. İnsan ölümleri, kültür tarihinin tahribi, psikolojik
travmalar çok daha etkili ve tehlikeli durumda.
Bunları görmemek, bunların üzerinde durmamak gaflet değil midir? Bütün bu
tehlikeler göz ardı edilerek salt geçmişte de böyleydi bahanesiyle
zihinlerin, yaşamın işgaline göz yummak ne kadar sağlıklı bir bakıştır?
Güç odakları medyayı çok güçlü olarak kullanıyor.
Ne yazık ki bunun içinde farkında olunarak ve olmayarak iblisin yolunda olanlara hizmet konumuna düşülüyor.
Neden evrensel boyutta değil de yerel düzlemde olaylara bakıyoruz?
Neden evrensel insani değerler açısından değil de şarlatanların rahat yaşaması için gerçekleri görmemeye direniyoruz. Zihinlerimize, enerjimize, zaman israfımıza yazık oluyor.
Günün Sözü: Kin nefret ve öfke içinde olanlar, kendi oyunları içinde
kalırlar.