Yeni bir devre girdiğimizden şüphe yok. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Siyaset yapma biçimi, iktisadi sistem, haritalar, yöneticiler, darbe yapma şekilleri toptan değişiyor ve hatta din adamları bile.
Şöhretli değilseniz itibarınız yok demektir. Şöhretli iseniz de kibriniz sizi cehenneme sürükleyebilir. Bundan sonra din adamları ya kifayetsiz, ya da tahrifkâr tiplerden seçilecek ki, ya halkı ikna edemesinler, ya da ifsad da sınır tanımasınlar.
Artık Dolar, Sterlin ve Euro yani kâğıt para miadını doldurdu. Altın ve gümüş gibi madenlere geri döneceğiz. Zaten basılı para artık işlevini yitirdi. Kredi kartı bile tarih oluyor. Bitcoin devrine hoş geldiniz.
Ahmakları Forbes listeleri ile oyaladıklarına bakmayın siz. Para babalarının servetlerinin kaç yüz trilyon dolar olduğu bilinmiyor. Yıllık iç ettikleri rakamlar bile onlarca trilyon dolar.
Dünyanın merkezinin Londra, Frankfurt, New York, Basel, Lozan, Vatikan, Kudüs, Kaliforniya hatta İstanbul olduğunu çok kez okumuş ya da duymuşsunuzdur. Hangisi gerçek bilen var mı?
ARTAPON ÖRGÜT AYAKLARI
300’ler komitesi, İllimünati, Bilderberg, TAVISTOCK, Davos, Farmason, Vatikan, CFR, Royal, Bohemian Grove, Fabian Society, Kuru Kafa, Altın Çember, Altın Şafak, Gül Haç, Ku Klux Klan, Moon, Amaranth, Avrupa Birliği, FED, NATO, DB, BM, BIS, Işık evi, bilgi evi, Tapınakçılar, Cizvitler, Trilateral, CIA, MI6, BND, MOSSAD, NSA, HİTLER, Swastika / Gamalı Haç, Siyon tarikatı, Thuglar, B’nai B’rith, Brown Brothers Harriman, Chatham House, FIFA, Freedom House, ICANN, Kabalistler, Macro Advisory Partners, Rand, Scientoloji Tarikatı, Tampliye Şövalyeleri, The Giving Pledge, JNF, Yahova şahitleri diye uzayıp giden sayısız çete…
PKK’da bu yolu takip ediyor. Neden, çünkü siz ahtapotun kolları ile uğraşırken beyne asla ulaşamazsınız.
AMAÇ: BEYNE ULAŞMAYI ENGELLEMEK
Bunca örgütün tek bir nedeni var: Beyne ulaşmayı engellemek. Beyne ulaştığınızda bunca örgütün bir kıymeti kalmaz. Yaptıkları şey, her birimizi fare yemi gibi bıraktıkları kırpıntıların peşinden koşturarak tuttuğu şeyin dünyayı yöneten beyin olduğu hissiyatını vermek. Aslında hepimizin yaptığı filin tarifinden başka bir şey değil. Yüzlerde tarif var ama toplamı fil etmiyor. Kısaca hepsi bizi oyalayan çöpler.
Siyonizm‘de böyle. Pek çok Yahudi’nin bile ne olduğunu anlamadığı şeye Siyonizm diyoruz. Siyonizm diye debelenerek milletin gazını alabilirsiniz bir güzel. Sonuç yerinde saymak…
İşin başında şeytan var. Gerçekten öyle.
Türk Mason Dergisi‘nin 1956 ve sonrasında yayınlanan sayılarında dünyanın nasıl yönetildiğine dair parça parça bilgilere yer veriliyor. Buradaki beyanlar doğru ise, bunların 300 kişiden oluşan bir seçkinleri varmış. 300’ün arasından 70’lik bir alt grup seçiyorlarmış. Dünyayı ise 4 kişi yönetiyormuş. Üçten biri ölünce yerine 70’den en seçkini terfi ettirilip sırra vakıf ediliyormuş. Garip olan şu: Dördüncünün ölümünden hiç söz edilmiyor. O hep canlı. Demek en tepede şeytan var. Dünyadaki “300’ler komitesi” diye bilinen yapının bununla bir bağı var mı, ya da bu 300’ler ile o 300’ler aynı mı bilmiyoruz. Belki bu da bir şaşırtmacadır.
KARANLIK KUVVETLER!
Stalin, 300’ler için şunu söylüyor: Karanlık kuvvetler!
ABD Başkanı Eisenhower ise: ‘En hafif ifadeyle askeri endüstriyel komplesk’ diye tanımlarken, MI6 ajanı Dr Jhon Coleman şunları kaydediyor: Hiçbir ulusal sınır tanımayan, her şeyi yapabilecek güçte bir grup. İlkeleri her türlü yasanın üstünde. Politika, din, ticaret, madencilik, uyuşturucu, tıp, medya, sigortacılık, petrolü her yönüyle kontrol ediyorlar. Bunlar ABD ve İngiltere’yi yöneten gizli el… İddiaya göre İngiltere, Hollanda, Danimarka, Belçika, İspanya kral ve kraliçeleri bu grubun içinde.
Belki bunlar da birer oyalama taktiği. Bilmiyoruz. Çok da önemli değil.
Önemli olan şey dünyanın değiştiği. Değişimin farkında olabiliriz de, değişimin ne yönde olduğu ve bizim ne yaptığımız daha da önemli.
Boş durmuyoruz elbette, biz de yol alıyoruz.
Ne kadar büyük bir serveti yönetirlerse yönetsinler devir değişiyor. Kartlar yeniden karılırken eskisi kadar zayıf değiliz. Çaresiz hiç değiliz. Lakin bu aralar en temel güç ve dayanağımız olan dinî değerlerimizi hırpalamak için ağaç kemiren kurtlarını yeniden saldılar içimize…
TEBBET’İ BOL OKUYUN Kİ…
Millet “Osmanlı” dedikçe, sizden sandığınız Vahabbi okullarında okumuş şöhret müptelası biri de Abdulhamid Han’la ‘piyanocu’ diye alay ederken, Fatih Sultan Mehmet Han’ı ise “Keşke bir tefsiri baştan sona okumuş olsaydı” diyerek küçümsüyor. Etmiyor ettiriliyor.
Birileri de çıkmış Tebbet suresini okumayın diyecek kadar keçileri kaçırmış, ama bunlar milletin önünden gittiğini iddia eden “din adamları!” Ve bunların önleri açılıyor.
Niye Tebbet suresinin okunmamasını tavsiye ediyorlar? Çünkü oradaki “eli kuruyasıca” diye beddua edilen sadece o günkü Ebu Lehep değil, aynı zamanda bugünkü modern Ebu Lehepler! Yani bunları servis eden efendileri! Ucu onlara dokunacak şeyi neden istesinler ki?
DARBENİN TARZI DEĞİŞTİ
Dikkat ederseniz son zamanlarda bizim şerbetli olduğumuz darbe yöntemlerini pek tercih etmez oldular. Mısır’da yaptıkları, ağızlarına yüzlerine bulaştı…
Mayıs 2013 (gezi) ve 17/25 Aralık’ta Türkiye’de darbeye teşebbüs ettiler, başaramadılar.
Arjantin eski Cumhurbaşkanı Cristina Fernandez görevde iken satanist Rothschild ailesinin adamı George Soros‘u ülkeden koymuştu. Şimdi ise karanlık adamlar Fernandez’e ellerinden gelen ne varsa arkalarına koymadan operasyon üzerine operasyon yapıyorlar.
Bir türlü söz geçiremedikleri İzlanda Başbakanı David Sigmundur Gunnlaugsson’u, Panama operasyonu ile 5 Nisan’da istifa ettirmişlerdi. Gunnlaugsson gitti, yerine gelen hükümet onun ülkeden kovduğu küresel tefecileri geri aldı ve ABD’nin askeri üssüne izin verdi.
IMF ve dünya bankasına borçlarını ödeyip ülkeden gönderen ve İsrail’e “katliamcı” diyen halef ve selef Brezilya Devlet Başkanları Lula da Silva ve Dilma Rousseff’ın başına gelenler pişmiş tavuğun başına bile gelmedi. Hâkim kararı ile Rousseff görevden uzaklaştırılırken, Rousseff ve Silva’nın yeniden seçilmeleri engellenmeye çalışılıyor.
Geçtiğimiz aylarda ABD’ye 8 askeri üssünü açmak zorunda kalan Filipinler devlet başkanı Rodrigo Duterte dayanamayıp, “Irak’a şimdi bir bakın. Libya’da, Suriye’de neler olduğuna bir bakın. Ortadoğu, ABD’ye terör ihraç etmiyor, aksine ABD, Ortadoğu’ya terör ihraç ediyor” demiş. Demek ki sonu yakın.
İsimlerin önemi yok. İşlerine yaramayan bir devlet başkanı veya başbakanı yerinden etmek için daha stratejik ve yıpratıcı yöntemler kullanıyorlar. Türkiye’de istedikleri başarıyı elde edemeseler de, başarısız da sayılmazlar.
AHTAPOTUN ADAMLARI
Küresel sistemde bir diğer unsur ise Rotschild, Rockefeller, JP Morgan, Dupont, Warburg, Lehman Brothers, Haim Sabram, Sheldon Adelson, Stewem Spelberg, August von Finck, Dupont, Warburg, Murdoch, Henry Kissenger, Samuel P. Huntington, Zbigniew K. Brzezinski, Geroge Soros gibi meşhur isimler…
Pek çoğumuz da bunları çözmeye çalışmaktan yorulduk. Oysa belki de bilinen bu isimlerin de pek kıymeti yok. Tıpkı örgütleri gibi bunları çözmeye, anlamaya çalışırken koca bir asrı/ömrü heba ediyoruz.
FABRİKA AYARLARINA DÖNMELİ
Peki, ne yapmalı? ‘Ahtapotun başını bulsak ne olacak‘ diye mi sormalı bilmiyorum. Ulaştığımızda al sana mı diyecekler? Bize düşen fabrika ayarlarımıza dönmek. Din, siyaset, iktisat, tarih ve kültür adına kafamızı karıştıran iblisi bilgilerden öte bir anlama ve anlamlandırma becerisi kazanmak gerek.
Öze dönmek, adaletin tesisi için çalışmak, bilim ve gelişmişlik masalına pirim vermeden yeni usulümüzü geliştirici alanlar açmak zorundayız. Zor değil, sadece çaba/gayret gerekiyor. Ama ataletten bir türlü kurtulamıyoruz. Kedinin önüne konulan ip yumağı gibi bizi meşgul etmelerini engellemezsek, analizi imkânsız milyonlarca veri/bilgi içinde kendi tekerimize taş koyar, küffarın büyüklüğü gibi bir şirke düşeriz. Büyük ve güç yetirilemez olan yegâne güç Allah’tır!