Ülkem… Her nedense vatan kurtaranı da… Vatan satanı da sudan ucuz toprak parçası haline geldi.
Vatanın bağrı kurak has evlatları… İlk darbeyi kurtuluş savaşından sonra yedi.
Çağdaşlık adı altında “…hah ancak kuşa benzedin…” Durumuna sokuldu.
Bir de üstelik kurtarıcısına laik olamayan evlatlar sınıfında… Ha bire zılgıt yedi.
Gelen çarptı… Giden çarptı.
Kurtarıcısını ömr-ü billâh sırtında taşıdı… Taşımaya da devam ediyor.
Kapitülasyonlardan beter… Ödedikçe katmerleşiyor.
Kim musallat etti ise… Ne yapsak kurtulamıyoruz.
Ellili yıllara geldiğimizde hah kurtulduk derken… Meğerse olay… Sekiz köşeli kasketli köylünün “fotel” takmasından başka bir şey değilmiş… Ve meğerse varoşların gazını almakmış maksat…
İkinci yarayı da burada aldı.
Zaten çok sürmedi… Olanlar oldu… Varoşlar zılgıtı yedi geri çekildi… Ama baş edemeyince… Çoban Sülü’ye her zaman gaz aldırdılar… Ama Çoban Sülü Anadolu’nun bağrı yanık efendilerini bir türlü bey yapmadı.
Esas beyler İstanbul’un boğaz manzaralı yalılarında viskilerini yudumlarken…
Beyliklerine beylik kattılar. Lakin kimse onlara bir şey diyemedi. Memleketin yağları Boğaza aktı.
Güneyi Kürt ağalarına emanet ettiler… Arada bir geri dönmeyen akçelerle kuzuya döndürdüler. Zaten onların da canına minnetti…
Geride kalan sefil topraklara da dediler ki… Sen aslansın… Orta Asya’nın… Ve dahi Ümmet-i Muhammed’in medar-ı iftiharı sensin… Çile yetmez şehitlik sana yakışır.
Milliyetçi ol Türk’ü…
Devrimci ol halkı… İslamcı ol Ümmet-i İslam’ı kurtarın…
Olmasına oldular… Kurtarmaya kalktılar da…
Lakin “sana mı düşmüş kurtarıcılık…” Deyü silleyi yine de yediler.
Memleket evladı ne yapacağını şaşırdı… Öyle yaptı olmadı… Böyle yaptı olmadı… Nice yiğitler helak oldu… Nice ocaklara ateşler düştü. Nice mülkler tarumar edildi.
Anadolu’nun bağrı yanığı ne yapsa yaranamadı… Ama boğazın beyleri ha bire katmerleşti.
Sonunda… “Analar ne yiğitler doğururmuş…” Dediğimiz bir pehlivan çıktı…
Dağıtırım dedi… Dağıttı.
Hah dedi Anadolu’nun bağrı yanığı… “Nihayet… En nihayet kurtuldum.” Yıllar geçti… Anladık ki yine “gedala”
gelmişiz.
Kayserili hesabı… Bizim köyün iğleğini küheylan diye bize yutturmuşlar.
Bu bize atılan üçüncü kazık… Ama bu seferki çok fena…
Anadolu’nun bağrı yanığını tarumar ettiler… Bir parmak balla “ne oldum delüsüne” döndürdüler.
Uhud savaşından da beter oldu. Onları da kendilerine benzetiler. Talanın ne olduğunu öğrettiler.
Ortalıkta ne din kaldı… Ne iman…
Ne Oğuz kaldı… Ne Muhammed… Barış zaten yıllarca önce sizlere ömür…
Ortalık çakallar ile onların boğaz manzaralı efendilerine kaldı…
Bizi öyle de çevirecekler… Böyle de… Kaderimizmiş… Belki de beddualı…
Ne diyeyim.