Olmaz. Hele hele, medya ile gitmek hiç olmaz. Amaç şov yapmak değildir. Bir mağdur aileyi mutlu etmektir. Onlara, gerekli yardımı ve imkanı sağlamaktır. Gerekiyorsa evlerini tamir etmek, sağlık ve eğitim konularında destek vermek, iş imkanı sağlamaktır. (Bunlarda kimseye haber vermeden, kişilerin gururu incitilmeden, sessizce halledilir.)
1-Gerçek ihtiyaç sahipleri, başta muhtarlarımız olmak üzere, görevlendirilen ekipler tarafından tespit edilir. Birkaç gün önceden haber verilir. Yemekler gündüzden yollanır. Ve kesinlikle işin reklamı yapılmaz.
2-Yer sofrasında oturmak da, ayrı bir şov tarzıdır. Sanki evlerimizde yerde yiyoruz? Masalarımız yok. Tek amaç (güya) tevazu gösterisidir.
3- 10 yıl belediye başkanlığım döneminde, bu konularda hep hassas davrandık. Bilahare (2000-2007 yıllarında) Ankara Büyükşehir Belediyesi şirketlerinin koordinatörlüğünü yaptım. Nevin Gökçek( şov yapmayan, samimi) bir hayırseverdi. Belediye şirketlerinin karlarını( hem İzmir hem Ankara’da) devamlı olarak eğitim, sağlık vb. sosyal hizmetlere aktardık. Bütün sosyal hizmet amaçlı, STK’lar ile işbirliği yaptık. Aşevi, burs, sağlık hizmetleri vb. konuları hep ön planda tuttuk. Ve hiçbir zaman siyasi şov yapmadık.
4-Cumhurbaşkanı Ramazan Ayı’nın başında, “lüks iftarları” tenkid etti. Sonra da, sarayda peş peşe lüks iftarları izler olduk. Halkın parası ile peş peşe bu iftarlar, inancımıza uygun düşmekte midir?
5- En önemlisi de, mübarek Ramazan’a hiç uygun düşmeyen bir üslubun sürdürülmesi; devamlı saldırı/ hakaret/suçlama/tehdit/dışlama vb. bu arada sürüp giden operasyonlar, haksız tutuklamalar, zulümler, baskınlar, yasaklar ve tahrikler, kapanan yaraların kaşınması (Gezi olayı, Taksim vb.)
Niçin halkımız böylesine devamlı olarak tahrik edilmektedir? İnfiale sevkedilmektedir. Huzursuzluk ve kaos ortamı alevlendirilmektedir? Polis acımasız davranmaktadır?
Halkı ile bu kadar inatlaşan, huzursuzluğu tercih eden, her türlü hukuki değeri hiçe sayan, böyle bir yönetim görülmüş müdür?(Yoksa Fuat Avni haklı mıdır? Amaç, iç kargaşanın önünü açmak, böylece başkanlık sistemini ihdas etmek midir?)
Bu arada bu kadar korkunu sebebi nedir? Başbakan iftar yapacak diye, İzmir’in trafiğini felç etmenin anlamı olabilir mi? Bu arada “İzmir Marşı” ile oynanması da, ayrı bir dalkavukluk örneğidir.
6- İmam-Hatip okulu sayısı ve öğrenci adedi ile övünülmektedir. Ama; eğitim kalitesinden hiç söz edilmemektedir. Eğer siz, kaliteli bir eğitim verseniz ve güzel ahlakı yerleştirmeye çalışsaydınız, bugünkü tablo yaşanır mıydı?
- İnsanlar kula kul olur; Cenab-ı Hak’tan çok, cumhurbaşkanından korkar mıydı?
- İslamiyette önemli olanın; para/şöhret/mevki değil, iman-güzel ahlak-ilim sahibi olmak; samimi ibadet-tevazu-vatan sevgisi- kul hakkına riayet-şirk suçundan kaçınmak-mülkiyet haklarına saygı-gurur/kibir/şirk/haset/iftira /hakaret/zulüm/yalan gibi günahlara bulaşmamak-cömertlik-hoşgörü-edeb sahibi olmak-emaneti sahibine vermek; yolsuzluk-rüşvet-torpil-zina-lüks-israf vb. pisliklerden kaçmak olduğu öğretilmelidir.
- Ciddi ve kaliteli bir eğitim verilse; Türkiye böylesine fakir, perişan, itibarsız, borçlu hale düşmezdi. İman –güzel ahlak- vatan sevgisi-dürüstlük kavramlarının yerini, dünya hırsı almazdı, kardeşliğin yerini düşmanlık ve bölünmüşlük, huzurun yerini terör ve kaos, adaletin yerini hukuksuzluk ve politik yargı almazdı, ayaklar baş, başlar ayak olmaz emanet liyakat sahibine verilirdi. Şirk günahı her tarafı sarmazdı. Kula kulluk edilmezdi. İmam-hatip mezunuyum diye hava atanlar, yolsuzluklara bulaşmaz, okullarının adına leke sürmezlerdi.
Ve toplum böylesine, “Dilsiz şeytan” konumuna düşmezdi. Haksızlıklara karşı çıkardı. Üniversiteleri-sendikaları- iş alemi-diyanet teşkilatı böylesine suskun/pısırık/çıkarcı duruma gelmezdi. Çıkarcı medya, böylesine pervasız davranamazdı, yalan- iftira-tahrik –dejenerasyon merkezi olamazdı.
Ya Rabbim(cc) Ramazan-ı Şerif hürmetine, ülkemizdeki adaleti ve huzuru hakim kıl. Hepimize; samimi iman-güzel ahlak – basiret- feraset ve cesaret lütfet…