Epey yıl önce, çalıştığım gazeteye dışarıdan fotoğraf servisi yapan bir kardeşimiz vardı.
Aslında yaşı bizden büyük ama kafa hafiften gıcık olunca sahiplenirdik onu. Röportaja giderken çağırırdım. Havası müthiş, sanırsın Nihat Odabaşı.
Kadrajı bana ayarladığından uzun boylu biriyle konuşuyorsam, yanımda bir gövde olurdu fotoğrafta, gururla gösterirdi, “Bak nasıl güzel çıkmışsın abla diye” gerine gerine.
Bir gün Mahir elinde bir yazı bakıp, bakıp ağlıyor. Okuduk; adına kurulmuş firmanın iflas ettiği yazıyor, üstelik yığınla da kredi çekilmiş. Avukatta aldık soluğu, Mahir hüngür hüngür.
Kimliğini kaybetmiş yıllar önce. Kimbilir belki oyunla aldılar ondan, hatırlamıyor. Avukatın ‘Merak etme hallederiz’ dediği dava dört yıl sürdü. Akli dengesi yerinde değil raporu alınarak olaydan sıyrıldı. Avare geziyordu, çok oldu görmüyorum. Kimlik bilgilerimizin yurt dışına sızdığı, bizzat Başbakan tarafından onaylanınca aklıma düştü Mahir.
KİM BU ESKİ VEKİL
Üzerimize şirket kurarlar mı bilinmez ama çarkıfeleğe dönüşen Ortadoğu coğrafyasında istediğini çamura bulandırmak zor değil. Kimliklerde yazan bilgiler, buz dağının görünen yüzü. O bilgiler dedelerinizin şeceresine, siyasi görüşünüze kadar hakkınızda herşeyi karşı tarafa ulaştırıyor.
Şimdi dünya istihbaratlarının da kapsama alanına girmiş bulunuyoruz, hayırlı olsun!
Aklıma sığmıyor, sığdıran varsa beri gelsin. 50 milyon vatandaşın kimlik bilgilerinin çalınması ve internetten kabak gibi servis edilmesini kabullenmek zorunda mıyız? Sayın Başbakan, “YSK bilgileri yasal olarak CHP Genel Merkezi’ne aktarıyor. Oradan da İzmir teşkilatına gönderiliyor. Teşkilat sızdırdı, eski bir milletvekilinin de yargı süreci devam ediyor” diyor. Hop istop. Şimdi adını öğrenemediğimiz İzmirli eski bir vekilin elinde top.
CHP İzmir İl Teşkilatı ayakta. Genel merkezdeki bilgilerin dahi sınırlı olduğunu söylüyorlar. Kim bu İzmirli milletvekili ve neden olay yine İzmir’in üzerine kaldı? Hoş diyelim öğrendik. Vatandaş olarak bizler özelimizi, kimlik bilgilerimizi Türkiye Devleti’ne teslim etmedik mi?
Suçlu yalnızca bir kişi midir? Şimdilerde bazı sesler, konunun o kadar da önemli olmadığını, sızan bilgilerin sorun yaratmayacağını fısıldamaya başladı. İyi ama avukat bizim Mahir’e de öyle söylemiş, ‘ağlama birşey çıkmaz’ demişti.
Doğru zavallı olaydan sıyrıldı lakin kafayı da tümüyle sıyırdı, kendini bilmeden geziyor. Az kaldı “Bu gidişle, hepimiz birer Mahir’iz!”
KEYİFLİ ZAMANLAR
Benim için 21. İzmir Kitap Fuarı’yla yarından itibaren keyifli günler başlıyor. Yeni kitaplar alınacak, İstanbul’dan gelen dostlarla buluşma, yazarlarla tanışma fırsatı ve birbirinden lezzetli paneller, konferanslar.
Okuldan kaçıp kitap fuarına giden çalışkan çocuk havası üzerimde, işi en anlamlı mazeretle kırıyor gibiyim.
Hayatın yoğun bunaltan gündemini aralayıp, öze dokunmak isteyenlere 16-24 Nisan’da fırsat yaratmalarını öneririm