Konuşurken çokça kullandığımız bazı kalıplaşmış sözlerimiz var: “her şeyin başı sağlık”, “sağlığın yerindeyse gerisi detay”, “sağlık olsun”…
Yaşlılarımızdan “en büyük sermaye gençlik” sözünü de çokça duyuyoruz, aslında burada da sağlığın önemine vurgu yapıyorlar.
Sağlığımızın önemi tartışılmaz elbette ve bu; yediklerimiz içtiklerimiz kadar sağlıklı bir çevrede yaşamakla da doğrudan ilişkili.
Hayatımıza kimyasalları o kadar çok aldıkki. Dönüş nasıl olacakla ilgili fikirlerim hayallerim olsa da zor bir süreç olarak görünüyor.
Bir yerlerden başlamak lazım: Sağlıklı tarımsal üretim, sağlıklı ürünler tüketimi, koruyucu önleyici sağlık, kırsal kalkınma ve kırsal üretimler, organik tarım vb. Bugünki yazımda organik tarımı yazmak istiyorum.
Ordu tarımı fındık ağırlıklı ve fındık organik üretime çok yatkın bir ürün. Samsun’da görev yaparken organik tarımı desteklemeye yönelik çok fazla çalışmamız oldu, kısaca başlık halinde ;
- Havza bazlı organik tarım eğitimleri,
- % 100 Organik Pazar kurulması,
- Organik tarım fuarlarına katılım,
- Organik tarımdaki geçiş dönemi 3 yıllık sertifikasyon ücretinin karşılama yoluyla çiftçilerimizin desteklenmesi,
- Örnek ekolojik köy çalışmaları,
- Organik üretici birlikleri kurulmasının desteklenmesi,
- Bu alanda yayın çalışmalarının desteklenmesi vb.
İlk çalıştığımız alan, Çarşamba Ağcagüney Beldesi Çakmak Baraj Havzasını (Samsun merkez dahil toplam 1 milyon vatandaşımızın içme suyunun temin edildiği havza) çevreleyen dokuz köy oldu. Baraj gölünün hemen kıyısında konvansiyonel-kimyasal tarım yapılıyordu ve bu direkt yasak olan bir durumdu. Küçük ölçekli de olsa Ordu merkez, İlçe ve köylerinin içme sularının sağlandığı yerlerinde hemen yakınında-bölgesinde malesef konvansiyel tarım yapılmaya devam ediyor. Ayrıca ocakların dibine attığımız fındık gübresinin bir kısmı, yağmur ve eğimden dolayı derelere ve oradanda içme suyu havzalarımıza akmaya devam ediyor.
Bu çalışmalardan gördüğüm ve bildiğim şu: fındık organik üretim yöntemiyle yapılınca verim azalmıyor. Polemiğe gerek yok, hiç yorum yapmadan Çakmak Baraj Havzasına yerinde inceleme gezisi yapalım ve bizzat oradaki çiftçilerimizle konuşalım. Mesela bir çiftçimiz aynı büyüklükteki bahçesinden konvansiyonel üretimde 18,5 ton üretirken, organik tarıma geçince 24 ton’a kadar çıktığını söylemişti ve bu çiftçimizle hala görüşüyoruz.
Yöntem: her ilçemizde birer doğru bahçemizi titizlikle organiğe dönüştürelim, tüm köylerimizden çiftçilerimizin bu bahçelerde birer gün geçirmeleri ve çiftçi çiftçiye konuşmaları için araç kaldıralım, yani bu bahçeleri demonstrasyon bahçesine dönüştürelim. Bu ziyaretlerde erkekler kadar kadın çiftçilerimiz de olsun.
Organik üretim yöntemine geçmekle birlikte fındık bahçelerinin dönüşümünü ve verim artışını da planlayalım. 19 ilçemizde 19 doğru bahçe oluşturduğumuzda ve tüm köylerimizi bu bahçelerdeki çiftçilerimizle buluşturduğumuzda sorun zaten kendiliğinden çözülmüş olacak.
Organik tarım yöntemi Türkiye tarımının iki büyük sorununu çözecek:
- Bitkisel hayvansal üretim döngüsünü getirecek. Yani hayvanın kemresi toprağın gübresi, toprağın sapı samanı hayvanın yemi. Hem gübreye hemde önemli oranda yeme para vermekten kurtulabiliriz. Hayvancılıkta Karadeniz olarak en büyük sorunumuz yem ve bu sorun hafiflemiş olacak.
- Tarımın bilinçli yapılması: organik tarımda çiftçilerimiz sürekli olarak denetim altında olacaklar ve aynen aile hekimi gibi birebir çalıştığı bir ziraat mühendisimiz olacak.
Ordu’yu, fındık üretimini organiğe dönüştürerek, diğer üretimlerimizi de aynı titizlikle dönüştürerek il sınırlarıyla organik bir havza yapmak mümkün. Markamız O2 “ORGANİK ORDU” ve dünyada il sınırlarıyla organik havzaya dönüşmüş tek il olma fırsatı.
Maliyetini sormayın lütfen komik rakamlar, yazmak bizden…