Sonunda kafaya koydum, bir üniversiteye rektör olmanın yollarını arayacağım. Artık seçimle mi gelirim (ki bu pek mümkün görünmüyor), yoksa başka yollar mı keşfederim, şimdilik bilmiyorum ama o makama oturursam ne yapacağımı biliyorum. O halde ordan başlayalım, istimi arkadan gelsin. Mesela KSÜ’ye (Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi) rektör olduğumu farzediyorum..
Hemen takip eden ilk kayıt döneminden başlayarak hayata geçireceğim önemli projem var, merkez kampüs içerisinde geniş bir alanı bu işe tahsis edeceğim.Projem çok basit; kayıt için gelen her öğrencinin eline bir fidan tutuşturup, varsa refakatçi arkadaşları veya yakınları ile birlikte görevli bahçıvanla birlikte bu alanda önceden hazırlanmış yere bu fidanı elleriyle dikip cansuyunu verilecek. Bu fidan hem bizatihi fidanın kendisi için hem de o öğrenci (ve yakınları) için yeni bir başlangıç olacak.. Hatta belki eğitim süreci boyunca kendi elleriyle diktiği fidanın bakımına ve gelişimine katkısı da öğrencinin başarı notuna makul bir oranda yansıtılacak..
Her fidanın yanında “kankası” olan öğrencinin kimliğini ve dikim tarihi, ağacın cinsi v.b. kısa bilgileri içeren bir künyesi olacak. Bu fidanların gelişimi ve korunması tabii ki sadece öğrenciye havale edilmeyip, bu iş için görevlendirilecek küçük bir ekip tarafından da sürekli takip edilecek. Bünyesinde Orman Fakültesi, Ziraat Fakültesi olan bir üniversite için zaten bunun zor bir yanı yok.
Bu projede beni en çok heyecanlandıran üç husus var: Birincisi, damlaya damlaya göl olur misali, zamana yayılmış küçük gayretlerle bir süre sonra hatırı sayılır ölçekte ve her geçen gün gelişip genişleyen bir ormanın ortaya çıkacak olması.
İkincisi, birçok öğrenci için, künyesinde kendi adı da yazan bir ağaç üzerinden tabiatla bağını canlı ve sürekli tutmaya imkan vermesi. Öğrencinin ailesi ve arkadaşları ile paylaşacağı hatıra fotoğraflarında o ağacın önemli bir yer tutacak olması. Ve nihayet, mezuniyet vakti gelip çattığında her öğrencinin, hocaları ve arkadaşlarına ilaveten yanına gidip vedalaşacağı, aralarında hukuk tesis edilmiş bir varlığın daha söz konusu olacak olması.
Üçüncüsü, herkes için olmayabilir ama vefa duygusu yüksek seviyede olanlar açısından baktığımda bir şey daha görüyorum.. Düşünsenize, buradan mezun olan bir öğrenci bilmem şu kadar yıl sonra bir gün eşini, çocuğunu hatta belki de torununu yanına alıp okulunu ve kankası olan kendi ağacını ziyarete geliyor, ağacıyla olan kankalığının nasıl başladığının hikayesini anlatıyor. Ne müthiş bir duygu..
Hem düşünsenize, ‘mahkeme kadıya mülk değil’ fehvasınca uzun yıllar sonra geldiğinizde tanıdık simaların hepsi sahneden çekilmiş olsa bile dağ gibi bir ladin, sedir veya başka bir ağaç, hem de kankanız olarak sizi bekliyor olacak..
Bu işi üniversitenin kendi imkanlarıyla kotarabilir miyim, şimdi onun hesaplarını yapıyorum. Ama bir şekilde hayata geçireceğimden herkes emin olabilir. Ulusal ve uluslararası proje desteklerinden, gönüllü çevre kuruluşları ile işbirliği yapmaya ve gerekirse patronları sponsorluk için pamuk elleri cebe atmaya davet etmeye kadar her yolu kullanarak “KSÜ Mezuniyet Ormanı” adı ile yaşayan ve her bir ağacının künyesinde her bir öğrenci/mezunla gönül bağı tescillenmiş bir ağaçlar topluluğunun çok ötesinde anlamlar ve anılarla beslenen bu ormana mutlaka hayat vereceğim. Uzun boylu araştırma fırsatım olmadı ama bu projenin Türkiye’de ve dünyada bir ilk olması hiç şaşırtıcı olmayacak.
Efendim, ağaçların cinsi ne olacak? Mesela kız öğrenciler için üretkenliğin bir sembolü olarak ceviz, zeytin gibi uzun ömürlü ağaç fidanlarını mı tercih edeceğiz? Bunlar, evet önemli ama tali ayrıntılardır, zamanı geldiğinde konuşur tartışırız. Şimdi önemli olan, bir an önce hazırlıklara girişebilmek için projenin ana fikri üzerinde hemfikir olmaktır.
Ne dersiniz, rektör seçilme şartlarını yerine getirdiğim takdirde oyunuzu bana verir misiniz?!