Saçlarımı uzatsam mı Sebeptian? Bir ara uzattım. Orijinalitesini kıskananları çekemedim. Onlar beni çekemedi, ben de onları çekemedim. Karşılıklı çekememezlik ettik.
Gereği yoktu aslında fakat işte yani millete sebep olsun laf üretmek için. Laf aramızda Sebeptian, demin oturdum aynanın karşısına. saçlarıma aklar düşeli zaten çok olmuştu ama, şimdilerde ise daha bir artmış sanki. Sağ yandaki akları birlermeye çalıştım, birledim de. Baya baya olgun gibi görünüyor insan.
Gençleşme tasam, genç görünme tasam olmadı hiç. Kafa artık yetiremiyor birtakım besinleri herhalde, kısıntıya gidiyor saçlara karalık gönderme konusunda. Veya, kafayı bir patron gibi de düşünebiliriz… Kısıntıya kesintiye gidiyor işçi saçların ücretlerinde.
Demek ki bir başka yere veya yerlere yatırım yapıyor. Uluslararası kafalarla rekabete girmiş de olabilir. Dolar kuru da olabilir sebep.
BUgün sabah hava sanki buraya ait değildi. Aslında tam da sevdiğim bir tür havaydı. Epeyidir görmediğim için, buraya ait değildi, dedim. Yarı açık yarı kapalı. Böyle havalardan Turhal’da da vardı. Hatta bir gün, yarı açık yarı kapalı değildi ama, turuncu bir gün bile olmuştu. Her yan turuncu olmuştu.
Turuncu. Ben mi gördüm sadece, demiştim. Kimsenin haberi yoktu. Ya da gözüme bir turunculuk inmişti. Konuyu dağıtmayayım; bu gün hava sanki buraya ait değildi.
Dışarı çıktım. Yağmur çiselemeye başladı. Çisentiyi, ki eskiden de çisenti olurdu, hiç böyle algılamıştım.
Hani küçük küçük değiyor ya insanın yüzüne. Bir çocuğun öpmesi gibi hissettim. Çocuk öpücükleri öyledir, hiç fark ettin mi Sebeptian? Böyle bir hissediş, hesapsız, kurmasız, belki biraz hissiz ama, oluşundan kaynaklanır…sanırım öyle. Sen hiç bir çisentiyi bir çocuğun öpücüğüne benzettin mi sebeptian?
Anlıyor musun beni sebeptian? Sebassın aslında sen. sana anlatıyorum ve şimdi sana sebep köklü bir isim yakıştırması yaptım. Bazen de sanki sebep.. hayır, hayır her zaman hem anlattığım şey hem de anlatılan olduğun için, yani bir, sebeplik arz ettiğin için ismini de böyle değiştiriyorum bazen veya çoğu zaman veya her zaman. Sebeplerin sesi olur mu sabeptian? Mesela senin sesin var mı? Gizliden gizliye kızdırmaya çalışıyorum seni.
Cemil’e Cemşit der gibi. Gürlerdi.
Vardı böyle birisi çok eskiden. Topalak bir çocuktu. Cemil’di. Kip bir çocuktu-eskilerin demesiyle-. kip bir çocuk diye bir deyim yok. Kip diye bir kelime var. Yani çocuğun topalaklığı yağlı oluşundan kaynaklanmıyordu. Topalak gibi görünüyordu fakat sağlam, kaslı bir topalaklıktı.
Her neyse. Onu kızdırırlardı, Cemşit aşağı Cemşit yukarı diye diye.
Konumuzla ilgisi yok bunların. Sebep-tian. Sebas-tian. Fakat sen sebeptiansın. Çıkıp konuşsan bir; hayır, ben sebastian’ım, desen. Sesini duysam. Yoksa sürekli sebep kalacaksın. Sebeptian.
Saçların ağarmasıyle gün ağarması aynı şey mi sebeptian?.. Mantıklı bir bağ var aslında: günler geçiyor sebeptian ve günler geçtikçe, günler her ağardıkça saçlar da ağarıyor sebeptian. Her sessizliğin bir işareti, bir çentiği ağarmış her tel.
Bak! sana doktorluk da verdim… Doctor Sebeptian. Konuşmayacak mısın? Bir sesin yok mu senin? Ben, hem hasta hem doctor olamam ki sen sustukça.
Fakat sen yine de düşün; özellikle şu çisentiyi çocuk öpücüğüne benzetme hastalığımı. İyi birşey mi bu yoksa?.. Ses etmesen bilemem ki..
Neyim var Doctor Sebeptian?