7 haziranda seçmen 4 yıl boyunca Türkiye’yi idare edecek ve kendisini temsil edecek vekillerin seçimini yapacak.
Peki seçmen bu seçimi yaparken hangi kriterleri göz
önünde bulunduracak bunların genel bir değerlendirmesini yapalım.
Geçmiş genel seçimlere kıyasla 7 haziran seçimi için açıklanan partilerin seçim vaatleri eski seçimlere nazaran daha çok ses getirmişe benziyor.
Beyannamede bulunan vaatler ne kadar gerçekçi.
Öncelikle AKP’nın seçim için öne sürdüğü çoğu vaatleri ciddiye almıyorum zaten 13 yıldır tek başına iktidar olan ve her türlü gücü elinde bulunduran bir partinin seçime giderken ekonomik ve sosyal devlet anlamında vaatlerde bulunması iktidarda kaldığı sürece bu iki önemli unsuru da eksik yaptığı veya yapmadığının bir kanıtıdır.
AKP için bu seçimin tek bir anlamı var o da başkanlık sistemi.
CHP ekonomik anlamda ciddi vaatler vermesine rağmen demokrasi- özgürlük hatının altını yine dolduramıyor.
Yine AKP gibi CHP’de yıllarca iktidarda kalmış ve her iktidar döneminde gerek anti-demokratik uygulamaları gerekse de halk devlet için vardır ilkesini yaşamın her alanında hissettirdiği için pek güven vermiyor.
Tabi ki sadece geçmiş ile ilgili olarak değil bugün parti içinde önemli görevlerde bulunan bazı isimlerin hala tek dil, tek millet gibi sosyal demokrasiden uzak bir devlet yapısını parti kimliği ile her yer de dile getirmesi, az önce belirtiğim özgürlük – demokrasi hattının boş kalacağını bize göstermeye yetiyor.
MHP zaten milliyetçi ilkeler etrafında toplanan bir parti olduğu için geniş bir oy olabilme potansiyeline sahip değil, kaldı ki vaat versin veya vermesin oylarının çok değişeceğini düşünmüyorum.
Gelelim seçimin en merak edilen partisi HDP’ye Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Demirtaş sadece kürt’lerin temsilcisi değil bir Türkiye lideri olabileceğini kanıtladı. Gerek sempatik tavırlarıyla gerekse de parti içinde ve dışındaki tüm kesimlere ılımlı ve sağduyulu yaklaşımları bazı tabuları yıkarak ülkenin batı tarafında ki HDP algısını bir nebze de olsa da pozitif anlamda değiştirdi.
Peki HDP ne vaat ediyor; öncelikle her kesime hitap edebilen özgürlükçü , demokratik ve yenilikçi bir parti olarak gözümüze çarpıyor.
Parti içi demokrasisi oturmuş çok kültürlülük ve çok seslilik ilkesini benimsemiş, her seçimde kadın ve genç kotasını uygulayan, hayatın her alanında erkek- kadın eşitliğini savunan ve bunun için eş başkanlık sistemini partisine oturtan ,kadınları savunan değil kadın ve erkeğin eşit birliğinden yana bir parti .
HDP’nın diğer partilerle arasında ki fark burada görülmektedir,
diğer parti liderlerin konuşmalarında cinsiyetçi yaklaşımlarına karşılık şöyle bir örnek ile tanımlamak mümkün, bir gazetecinin Demirtaş’a sizin yanınızda duran eş başkanınız diye başlayan soruya karşılık “hayır ben onun yanındaydım” demesi pozitif yaklaşımdır.
Cumhuriyetin kuruluşunda, kadınlara siyasal hakları çıkarılan kanunlarla 1930’da yerel seçimler, 1934’te ise genel seçimlerde elde etmiş, seçme ve seçilme hakkına sahip olmuşlardır. Bu kanunlarla kadının konumu .”tebaadan yurttaşa geçiş, karşıt cinsle eşit statüye ulaşma ” olarak kavramsallaştırlmıştır.
Yukarıda bahsettiğim konuların kanunla ilgili bir sorun değil de zihinsel bir sorun olduğu görülmektedir.
Kısaca özetlemek gerekirse, HDP vaatlerini yerine getirir mi? kesinlikle yapabilir.
Aynı zamanda yapamadığı herhangi şeyi açıkça biz bunu yapamadık
diyebilecek eleştiriye açık ve şeffaf bir yönetimi mevcut.
Din, dil, ırk gibi kavramları kullanıp siyasi malzeme ve rant kapısı haline getirenlere karşılık tek güç HDP’nin barajı aşması şart.
Türkiye’nin demokrasisi için aydınlık bir gelecek özgür bir yaşam için HDP’nin mecliste olması gerekir.