Kusura bakmasınlar bize yönetim hukuku dersini veren Yıldızhan Yayla ile Ali Ülkü Azrak hocanın ve kulaklarını çınlatacağım. İdare hukukunda kamu hizmeti kavramını anlatırlarken, süreklilik arz eden, sosyal faydası olan, bölünemeyen ve devletin asli ajanları (memurları) eliyle görülen hizmetlerdir, demişlerdi. Aradan 30 yıl geçti, ama buna yakın bir tanımlamaydı hatırımda kaldığı kadarıyla… Bu kamu hizmetlerine beylik örneklerde savunma, kolluk, itfaiye, yargı, vergi salma ve toplama olarak verilirdi. Devlete egemen olan toplumcu görüşlerin ağırlığına göre bu kamu hizmetlerine eğitim, sağlık ve alt yapı çeşitli derecelerde dahil edilirdi.
Şimdi Siyasal Bilgiler Fakültelerinde ve idari Bilimler Fakültelerinde kamu hizmeti kavramı nasıl öğretiliyor bilmiyorum, ama yaşamda gördüğüm tecrübelere göre değişimi şöyle özetleyebilirim:
1- Devletin vatandaşlık hukukuyla donattığı “birey” artık amaç değil araçtır. Kimse soyut ve muğlak kavramların arkasına sığınarak vatandaşa methiyeler düzmesin. (2015: GELİR DAĞILIMININ İYİCE BOZULMASI İLE, VARLIĞI PAYLAŞAN % 10 (servetlerin % 70’ini kontrol ediyor) İLE YOKSULLUĞU PAYLAŞAN % 90 (servetin % 30’unu paylaşmak için bir birine giriyor) ARASINDA UÇURUM DERİNLEŞMİŞTİR…)
2- Eğitim ve sağlık devletin asli işlevleri arasında olmaktan çıkarılmış, vatandaş için talep edilecek bir hak olmaktan çıkmış ve metalaşmıştır. Kimse kalitenin arttığından söz etmesin, kalite topluma yayılmadıkça bir anlam ifade etmez. (2015: EĞTİM YAZ-BOZ TAHTASI, DEVLET POLİTİKASI OLMAKTAN ÇIKTI, HER GELEN EĞİTİM BAKANININ “DAVA ANLAYIŞININ” LOBORATUVARINA DÖNÜŞTÜ…)
3- Birey iyice yalnızlaştırılmış, yalnızlaşan birey özgüvenini ve empati (duygudaşlık) duygusunu yitirmiştir. Kimse, her koyun kendi bacağından asılır, atasözünün arkasına sığınmasın, koyunu bacağından asanları sorgulasın. (2015: ÖZGÜVEN VE EMPATİ DUYGUSUNU YİTİREN BİREY, ŞAKIN VE AHLAK DÜŞÜKLÜĞÜ KARŞISINDA, KENDİSİNE SUNULAN “GÜNAH KEÇİLERİ” İLE KENDİ POZİSYONLARINI SORGULAMAK YERİNE VİCDANLARINI AKLAMAYA ÇALIŞIYOR…)
4- 21. yy.da kamu ve özel kesimde yönetim bilimlerinin ve kurumsallaşmanın ağırlığı iyiden iyiye artacaktır. Kurumsallaşma ise işbirliği ve işbölümünü zorunlu kılacaktır. Yalnızlaşan ve özgüvenini yitiren birey tek başına bu değişimi göğüsleyecek durumda değildir ve şaşkındır. Kamu otoritesinin (ve üniversitelerin) eğitim ve yol gösterici olarak devreye girmesi zorunludur. (2015: KAMU, “VESAYET” VE “PARALEL YAPI” SARMALINDA, TOPLUMUN EN TEMEL ORTAK DEĞERİ OLAN ADALETİN DE YOZLAŞMASINA YOL AÇMIŞTIR… SIRADAN VATANDAŞ ADAMIN ADAMININ ADAMI OLMAK YARIŞIYLA VAROLMAYA ÇALIŞIYOR… YILLARA SARİ YARGILAMA SEYRİ KÖTÜNİYETLİLERE HİZMET EDİYOR… GENÇLERDE, İLKE, ÜLKÜ VE KADERDAŞLIK DUYGUSU HEDEFSİZLEŞİYOR…)
5- Kamu ve özel sektör kurumlarında güvenlik özelleşmiştir, ancak ihalelerde 30 yaş altı personel tercih edilmektedir. Kısa dönemde istihdam yaratan bu sektör 5-10 yıl sonra işsizlere yığınlar ekleyecektir. Toplumun güvenlik ve esenliğinin sekteye uğraması riskine karşı oluşturulan kolluk ve itfaiye teşkilatları da devletin asli fonksiyonlarının dışına çıkarılma durumundadır. (2015: ÖZEL GÜVENLİK VE TAŞERONLUK SİSTEMİNDEN NASIL KURTULUNACAĞI TARTIŞILIYOR…)
6- Vatandaşa herkes başının çaresine baksın, bana ne diyemezsiniz. Sonuçta siz devletseniz, işsizinizi bile doyurmakla yükümlüsünüz. Doğru olan ise vatandaşa “balık tutmayı” öğretmektir. Taşıma su ile değirmen dönmez. (2015: İŞSİZLİK, ÖZELLİKLE GENÇLER ARASINDA REKOR KIRIYOR (Genel işsizlik % 11, gençler arasında işsilik % 20’lerde)… AYNİ VE NAKDİ YARDIMLAR SÜREKLİ GELİR HALİNE GELİP ASGARİ ÜCRETİ BİLE GEÇİNCE, YOSUL KESİM İŞ ARAMAKTAN VE İSTİHDAMDAN UZAKLAŞIYOR…)
7- Geriye savunma ve yargı ve vergi toplama kalmıştır. Bunlar da devletin sırtında en verimsiz alanlar olarak sunulmaktadır(!). Bunlarda özelleştirildi mi (taşeronlaştırıldı mı) devlet 21.yy.la hazır demektir (!). (2015: Cumhuriyetin kurucu güçlerinden olan Kuvayi Milliye ile Temsili Milliye dengesi soğuk savaş (1950’lerden) döneminde bozulmuş, ciheti askeriye (Kuvayi Milliye) milli iradeyi (TBMM) ABD stratejilerinin yörüngesinde tutmak için sık sık müdahalelerde (darbe) bulunmuştu. Bozulan işbirliği dengesinin yarattığı “askeri vesayet” gerilettirilmek istenirken, doğan boşluk polis teşkilatı güçlendirilerek giderilmeye çalışılmıştır. Bugün polis teşkilatı “cemaat yuvalanması” olarak deşifre edilmiştir. Keza yargı da bundan nasibini almıştır… Vergi sistemi de adil vergileme düzeni kuramamış (çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınması) dolaylı vergiler vergi gelirlerinin % 70’lerine gelip dayanmıştır (herkesin aynı vergiyi ödemesi)… Ekonomi kayıt dışılık üzerinden ayakta durabilmektedir…)
Savunma, yargı, eğitim, alt yapı, kolluk, itfaiye, sağlık devletin ilgili alanından çıktı mı geriye ne kalıyor? İYİ DE BÖYLE BİR DEVLETİ BEN DE YÖNETİRİM. HEM DE DAHA UCUZA.. 550 değil 55 kişi bana yeter.:J 25.12.2009
28.04.2015: Demokrasiyi AB rüzgarına, ekonomiyi küresel sermaye yörüngesine, dış politikayı ABD oportünizminin küstahlığına entegre ederek modernleşme görüntüsü vermeye çalışanlar, ne çağdaşlaşmayı anlayabilmişler ne de tarihin seyrini kavrayabilmişlerdir. Devlet, son tahlilde, kutsal bir yapı değil, toplumsal ihtiyaçları (maddi-manevi) gidermenin en verimli, etkin ve katılımcı örgütlenmesidir. Bu örgütlenmeyi, kutsalla kutsananları bir birine karıştıranlar başaramamaktırlar…