‘’Kafese beş maymun koyarlar. Ortaya bir merdiven kurarlar. Kafesin tepesine de iple muzları asarlar. Herhangi bir maymun muzlara ulaşmak istediğinde, dışarıdan üzerine soğuk su sıkarlar. Sadece merdiveni çıkmaya çalışan maymun değil, diğerleri de bu soğuk sudan nasibini alır.
Bütün maymunlar bu denemeler sonunda sırılsıklam ıslanırlar. Bir süre sonra muzlara doğru hareket eden maymun diğerleri tarafından engellenmeye başlar.
Sonra maymunlardan biri dışarı alınıp, yerine yeni bir maymun (adı A olsun) konulur. A’ nın ilk yaptığı iş muzlara ulaşmak için merdivene tırmanmak olur; fakat diğer dört maymun buna izin vermez ve yeni maymunu döverler.
Daha sonra ıslanmış maymunlardan biri daha yeni bir maymun (adı B olsun) ile değiştirilir. B’ de merdivene yaptığı ilk atakta dayak yer. B’ yi en şiddetli döven ise kafese sonradan giren A’ dır.
Islak maymunlardan üçüncüsü de değiştirilir. (adı C olsun) Yine ilk atağında cezalandırılır C. A ve B’ nin C’ yi neden dövdükleri hakkında hiçbir fikirleri olmamasına rağmen en hırsla dövenler de onlardır.
Son olarak en başta ıslanan dördüncü ve beşinci maymun da yenileriyle (D ve E) ile değiştirilir. Tepelerinde bir salkım muz asılı olduğu halde artık merdivene hiç biri yaklaşamamaktadır. Neden mi? Çünkü burada işler böyle gelmiştir ve böyle gitmektedir.’’
Bu anlattığım psikolojide yapılan bir deney. Ancak sormak istiyorum bu olay sizlere çok iyi tanıdığınız bir ülkeyi, partiyi, şirketi ya da aileyi hatırlattı mı?
Bu olayın adı ‘öğrenilmiş çaresizlik.’ Bu deneyde ilk maymunlar çaresizliği öğrendi ve sonradan gelenlere de bunu zorla da olsa öğrettiler. Bizim insanımızda da olan budur.
Batılılar deneyip yanılıp çaresizliği öğrenir, bizim toplumumuz ise çaresizliği doğar doğmaz öğretir, deneyip yanılmayalım diye! Yani o kadar iyi kalpli olmamıza rağmen bu kadar çaresizlikler içerisinde yaşıyor olmamızın sebebi de budur.
Bir grup bu çaresizliği aşmak adına mücadele verirken diğer gruplar ise ‘Bu bizim kaderimiz. Yapacak hiçbir şey yok. Elimizden ne gelir’ mantığıyla hareket etti. Hatta mücadele verenlere karşı sert tepkilerle karşılık verdiler. Aslında kendileri de istemiyordu bu olanları. Bir şeyler yapmak adına çaba gösterenlere imrenerek baktılar ama destek vermediler. Ancak onlar çaresizdiler. Çünkü böyle öğretilmişti onlara. Gariban halk ne yapabilir ki zaten. Ellerinden hiçbir şey gelmezdi. Çaresizliği çok güzel öğrenmiş bir toplum.
Oysa vardı bir çıkış yolu. Tüm seçenekler önlerindeydi. Ancak çaresizdiler. Bugün ise içten içe karşı oldukları ancak çaresizlikten söylemeye dillerinin varmadığı bir duruma düştüler. Ama sevgili halkım bunu da kabul edecek. Çünkü çaresiz. Umarım ülkem insanın öğrenmiş olduğu bu çaresizlik bize ülkemizi kaybettirmez.