AKP döneminde, aklın, mantığın, vicdanın kabul edemeyeceği işler, peş peşe sıralanıyor.
1- Ülke terör örgütüne teslim edilmiş,
İmralı’nın talimatlarına göre idare edilir hale gelmiş, fiilen bölünmüş, devlet aciz hale düşürülmüştür.
2- Demokrasi, fikir, ifade, inanç, teşebbüs hürriyetleri, can, mal namus güvenliği kalmamıştır. Faili meçhuller, gasplar, tecavüzler, hırsızlıklar, her türlü suçlar artmıştır.
3- Hukuk düzeni, milli, manevi ve ahlaki değerler ayaklar altına düşmüş,
4- TBMM, Kabine, Yargı, eğitim, tüm bürokrasi, medyanın büyük bölümü, tek bir kişinin ağzına bakar hale gelmiş; tam anlamı ile bir baskı rejimi kurulmuştur.
5- Baskılar, haksızlıklar, zulüm ve kıyımlar, en ağır hakaretler, suçlamalar, iftiralar olağan hale getirilmiş, hatta alkışlanır olmuştur.
6- Din istismarı zirve yapmış, rüşvet, yolsuzluk, israf, saltanat, torpil ve kayırma, saçı bitmemiş yetim hakkına tecavüz, olağan sayılır olmuş, Mücahitlik edebiyatı, müteahhitliğin perdesi yapılmıştır.
7- Dünyada kavga edilmedik devlet, bozuşmadık komşu kalmamış, dış itibarımız sıfıra düşmüştür.
8- Dalkavukluk, kişileri putlaştırma, şirke girme günahları maksimuma ulaşmıştır.
9- Gelir dağılımı inanılmaz derecede bozulmuş, zenginler, yandaşlar, yakınlar, akrabalar “Karun” haline gelmiş, fakirler ise kül fakir durumuna düşmüş, ekonomi çökmüş, işsizlik ve enflasyon azmıştır.
10- Halktan kopuk, halkı küçük gören, kinin nefretin, düşmanlığın, hâkim olduğu gerçeklerin saptırıldığı, beyinlerin devamlı yıkandığı bir yönetim tarzı benimsenmiştir.
11- Doğruları savunan, dürüst, vatanperver, dalkavukluk yapmayan, haksızlık ve zulümlere karşı çıkan herkes düşmen, ajan, paralel ilan edilmiştir.
12- Manevi değerlerimize, kutsal kitabımıza, şerefli peygamberimize (SAV), alenen hakaret edilirken, dindar geçinenlerin, dindarlıktan geçindiği ortaya çıkmış (ibret ve dehşetle) suskun kaldıkları, hatta destek verdikleri müşahede edilmiştir. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın domuz eti ve kellesi satışı ile ilgili haberlere bile tepki gösterilmemiştir.
13- Türk düşmanlığı azmış; Şia ve Vehhabi etkisi güçlenmiştir.
14- Bol bol ‘kamu güvenliği’ lafı edilirken hiçbir güvenlik kalmamış; ‘Nepotizm’ lanetlenirken, yüz kızartıcı boyutlarda torpil tayinleri yapılmış. Dürüstlük edebiyatı yapılır, (güya) şeffaflık tedbirleri açıklanırken, rüşvet ve yolsuzluk sanıklarının, Yüce Divana gitmesi engellenmiş; velhasıl devamlı olarak zik zak çizilmiş/dün ‘Ak’ denilene, bugün ‘kara’ denilebilmiştir.
Velhasıl; ülkemiz tam anlamı ile bir yangın yerine döndürülmüştür. Ama ne yazık ki; iktidarın başındakiler bu tabloyu değiştirmek için çalışacaklarına, ülke ülke gezip, oradaki (başarısı, iyi niyetleri, kaliteleri, herkesçe kabul edilmiş) eğitim kurumlarımızı kapattırmaya uğraşıyorlar.
Dünyada bu kadar garip, yanlış, ülke aleyhine davranış sergileyen bir yönetim tanımıyorum. Aksine her ülke bu tür kurumlara tam anlamı ile destek verir. (Osmanlı İmparatorluğundaki misyoner okulları bunun en büyük örneklerinden biridir.)
Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar ve yandaşlar koro halinde bağırıyorlar: “Bu okullar, Türkiye’ye zarar vermektedir”. “Bu okullar ülkenizde yasa dışı işler yapmaktadırlar”
Peki, tek bir örnek var mı? Yok. Sadece iftira üstüne iftira. On yıl boyunca bu okullara ve emeği geçenlere devamlı olarak övgüler düzenlemediniz mi? 17-25 Aralık rezaletleri sizi bu kadar mı korkuttu? Bu okulların yerine devlet, okullar açacakmış? Hangi kadro ile hangi kapasite ile? Siz ülkemizdeki yerlerde sürünen eğitim kalitesini düzeltemiyorsunuz. Milletlerarası sıralamada nal topluyorsunuz. Öğretmen açığını bile kapatamıyorsunuz. Birçok ders boş geçiyor.
Gittiği her ülkede en başarılı eğitim kurumu seçilen/ herkesin evladını ve yakınını kaydettirmek için can attığı/uluslararası olimpiyatlarda, başkalarına madalya bırakmayan/ en son teknoloji ile eğitim veren bu okullar ile yarışabilir misiniz? Kaldı ki çoğu fakir, savaş, terör, açlık, yokluk, hastalık gibi sıkıntıların hâkim olduğu bu ülkelere gönderecek eleman bulabilir misiniz? Bu bir gönül işidir. Hizmet aşkıdır. Yüksek kalite feragat, fedakârlık, sabır, samimi inanç gerektirir. Hangi kadronuzla bu boşluğu doldurabilir; Dış İşleri Teşkilatı’ndan, çok daha fazla hizmet üreten, Türk Bayrağı’nı dalgalandıran, Türk sevgisini, Türk dilini yayan, barış köprüsü kuran, aynı zamanda da ticari ilişkilerde rehberlik görevini üstlenen bu vatan ve inanç fedailerinin başarısını sağlayabilirsiniz?
Oslo’da teröre söz verdiniz diye Şia ve Vehhabiliğin önünü kestikleri için, Suudlulara ve İran’a da hoş görünmek için bu büyük vebalin altına nasıl girebiliyorsunuz? Rabbim (CC) basiret, feraset ve insaf versin…
Açıklama: İnternetteki siteme, hakaret, küfür, tehdit mesajları atanlar boşuna yoruluyorlar. Bunları okumak için zamanımı israf etmiyorum.
Kötü söz sahibine döner. Her kap, içindekini sızdırır.
Cenab-ı Hak’ka (CC) samimi olarak inanan ve teslim olanları, kimse korkutamaz. Bu arada, benim ve yakınlarımın rızkı ile oynamanız da fayda vermez. Zira, Yüce Rabbim’in (CC) lütfettiklerine de kimse engel olamaz.
Herkesi korkutamaz, satın alamaz, dalkavukluk yapamazsınız.
Rabbim, sizlere basiret, feraset ve hatalarını idrak kapasitesi versin. Bu hatalardan, bu günah çukurlarından kurtulun. Kullara kulluk etmeyin. Ebedi hayatınızı riske atmayın. Zulmün, haksızlıkların, yolsuzlukların değil, Hak’kın ve haklının yanında, mağdur ve mazlumların safında yer alın.
Ve, Mekke’de, Medine’de ve özellikle Kabe’de, tüm Osmanlı izlerini yok eden bir kral için kendi ülkesinde bile yas tutulmaz iken, Türkiye’de (inançlarımıza aykırı olduğu halde) niçin yas ilan edildiğini, iyi düşünün. TÜRGEV’in ilişkilerini de analiz edin. Bu adamın, Ermenistan’daki soykırım anıtına çiçek koyduğunu da bilin.