“İlim Çin’de de olsa gidiniz…” Bu öz değiş, peygamberimizin hadislerinden birisi olarak kabul görülür.
Öyle olmasa bile; İslam dünyasında kabul görmüş, benimsenmiş, el üzerinde tutulan bir sözdür.
Bu değişi Peygamberimizin hadisi olarak kabul edersek, Peygamberimiz bununla iki şey anlatmak istemiştir. Birincisi ilim ne kadar uzakta olursa olsun, gidip öğrenilmelidir. İkincisi ise daha önemlidir. İlim- Mecusi, Hıristiyan ya da Yahudi ve hangi siyasi görüş olursa olsun- kimde ise ondan öğrenilmesinde bir sakınca yoktur. Yani ilmin dini, mezhebi, meşrebi olmaz.
Bir başka ifade ile ilim yuvalarında din ve siyaset ayırımcılığı olmaz… Orada özgürce ilim yapmak, özgürce ve dileyene ilim öğretmek vardır.
Bu girişten sonra bir şeyi daha tespit edelim;
İlim, insanı kâmil yani erdemli yapmaz. İlim, öğretir ama hayat cehaletini ortadan kaldırmaz. İlim, nefsi öldürmez. Lakin ilim kâmil olmanın, cehaleti ortadan kaldırmanın ve nefse gem vurmanın yolunu öğretir… Tabii ki isteyene, arzu edene yol, yordam öğretir. İstemeyenin başına ise dert olur. Yolunu şaşırtır… Yani ilim iki tarafı keskin kılıç gibidir. İsteyen istediği tarafı kullanmakta serbesttir. İsterse kâmil insan, irfan sahibi olmak yolunda çile çeker. İsterse de hınzırlık, Munzurluk ve nefse gark olmak yolunda ilerler.
Gelelim sadede,
Geçen hafta Şirin Ünye Gazetesinde AKP Ordu Milletvekili Mustafa Hamarat’ın Ünye İlim Yayma Cemiyetinde yapmış olduğu basın açıklamasını okudum. Partisinin liderinin gazına gelip, onun yolunda giderek veryansın ediyor.
Malum Sayın Hamarat Hukuk Fakültesinden mezun ve avukat. Yani ilim sahibi… Ne söylediğini bilecek yaşta ve de başta… Üstelik avukat olması nedeniyle ispatsız, şahitsiz ve delilsiz itham etmenin (ucuzca) atıp-tutmaktan öte iftira sayılacağını da gayet iyi bilenlerden. Üstelik bu tür davranışların inandığı dinde ne anlama geldiğini de ona büyükleri öğretmişlerdir muhakkak.
Üstelik nerede söyledi bunları? Kendini-adı ile müsemma- ilim yuvası diye adlandıran bir cemiyette/dernekte. Yani bize “ben burada (ucuz) siyaset yapıyorum, size ne?” demek gibi bir mazereti de olamaz. Çünkü ilim yuvasında ancak ilim ve ilmi konuşulur. Orası ne siyaset kürsüsü ne de çeşme başı…
Bakın ne diyor Sayın Hamarat, (Şirin Ünye’deki basın açıklamasını aynen alıyorum)
“17 Aralık operasyonlarının doğrudan millet iradesine karşı yapılmış bir darbe olduğunu belirten Hamarat: Gezi olaylarıyla başaramadıklarını, 17 Aralık operasyonları ve devamında 25 Aralık kalkışmasıyla başarmaya çalışan bir ihanet şebekesiyle karşı karşıya kaldıklarını söyledi.
“Esasen, bütün bu oyunların içine girenler, bu ihaneti yapanlar Erdoğan’sız bir Türkiye hayal ediyorlar. 12 yıldır, milletimizin desteği ve teveccühü, Recep Tayip Erdoğan ve ekibinin gayret ve hizmetleriyle kalkınan Türkiye’nin ayağına takoz koymak istiyorlar. Yeni Türkiye’yi, aydınlık Türkiye’yi hazmedemiyorlar. Bu kumpası kuranlar, devletin; milletin eline geçmesini istemeyenler, millet iradesini küçümseyenlerdir. Bütün bunları, sandıktan çıkıp iktidar olmak yerine, ya sokakları, ya da bürokrasiyi ele geçirmek yoluyla iktidar olmayı düşünenler yapıyor. Bu, onlara göre daha kolay bir yol olarak görülüyor. Maalesef devlet içine çöreklenmiş ve sinsice çalışan, Cumhurbaşkanı, Başbakan dâhil herkesi dinleyen bir örgütle karşı karşıyayız.
“Oğlum falanca sınavda elendi.” Neden diye soruyorum… Cevap: “Çünkü oğlum onların dershanelerine gitmedi. Kendisine bunu sormuşlar…” Görüyorsunuz işte, bunlar için bu kadar basit, bu kadar kolay; birini işe almak veya almamak! Bir gencin hayallerini, emeklerini yok saymak, bu kadar basit bunlar için. Görülüyor ki bunlar için, bu kadar kolay devlet içinde yapılanmak… Sonra ne oluyor? Bu yapı binlerce kişiyi dinliyor, binlerce kişiye şantaj yapıyor. Öyle bir noktaya geliyor ki; devletin güvenliğini tehlikeye atar boyuta geliyor, gizliliğini ifşa eder duruma ulaşıyor. Bu yapı devlet içinde ajanlığa, ihanete varacak kadar tehlikeli işlere giriyor.”
Bu sözlerin doğruluğunu ya da yanlışlığını tartışmayacağım. Çünkü bunun muhatabı ben değilim. Zaten konum da değil.
Lakin!
Camide nara atılmaz, meyhanede de Fatiha okunmaz…
Buradan İlim Yayma Cemiyetine bir çift sözüm var… Hamarat’ın saldırmasına göz yumduğunuz camia eğer yanlış yapmışsa, aynı yanlışa siz de düşmeyiniz. Çünkü ilim yuvaları siyasilerin atıp-tutma yeri değildir. Siz siyasileri kullandığınızı zannediyorsunuz, paçalarına yapışıyorsunuz. Hâlbuki çaktırmadan siyasiler sizi meze yapıyor. Günün birinde ola ki iktidardan gittiklerinde ortalık yerde kalmak ihtimalinizin de olduğunu unutmayınız.
Sayın Hamarat’a gelince… Kılıcın hangi tarafını kullandığı belli değil mi?
Şimdi “ama Sayın Hamarat’ın Ülkemizin Üçüncü Dünya Ülkesi olmasına katkısını söylemedin” diyeceksiniz. Mesleğini ve ilmini bu kadar ayaklar altına almak ve nefse bu denli gark olmak sadece Üçüncü dünya ülkelerinde olduğunu söylememe gerek var mı?
Yakup HALICI
yakuphalici@gmail.com