12 Eylülcülere ve 28 Şubatçılara, tüm darbecilere benzeşmek ve rahmet okutmak nasıl bir duygudur? Nasıl bir zihniyettir?
Hem de bunu Yeni Türkiye adına yapmak…
Hem de bunu yeni bir demokratik zihniyet adına yapmak…
Hem de bunu darbeci dönemlerine benzeşmeyi göze alarak yapmak…
Hem de bunu iktidara yaranmak adına yapmak…
Hem de bunu yalan yanlış yaparak yapmak…
Hem de bunu filancanın kardeşi veya bir yakını bilmem nerede çalışıyor di-yerek, insanı paralelci ilan etmek…
****
Darbe dönemlerinde gözaltına alınsanız, tutuklansanız, hüküm giyseniz, aransanız yedi göbek sülaleniz yanmıştı…
Tüm akrabalarınız, yakın arkadaşlarınız devlet düşmanı, terör örgütü üyesi ilan edilebilir; terör örgütüne yardım ve yataklıktan işkence görebilir, öldürülebilir, yıllarca tutuklu ve hükümlü kalabilirdi.
****
Tamam trollerin kavgası ve manüpilasyon kavgası yaşanıyor internette…
Tamam, yalan haberler, hakaretler, manipülasyonlar dönüyor…
Tamam da, kızdıklarına, karşı çıktıklarına, zihniyet olarak asla yan yana gelmeyecek olanlarla beraber bunu yaparsan, yeni adına ne söylemiş olursun ki…
Değiştirmek istediklerine benzeşerek, yeni bir zihniyeti nasıl ortaya çıkarabilirsin…
Değiştirmek istediklerine benzeyerek değil, ayrışarak hemde demokratik bir tarzda, yeni bir dil kullanarak ancak farklılaşabilirsin…
****
Geçen akşam twiterda Gizli Arşiv isimli kullanıcının, ‘Avcılar İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne yeni atanan Levent Hasan Özen’in ablası Gülseni O. Özen, örgütün yayın organı Zaman’da yazar’ paylaşımı görünce, yanıt yazdım. ‘Ne farkınız var, 12 Eylülcülerden ve 28 Şubatçılardan. Ve yaptığınız ayıp…’ diye…
Ertesi günü de gazetedeki arkadaşlarımızla, bunu paylaşarak haber yapmayı kararlaştırdık.
Haberi peşine düşünce gördük ki,
Levent Hasan Özen Avcılar değil, Esenyurt Emniyet Müdürü…
Gizli Arşiv aynı zamanda hem özensiz hem de insanların hayatlarını karartan, olumsuz algı yaratan bir merkez gibi davranıyor.
****
Yazı İşleri’nde arkadaşlarımız, “Cadı avının kelle avcıları” diye manşet atarak, harika bir habere imza attılar.
Yeni bir Türkiye adına, kimilerinin eski Türkiye’yi hatırlatan işler yapmaları, jurnalcılığa soyunmaları kabul edilemez.
Her kim bunu yapıyorsa, arkasındaki isimler ortaya çıkarılarak yasalar neyi gerektiriyorsa gereği yapılmalıdır.
Mecliste konuştu,
iş yeri kapatılmak istendi
Esenyurt’ta CHP Meclis Üyesi Engin Doğru, mecliste yemek ihalesiyle ilgili konuşunca ve sorular sorunca, iş yerine zabıta gitmiş. İş yeri mühürlenmek istenmiş.
****
Zabıta her iş yerine gidebilir ve denetim yapabilir mi?
Tabiki evet…
Ancak, milletin oyu ile seçilen, millet iradesini temsil eden bir meclis üyesinin işyerine konuşma yaptığının ertesi günü zabıta işyerine giderse, adama ‘dur orada haddini bil’ denmesi gerekir.
Ne demektir bu?
Bir meclis üyesi, mecliste doğru ya da yanlış bir konuda konuşamayacak ve soru soramayacak mı?
Sorarsa darbe dönemlerinden olduğu gibi, ‘sen misin konuşan, soran’ diyerek anasından emdiği sütü burnandan getirecek ve haddini mi bildireceğiz. Sinsin, korksun, konuşmasın, tırssın diye hesaplar mı yapacağız? Darbe dönemlerine benzeyen kararlara imza mı atacağız?
Yapılan tek kelimeyle ayıp ve şık değil…
****
Diyelim ki, o işyeri ile ilgili daha önce karar alınmış olsun…
Meclis’te yapılan konuşmanın ardından işyerine daha önce alınmış bir kararı tebliğ etmeye giderseniz de aynı şeyi yaparsınız…
****
Esenyurt’un, kentin şehr-i emin-i Necmi Kadıoğlu’na çağrı çıkarıyorum.
Bu yapılandan haberiniz yoksa, kim durumdan vazife çıkarmışsa hesabını sorun.
Kimse vazife çıkarmamış ve bu yapılmışsa da,Yeni Türkiye adına yapılan kocaman bir ayıptır.
****
Türkiye bunları aşacak, ancak biraz daha zamana ihtiyacımız var.
Sonuçta eskinin çocuklarıyız… Ne kadar yeniyi savunduğumuzu söylesek de, öyle kolay değil yeni zihniyeti benimsemek ve ona uygun davranmak…
Hepimiz eski zihniyetle yoğrulmuş, kimilerimiz hala eskinin takipçileri olurken, eskiyi terk ettiğini ve yenilendiğini söyleyenlerde dönem dönem eskiye benzeyebiliyorlar.
****
Her iki olayla söyleyeceğim şudur.
Darbecilere ve darbe dönemlerine benzeşmeyin. Sakın olan cadı avı yapmayın.
Eskinin köhnemiş zihniyeti ile yeni zihniyeti ve Yeni Türkiye’ye yaratamazsınız, olsa olsa eskinin kötü bir kopyası olursunuz. Çünkü, aslı varken kimse sahtesini ve çakma benzerini istemez. Bilesiniz…
Aman dikkat! Dolandırılmayın!
Adı Mehmet Koç.
Dün, cep telefonundan emniyetten komiser olduğunu söyleyen biri arar.
‘Evinizin telefonu bu mu? Telefonu ne zaman aldınız?’ Filan derken, Koç, “Bir komiser böyle aramaz, böyle de kendini tanıtmaz” diyerek sesini yükseltince, telefon karşıdan küt diye kapanır.
Cep telefonunu kapadıktan sonra, evden eşi arar. Kendisini bir emniyet görevlesinin aradığını ve “evinizde altın var mı? Döviz var mı?” diye sorular sorduğunu anlatır.
Ve dolandırılmak üzere kendisinin arandığını açık açık anlar…
****
Koç, cep telefon numarasını sorgulatır. Telefon bir kişinin adına kayıtlıdır. Ancak cep telefonunu çevirdiğinde, böyle bir telefon numarasının olmadığına yönelik yanıt alır.
Cep telefonun numarası 0506 478 20 92’dir.
****
Sevgili okuyucularımızı bir kez de bn uyarayım.
Kendisini emniyet görevlisi olduğunu söyleyen biri sizi aradığında, müsait olmadığınızı söyleyin ve kendisini birkaç dakika sonra geri döneceğinizi söyleyin.
Şayet zokayı yutarsanız da, dolandırılmaya hazır olun…
Bizden söylemesi…