Yöntemi ne olursa olsun, milyonları peşinden sürüklemeyi siyasi başarı zanneden ihtiras sahipleri sarhoş naraları atıyor meydanlarda…
“Ya tarih olacağız; ya tarih yazacağız!..”
*
Tarihi analizden yoksun kişiler, ülkelerinin başlarına beladan başka bir şey getiremezler…
Öfkeli hezeyanların bir son bulmasını istiyor artık akıl, ve vicdan sahipleri!..
Her gün alay edilen, küçümsenen, mahalle kavgacıları ağzıyla hakaretler edilen, gözdağı ve korkularla sindirilmek istenen toplumlar üzerinden tarih yazmaya kalkanlar, kendi karanlık sonlarını hazırlamakta olduklarını artık birileri öğretmeli onlara…
Sıradan bir kişinin ağzından duyulduğunda bile, kan donduran söylemlerle, siyasi muhaliflerine hasımlığı yakıştıran bir zihniyetin yazacağı tarih, ancak ahlaki çöküntünün tarihi olur.
Ahlaki çöküntü, hak, hukuk tanımaz., Öncelikle, dirlik ve düzeni kaldırır ortadan!.. Böylesi bir kaotik ortam, düşmanlardan ve hainlerden başka kimsenin işine yaramaz!…
Edepli olmak; edepli olmayı dilemekten çok daha önceliklidir…!?..
“Dürüst ol; dürüst!” söylemi ile kişi kendi dürüstlüğünü kanıtlamış olamaz!..Edepli olmayı dileyen kişinin ilk yapması gereken iş; kendi edep ve dürüstlüklerini söylemleri ile değil; eylemleri ile ortaya koymaktır.
*
Kan davalıların birbirleri için kullandıkları hasım sözcüğünü siyaset söylemine taşıyan bir zihniyet, sırf, siyasi düşüncesi örtüşmüyor diye, muhaliflerini hasım ilan eden bir zihniyet, nasıl, kiminle, kimin için tarih yazacak!… %50’nin dışlanması ile yazılacak tarih, yıkımdan başka ne getirebilir!..
“Ya tarih olacağız; ya tarih yazacağız!..”
Ne hamasi duygular içeren bir söz değil mi? İçinde kararlılık var, kahramanlık var, duygusallık var değil mi!?..
Ama, aynı sözün altında, inatlaşma var, ölçüsüzlük var, gözü karalık var. Hatta, dayatmacılık var., kaba kuvvet var!.. Ama, yazılacak tarihin mahiyeti yok!..
Daha da beteri; hasım bellenen vatandaşına karşı tarih yazmanın altında, ya intikam için her şeyi göze almak da varsa!.?..
“İnine girmek!” kastı altında dün kendisine en yakın olanlarla bile, anında hasım olabilmek varsa!!??..
Atalarımız, ne güzel söylemişler. “dil söyler saklanır; belaya baş katlanır!.”
İşte işin düğümü de burada!..Tarih yazmanın ödülü Baş’lara; tarih olmanın bedeli de, kellelere ihale edilir çoğu kez.
Öleni kendisi olmayanlar için savaşlar; göze alınabilen en kolay cinayetlerdir. Zalimlerin ve diktatörlerin kolayca savaşa başvurabilmelerinin nedeni budur.
“Ya tarih yazmak, ya tarih olmak!.” Sonu belirsiz, karanlık bir kararlılık!..
Tarih, kişisel ihtirasları ile tarih yazmaya kalkanların cesetleri ile doludur!…Ne yazık ki; o ceset yığınlarının altında milyonlarca kurbanlar vardır halktan!..
Kendi ihtirasları uğruna döktükleri kanlarda boğulup gitmişlerdir ama, acıların en büyüğünü ihtiraslara kurban edilmiş kitleler çekmiştir!…
Tarih; halk için, halkla birlikte yazılırsa haklılık kazanır!…Halkını dışlayan, halkına güvenmeyen ve güven veremeyen, halkını hasım görenlerin; yazacakları tarih tehlikelerle, karanlık emellerle doludur!.. Onlar hem kendilerini, hem de ülkelerini “tarih olma” yani yok olma tehlikesiyle baş başa bırakır. Tarihin kara sayfalarına, lanetlerden pay kapmak adına tarih yazmaya kalkmak budalalıktır.
İhtiras kişilerin en büyük başbelasıdır.
İhtirasın rehberliğinde çıkılan yolda, “yola devam!”çığlıklarıyla ulaşılacak hedefte huzur ve güven, dirlik ve birlik, eşit ve hakça bir paylaşım, demokrasi ve özgürlük, çağdaş ve aydınlık yarınlar olamaz!… Zira ihtiras; habis bir ur gibidir. Girdiği ortamı ve çevresini bitirmeden terk etmez!… Gün olup da, tatmin edilemeyen ihtiras, öncelikle en yakınındakilerin başına bela kesilir. Onları yemekle başlar işe.
İhtiras, beyinler üzerinde hegemonyasını inatlaşma ile kurar. Haklı olmasa bile, kişi; kendisini haklı konumda gösterebilmek için her yolu mübah, her eylemi doğru, her gücü kullanmayı hak görmeye başlarsa, hele bir de muhaliflerini hasım belleyip, kendisine tanıdığı hakları onlara haram ederse, işte o noktada insanlık erdemleri pes eder, susar, dibe vurur… ki erdem, insaf, ahlak, rafa kalkar. Belden aşağı da vurulur baş, göz de yarılır, kalplerde kırılır!.. Lakaplar da takılır; iftiralar da atılır. Komplolar da kurulur, senaryolar da yazılır, düzmece deliller de oluşturulur, gizli tanıklar bile girer devreye.. Çünkü vicdan susmuştur, susturulmuştur. Korkutmanın bir sapkınlıktan öte insanlık suçu olduğu gerçeği de önemini kaybetmiştir artık.
Tek hedef, ihtirasının tarihini yazmanın zaferi için sıvanmıştır kollar. “Papaz elbisesi de bu zafere adanmışlık arefesinde giyilecektir. Tavizler, en çok bu günlerde verilecektir..
Mevzinin korunması adına rakip silinmelidir!.. Bunun için her yol kullanılmalıdır.
*
Saldırı en etkin yöntem:
Her araç ve gereçle.. Hangi silah daha keskinse, hangı silah, toplumda rakibini insan içine çıkamaz kılacaksa onunla!..
Çirkinleşmek edebi rafa kaldırmış, edepsizliği tedavüle çıkarmışsa bir kere; erdem er meydanından uzaklaşmış, kalleşlik etkin bir silaha dönüşmüştür.
Rakibinin, yani ki hasmının en çok utanma ve haya duygularına doğru vur ki, halk senin ahlaksızlıkların yerine onun ar duygularını hedef alsın!.. Ve bağır en üst perdeden!… “Utanmadan; sıkılmadan…” diyerek gir söze!…
Hem vur, hem feryat et!.. ki, herkes seni haklı sansın. Nasıl olsa mağduru oynamanın nemaları ödünsüz bir kazanç olarak geri aldın hep..
Hırsız kaçarken, kendisini kovalayanlarla birlikte, “hırsızı yakalayın” diye bağırırsa, kurtulma şansı yaratır kendine. Zaten bir süre sonra hırlı hırsız ayırt edilmez olur.
Bu taktik geçerli pek çok durumda…Hele ki sormayan sorgulamayan biat toplumunda. Rakibin seni ne ile suçluyorsa sen de ayni silahla vur ona!.. Saldırı en büyük savunmadır. Savunmayı kıran saldırıdır.
Yolsuzlukla, hırsızlıkla suçlanıyorsan, yolsuzlukla, hırsızlıkla suçlayacaksın. Adapsız deniyorsa sana; sen edepsiz diyeceksin!..
Unutma!…Ttoplumda en etkili vuruş kasığa olandır.Yazacağın senaryoyu, düzeceğin komployu, ne yap et bu mevkiye çek!.. Bu bölgeye yapacağın etkin bir vuruşla rakibini sadece zürriyetten değil siyasetten de kesersin. Etkin çözümdür bel altı vuruş!.. Bugüne kadar sayısız siyasiye uygulanmış ve her keresinde de başarılı olmuştur.”
*
Kıran kırana savaş, sivil “darbe”, “yobaz zulmü” böyle sürdürülmektedir.
*
Ey!.. “sivil” darbeye karşı olanlar, “yobaz zulmüne” maruz kalanlar!
Ya uyanıp hakkın olan yöntemlerle hesap soracaksın, ya da katlanacaksın!..
Eşeğin rehberliğine karlanan devenin, sırtındaki yükten şikayete hakkı yoktur derdi ninem!.
Karar günü geldi çattı!..
06.08.2014