Hatırlanacağı üzere, bir önceki makalemizin adı “Cumhurbaşkanı nasıl olmalıdır?” idi.
Şimdi aynı konu, farklı bir boyuttan ele alınacak. Şöyle ki, özellikle kendi milli kültür, manevi değer, gelenek ve sentezlerimiz yönünde bir örnekle konuyu açmak istersek; Ahkâm-u’s-Sultaniyye isimli eserinde, Basrî el-Mâverdî (974-1058); “Devlet Başkanında Aranması Gereken Şartları” şöyle sıralıyor:
1. Her yönüyle âdil bir kimse olması; 2. Görev sahasına giren işlerde, verdiği hüküm ve kararlarda içtihatta bulunabilecek derecede ilim sahibi olması.; 3. Organlarının herhangi birinde kusur ve eksikliğin bulunmaması; 4. Beş duyu organının fonksiyonlarını yerine getirir olması; 5. Kamu işlerini yönetmeye, halkın sevk ve idaresini anlamaya yarayacak fikir ve bilgi sahibi olması; 6. Düşmanla savaşa, topluluğu korumaya imkân veren güç ve kuvvette, cesarete sahip olması; 7. “Kureyş’ten (bize göre Türk) olması şarttır.”
Seçim sathına girildiği günden itibaren kamuoyuna mâlolan ve medyada geniş biçimde yer alan paylaşımlara göre seçmen vasfını haiz vatandaşların ‘nasıl bir cumhurbaşkanı olmalı’ sorusuna karşın, genellikle aşağıda yer alan cevapları verdiği müşahede edilmiştir. Buna göre:
1. Ülkemizin kurum/kuruluşları arasında uyum ve eşgüdümü disiplinle sağlayabilecek ve bu uğurda, kesinlikle anarşi ve terör örgütleriyle işbirliği yapmayacak, bölünme çabalarına karşı şerefle direnecek, sağlam karakterli, milliyetçi, dürüst olan., 2. İnsanlarımızı din, inanç, etnik kök ve mezheplerine göre ayırmaya/ayrıştırmaya asla izin vermeyen., 3. Adalet, hukuk, demokrasi, Anayasa, insan hak ve hürriyetlerine saygılı., 4. Milliyetçi, Milli-manevi değerler ve özgürlüklere saygılı, Milli hakimiyetten asla taviz vermeyen, bu konuda ülke saygınlığına kesinlikle gölge düşürmeyen., 5. Kutsal emeğe saygılı, üretici ve tüketicinin hak ve hukukunu gözeten., 6. İç siyasette hak, adalet, eşitlik ve hukuku sağlayan; Dış siyasette mütekabiliyetten taviz vermeyen, milli menfaatleri her şeyin üstünde tutan., 7. Komşu ülkelerin kendi sorunları ve iç işlerine (insani bakımdan zorunlu olmadıkça) karışmayan; Uluslar arası terör örgütlerini komşu ülkelere karşı kullanmayan, AB’ye karşı ve ABD’nin “Büyük Ortadoğu Projesi”nin eş başkanı olmayan., 8. Hayatı boyunca adı; Hırsızlık, haksızlık, rüşvet, iltimas, ayırma-kayırma, görevi kötüye kullanma gibi insanlık dışı kirli işlere karışmamış olan., 9. Nesep, soy ve kültür bakımından mutlaka ve kesinlikle Türk ve Müslüman olması… İstenmektedir.
Eğer, “Devlet Başkanı yerine kaim ve bir nevi yarı başkanlık sistemi” gibi görünen yeni uygulamada; Kuvvetler ayrılığı dolayısıyla hakemlik; Siyasal, sosyal, ahlaki, ekonomik ve kültürel uzlaştırıcılık; Hukukun temin, tesis ve terazisinde adalet.; Toplumsal refah, saadet, emniyet ve özgürlüklerin kullanılmasında eşitlik.; Dinî, etnik, ideolojik, politik veya kültürel gruplar arasında eşit mesafe gibi insani; Ülkenin birlik, barış ve beraberliğini temsil; İktisadi, siyasi, sosyal ve kültürel barışı “adalet, hakkaniyet ve evrensel hukuk” ilkeleri doğrultusunda koruma ve nihayet: Milli hâkimiyet, özgürlük, devletlerarasında mutlak mütekabiliyet, adalet ve barış içinde hükümranlığın muhafazası, dünyada bütün unsurları ile birinci sınıf bir ülke ve devlet olunması hususunda yetkin olmadıkça asla Cumhurbaşkanı, devlet başkanı veya başkan olunamaz. Ayrıca, Cumhurbaşkanı, ülkenin gizli kalmış/bastırılmış enerjisini harekete geçirici enstrümanları bulup çıkarmak ve bilgi birikiminden yararlanma becerisini gösterebilmelidir.
İDAEL VE İYİ BİR BAŞKAN SEÇMEK MİLLETİN HAKKIDIR.
Millet memurluğunda sorumsuzluk onursuzluktur. Kaygısızlık, kayıtsızlık/görevsizlik, nemelâzımcılık tasvip edilemez. Gaflet, hıyanet ve hata, Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti için yeni bir kurtuluş hareketini zorunlu kılabilir. Bu takdirde milli mücadele meşru bir haktır.
Sonuçta: Adaylarda, asgari şartların bulunmasını temin; Başta Yüksek Seçim Kurulu, Anayasa Mahkemesi ve diğer Yüksek Mahkemeler, TBMM Başkanı ve parlamenterlerin asli görevi, sorumluluğu: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hukuki, ahlâki ve medeni hakkıdır.
“Yöneticiler, toplumu bilgeliğin ışığında düzenleyen kişilerdir. Bu nedenle, ya idare edenler adil ve bilge, ya da bilgeler idareci olmalıdır.” EFLATUN (Platon) (MÖ:427-347)