Sevgili okur! 20 küsur kitaba imza atmış, okumayı, düşünmeyi ve yazmayı yaşamının merkezine yerleştiren bir İNSAN, ırk, renk, din, dil ayırt etmeksizin herekse, herkesime, Yunus, Mevlana misali programını ve gönül kapısını açan, milyarlarca sayfa kitaplar okuyan, akıl ve emeği önemseyen bir mütevazı kul olarak; A. Kadir TUNÇER Bey’e ait aşırı, aşkın ve hasbi duygularla yazılmış “BİR ELİF İKİ HECE” kitabını büyük bir zevkle ve titizlikle okudum.
Ben, asla böyle idealist ve seçkin bir kitabı yaz(a)mam değil YAZMAM!
Nevrimi döndüren bu muhteşem eserin “O BİR” konulu bölümünden bazı pasajları, önemine binaen siz değerli okurlarımla paylaşmak istedim. Buyurun hep birlikte OKU-yalım.
(BİR ELİF İKİ HECE)
“..Düşünmeyi seven bir kişilik..
Düşüncesizliklere karşı refleksleri bir hayli kuvvetli. Tepkisinin boyutunu; karşısındaki kişilerin hatalarıyla orantılı olarak belirlemeye çalışan, yer geldiğinde ölçülü, çoğu zaman da ruh dünyasındaki met cezirlerden kaynaklanan yoğunlukla ifrat derecesinde kırıcı…
Kimi zaman hırçın, genellikle duygusal ve kırılgan…
Biraz daha ileri gitmek istese de başkalarıyla ilgili ayrıntılara; karşısında hemencecik buluveriyor: “Dur! Nereye bu gidiş? Buraya kadar yolcu!” İkazını. Bir an içinde olsa hevesi kursağında kalıyor.
Geçemiyor berisine zamanın. Bildiğiyle, bulabildiğiyle yetinmeye çalışıyor.
Çünkü o bir yaratılmış,
O bir taşıyıcı,
O bir kul,
O bir sabırsız,
O bir düşünen,
O bir duygulu,
O bir yolcu ummanında ümitlerin…
Yaşanılan acı gerçeklerin “ZAMANE” kavramının çelikleşmiş kalıplarının içine konup konserve edilerek dondurulmasına isyan eden bir asi. Köpeğin ağzından akan salyaları da biliyor, yakından bakıldığında o güzelim mercan gözleri de görebiliyor.
Sınırsızlığa duyulan özlemden, yüreği nar gibi tutuşup yanan bir sınırlı…kendisi sınırlı, tutkuları ise;sınırsızlık ülkesinin değerini biçmeye hiçbir kulun güç yetiremeyeceği “Değerler Manzumesi” inden oluşmuş.
Hangi fani sonsuzluk şerbeti için faniliklerden vazgeçmez.
Ucu sonsuzluğa işaret etmeyen pusulanın doğru yön gösterdiği iddia edilebilir mi?
Güneşin bir gün, batıdan doğacağı günü yaşamayı bekleme hafifliği, onun canını incitiyor.
Eninde sonunda; muştunun doyumsuz atmosferini soluyacağından asla şüphe etmeyen bir ümitli..
Karanlıklara köle edilmiş tutkularından asla vazgeçmeyen bir özgürlük tutsağı!
İyilik ve güzellikler yorgunu!
Sonsuzluk kervanının amansız bir tutkunu..
Ve sonsuz bir aşk ve sınırsız bir sevdanın vurgunu!
O bizden biri, Sizin gibi.
O bir Bahtiyar, Ümit yada Abdullah!
O bir ümitvar!
O bir Vera yada Hayiye!
O bir Tevid, Nurullah veya bir Enes,
O bir Elif, Pınar veya Ayşe,
O dikeni de olsa bir gül…
Yada bir Ayşegül!”
ADANA MEDYA