Cemaatin ikinci adamı Hüseyin Gülerce, halen sürmekte olan paralel devlet çatışmasının, Cumhurbaşkanlığı secimi ile birlikte biteceğini söyledi.Anlaşılan o ki; Amerika Gladyo’ya, bu işi, bir yıl içinde bitirin demiş.
Paralel devlet çatışması, sadece iktidar ve cemaate zarar vermiyor.
Süreç yaşandıkça, geçmişte, ABD gizli servilerinin, ne kadar, Türkiye’nin iç işlerinin içinde olduğu da, ortaya çıkıyor.
Süreç bir yandan ABD’nin Türkiye’deki varlığını tartışma konusu yapıyor.
ABD’nin Türkiye içindeki varlığına da zarar veriyor.
Gerçi muhalefet bu tür bir muhalefet yapmıyor. Yapmıyor ama süreç böyle işliyor.
Dünya da gelişen yeni mali krizler, işsizlik, gelir dağılımı, başta ABD olmak üzere devletlerin özel bankalara olan borçları gibi, ileride büyük sosyal çalkantılara sebep olacak süreçler gelişirken, Türkiye içinde, ABD karşıtı bir siyasi ortamın oluşmasını, ABD hiç istemez.
Dünya dengeleri değişirken, ülkelerin içindeki iktidar dengelerinin de, değişeceği bir vakıa…
Suriye yenilgisi ve paralel devlet çıkmazı içinden çıkış arayan AKP, Batıdan destek arayışındaydı.
Brüksel’e giden Erdoğan kendi iktidarı için Avrupa’dan destek aradı.
Brüksel, ”sen hele şu Kıbrıs’ı ver, sonrasına bakarız” dedi.
Yani Brüksel gezisi; siyasi iktidar açısından sıfır oldu.
Destek garantisi vermeyen AB, Kıbrıs talebini tekrarladı.
Buna karşı Erdoğan, AB’den olan ithalatı azaltmak için yola çıktı.
İlk İş; Merkez Bankasının bundan böyle faizleri artırmayacağı, dövizi serbest bırakarak, ithalatın pahalılaşmasını, yani AB’den yapılan ithalatın musluğunu sonuna kadar kısacağını ima etti.
Aksamı ile birlikte 50 milyar dolara ulaşan oto ithalatının kısılması AB’yi epey sıkıntıya sokar.
İyi bir şey mi diye sorarsanız. Üretimin teşvik edilmesi ile beraber yapılırsa, iyi bir şeydir.
Başlangıçta yapılması gereken bir işti.
Ekonomik kurtuluş, ulusal pazarlarımızı kendi ürünlerimizle doldurmakla mümkündür.
Ekonomik kurtuluş, ithalatla değil, üretim ile olur.
Önce üreteceğiz, fazlamız olursa satacağız. Yoksa cari açıktan kurulmanın imkânı yok.
Dünyanın 85 zengininin geliri, 3,5 milyar kişinin toplam gelirinden daha fazla olduğu düşünüldüğünde, artık bu dünyada yeni bir düzen ihtiyacının tavan yaptığını söyleyebiliriz.
Bu gelir dağılımı faciasının bir örneği de, Türkiye’de var.
AKP iktidarından önce, dolar milyarderimizin sayısı 26 iken, bu günlerde yüzü aşmış vaziyettedir.
Başlı başına bu sayı bile ülkemizdeki, gelir dağılımı faciasını anlamak için yeter.
Özelleştirmeler, hem varlıklarımızın yabancılara gitmesine, hem de ülkenin fakirleşmesine sebep oldu.
Kişi başına gelir on bin dolar oldu diyorlar!
Zengin artı fakir bölü iki hesabından giderseniz on bin olur.
Gelir dağılımındaki bozukluk, Davos’a kadar uzanmış.
Egemen sınıfları korkuların sardığını gösteren işaret.
Büyük zenginler, gelen sosyal felaketlere önlem almaya çalışıyorlar.
İşsizlik Davoslarda çözülecek olsaydı, bu günlere gelmezdik.