Bir kızlı erkekli muhabbetidir aldı başını gidiyor, kimi yine vatanı kurtarmak için uğraşıyor, kimi deliriyor, kimi sahip çıkıyor… Bir de dershanelerin kapatılması olayı var. Herkes tepkili ve tepkilerini bir şekilde gösteriyorlar. Bende Nasrettin Hoca hesabı sende haklısın der gibi başımı sallıyorum. Yazılan yazılara, anlatılan anılara bakıyorum beni alıp öğrencilik zamanlarıma götürüyor.
Annemin; ‘ benim kızım asi ve dik kafalı’ sözünü haklı çıkarmak için çok uğraştım. Aslında asiliğim ve dik kafalılığım herkes gibi susmamaktan kaynaklanıyor. Bir hata, bir yanlış ve bir haksızlık gördüğümde ben ben olmaktan çıkıyorum. Bir nevi süper kahraman gibi bir şey… Tabi ki kahramanlık yapamıyorum ama asiliğimle dize getirmediğim kimse olmuyor. Bana çok kızılsa dahi haklı olduğum er ya da geç ortaya çıkıyor. O zamanlarda öyleydi şimdide öyle…
Asiliğim ilkokulda başladı. Annemler, ilkokul öğretmenime beni kaydettirmek için çok uğraşmışlar. O zamanın en iyi öğretmenlerinden biriymiş. Şansımıza bize en zor anları denk geldi. Oğlunun hastalanması ve ardından kaybı öğretmenimize çok zor anlar yaşattı. Ben hatırlamıyorum ama annemin yanına gidip çok ağlamışım, matematiği ben neden anlamıyorum diye. Annem defalarca okula gelmiş öğretmenimle konuşmuş ve bir çözüme ulaştırmamışlar. Okul kendi bünyesinde hafta sonları ders vermeye başladı. Derse diğer öğretmenler girmeye başladı ve tabi ki ücretli… Bu seferde kafalar karışırmış, asıl öğretmen başka anlatıyor, diğer öğretmen başka… Sonra onlarda fayda etmeyince özel ders almaya başladık. Hatırlıyorum sınıfın neredeyse yarısı özel ders alıyorduk. İşim açığı bu beni çok rahatsız ediyor bunalıyordum. Öğretmenlerimden nefret etmeye başlamıştım. Son sınıfta Yılmaz hocamla tanıştım. Okulda en korkulan öğretmendi. Çok ciddi ve sertti fakat bir o kadar tatlı bir insandı. Nöbetçi öğrenci olduğum bir gün benimle sohbet etti. Bildiğiniz aşık oldum. Matematikten korkmamı istediğim zaman ondan yardım alabileceğimi söyledi. Asıl hocamın rapor aldığı dönemde dersler boş geçmesin diye onun sınıfına giderdik. Arkasından bu bende bağımlılık oldu. En azından Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi için Yılmaz hocamı kandırdım ve haftanın belli günleri kendi dersimi bırakıp onun dersine girmeye başladım. Başta annemler olmak üzere Yılmaz hocam bile bu duruma şaşırdı. İlk defa ilkokulda bir öğrenci kendi isteğiyle aynı saatler içinde başka öğretmenin dersine giriyor. Ailemin benimle gurur duyduğunu hatırlıyorum ve Yılmaz hocamın… Sonrasında asıl hocam bunu önceleri hoş karşılarken ilerleyen dönemlerde rahatsız olmaya başladı. Evet, matematikte iyi bir öğrenci değildim ama din dersinde sınıf arkadaşlarımdan öndeydim. İtirazlar, tartışmalar, velinin okula gelmesi, müdürün devreye girmesi, benim asiliğim ve inatçı tavrım derken olay büyüdü, Yılmaz hocam devreye girdi ve benimle konuştu. Onun ikna çabası olmasa asla vazgeçmezdim.Yinede ağlaya ağlaya döndüm asıl sınıfa. Fakat az çektirmedim asıl hocama, resmen benden yaka silkmeye başlamıştı. Zaten çok sürmedi okulda bitti. Şuan düşünüyorum de keşke din dersi yerine matematik dersini Yılmaz hocadan alsaymışım…
Ortaokulda de asiliğim aynen devam etti. Öğretmenlerini idareye şikâyet eden tek öğrenci bendim. Müdür yardımcılarının beni ikna çabaları hala aklımda. Öğretmenlerimin bende özür dilerken ki halleri de… Etliye sütlüye çok karışan biri olmadım buna rağmen de aktiftim. Soru sormaktan falan asla çekinmezdim. Belki de kimsenin soramadığı soruları ben sorardım. Anlamadığım zaman söylerdim. Hoca tekrar anlatır ve yine anlamışsam belirtirdim. Bu arkadaşlarımı rahatsız eder, hocalarımı sevindirirdi. Aslında bana hocalardan takan yoktu, arkadaşlarımdan takan çoktu. Türkçe dersinde sınav oluyoruz, hocamız bayan ve sınavı biteni dersten çıkarmak yerine tahtaya çıkartıp bekletiyor. Tahtaya çıkan adam rahat durur mu? Dikkat dağılıyor, sınava adapte olamıyorsun, yok hoca anlamıyor. Neyse benimde sınav bitti bende çıktım tahtaya fakat eli boş çıkmadım. Elime defter mi kitap mı ne bir şey alıp çıktım. Maksat kendimi oyalamak kimseye de rahatsızlık vermemek. Dalmış gitmişim birden hocanın Asuman sınıfı terk et sözünü duydum. Kafamı kaldırdım sinirli bir şekilde bana bakıyor.
– Hayırdır hocam neden?
– Elinde ki ne? ( inanın şuan hatırlamıyorum fakat bildiğim dersle alakası olmayan bir şey işte o an söylüyorum hoca inanmıyor)
– Arkadaşlarına kopya veriyorsun?
– Hocam kim dedi?
– Falan dedi ( falan kişiye bakıyorum göz göze geliyoruz)
– Falan sana kopya mı veriyorum? ( falanın gözler yerde evet diyor)
Hoca karşıma geçti, çık dışarı diye bağırmaya başladı. Elimdekini arkama sakladım:
– Hocam ben dışarı çıkmıyorum, dışarı çıkmak istiyorsanız buyurun siz çıkın ben çıkarsam iyi olmaz. Dedim
Hocanın gözleri sinirden doldu ve yerine geçti. Teneffüste ilk işim elimdekiyle idareye gitmek oldu. Olanları müdür yardımcısına anlattım ve hocamdan şikâyetçiyim dedim. Müdür yardımcısı sınav kâğıdımı da alıp gelmesi için hocamı çağırttı. Nöbetçi öğrenciye de izin kâğıdımı bir sonra ki hocama vermemi derse giremeyeceğimi söyledi. Oturduk sınav kâğıdım falan incelendi hoca dinlendi ben dinlendim, elimdeki incelendi. Alakası falan olmadığı anlaşıldı. Haklılığın vermiş olduğu üstünlükle ben şikâyetçiyim diyip durdukça müdür yardımcısı aldı beni dışarı çıkardı. İnat etmememi yoksa ailemi çağıracağını söyledi. Bende:
– Daha çağırmadınız mı? Bunun gizli kalacağını nasıl düşünüyorsunuz? Siz aramıyorsanız ben babamı ararım!
Falan diye çemkirmeye başladım. Müdür yardımcısı baktı olmayacak gidip çay içmemi sonra çağıracağını söyledi. Aradan bir iki ders geçti beni çağırdılar. Karşımda Türkçe hocam benden özür diliyor. Ne yapacağımı şaşırdım, şoklardayım ve beklemiyorum. Şaka gibi… Neyse tatlılıkla bağlandı.
Bir de İngilizce hocamı çıldırmışlığım var. Fakat olayı hatırlamıyorum. Tek hatırladığım onunda benden özür dilemesi .…
Onların dışında diğer tüm hocalarımı severdim. Edebiyat ve Din Kültürü ve Ahlak bilgisi hocama hayrandım. Coğrafya ve sosyal bilimler hocalarımın gözdeleriydim. Matematikse uuff sormayın ufak tartışmalarla geçti. Dönem ödevleriyle de dersleri geçtim.
Lise de matematik hocamla deyim yerindeyse, kedi ile köpek gibiydim. Kadın laf anlamazın benim gibi inatçının tekiydi. Dersi anlatamıyordu ve ben bunu açık açık yüzüne söylüyordum. Bağırmalar kavgalar derken kadın sonun da dayanamadı beni müdüre şikâyet etti. Müdürün yanına gittik, aynı terane, müdür baktı olacak gibi değil Orhan böyle idare edeceksin, başka derse gireceğin hoca yok dedi. Hocaya da bir iki tembih tamam… Bu arada o zamanlar öğrencilere soyadı ile hitap etmek vardı ve bu benim en kıl olduğum şeylerden biriydi.
Dershane de tarih hocamıza takmıştım. Onu da idareye verdim istemiyorum falan dedim. Onun derslerinde, dersine girmeyip stajyer tarih hocaları ile ders çalıştım.
Genel olarak baktığımda kavgalarımın, istek ve beklentilerimin çoğunlukta olduğunu görüyorum. Şunu anlamak gerekiyor ki; herkes öğrenci olamadığı gibi herkes öğretmen olamıyor. Sen tepki gösterdiğinde suçlu yine sen oluyorsun.
Oysa böyle olmamalı, bakın ben temel eğitimi alamadığımdan ve sonra ki hocaları anlamadığımdan şuan bile matematik benim korkulu rüyam. Sevmiyorum hatta nefret ediyorum. İki yıllık üniversiteyi bitirdiğim de hocamın biri işletme ile devam etmemi istedi. Şiddetle karşı çıktım o daha çok şiddetle karşı çıktı. Sonuçta seçtim ve hesap makineleriyle, formüllerle dersleri geçtim.
Bu yüzden sayın aileler ve değerli öğretmenler; eğer öğrenci dersi anlamadığını söylüyorsa, hocadan şikâyeti varsa lütfen bunu göz ardı etmeyin. Öğretmen diyip geçmemek gerekiyor. Bugün bir öğretmen bir öğrencinin tüm hayatına şekil verebiliyor. Ek ders gerekiyorsa ek ders. Hoca beğenilmiyor ve istenmiyorsa diretmeyin. Ve dershane gereksiz para tuzağı bir yer değil. Öğrenci orada sistemli olmayı öğreniyor. Sıkı derslere tabi olup mücadele etmeyi öğreniyor.
Öğrencilere gelince, sizde asla pes edenlerden olmayın. Sorunlarınızı içinize atmak ya da kaçmak yerine üzerine gidin. Hiç bir şeyden pes etmeyin. Bırakın size de asi dik kafalı desinler. Sonuçta kazanan yine siz olursunuz.
Ben asi bir öğrenciydim, dik kafalının önde gideniydim. Öğrencilik hayatımda ilkleri yaşamış, yaşatmış biriydim. Şimdi düşünüyorum da keşke daha faza asi ve dik kafalı olsaymışım. Şuan geldiğim noktadan daha iyi noktalara gelebilirdim.