Yüzümde geniş bir gülümseme, yüreğimde şiir, şiir dostları ve huzur var. Mutluyum, gülümsüyorum elimde olmadan… Nasıl mutlu olmayayım ki! Kapadokya’nın ve şiirin güzelliğinin buluştuğu benzersiz bir ortamda şiir soluyorum. Türkiye’nin ve dünyanın değerli şairleriyle bir arada bulunuyorum. Bu güzelliği bizlere yaşatan sevgili Ayşe Paslanmaz Hanımefendi başta olmak üzere emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum.
2008’de 3. Uluslararası Kapadokya Şiir Şöleni’nde de ödül almıştım. Her yarışmaya katılan biri değilimdir, ama katıldığım yarışmaların pek çoğunda birinci olduğum için mansiyon aldığımı öğrenince hafif bir üzüntü duymuştum. Hatta “Madem mansiyon imiş, ödülümü postalayın lütfen!” demiştim. Ayşe Hanım tatlı diliyle etkinliğe katılmam için beni ikna etmişti. Küçük kızım da ödülümü almaya gitmem için ısrar etmişti. İyi ki gitmiştim de Türkiye’de belediyelerin düzenledikleri şiir şölenleri dışındaki en görkemli etkinliği görebilmiştim. İlk defa Ayşe Paslanmaz Hanımefendi’yi bu etkinlikte görmüştüm. Sonrasında değişik etkinliklerde bir araya geldik. Başarılarıyla gözümde git gide devleşen dünyalar güzeli bu genç kadına sevgim onu tanıdıkça arttı.
Ayşe Paslanmaz Hanımefendinin üstün gayret ve fedakârlıklarıyla bu yıl sekizincisi düzenlenen geleneksel ve uluslararası bir şiir şölenine ödül aldığım için davet edilmiştim. 6-7-8 Eylül’de Aydın Belediyesinin ilk kez bu yıl düzenlediği etkinlikte birinci olmuştum. Arkadaşım İzmir’den Şerife Çınar da ikinci olmuştu. O yarışmada mansiyon alanlardan biri de Ayşe Paslanmaz idi. Aydın’da bu güzel dostlarla bir araya gelmek bana hastane günlerinin sıkıntılarını unutturmuştu. Aydın Şairler ve Yazarlar Derneği Başkanı Türkiye’nin önemli şairlerinden Sayın Şükrü Öksüz Beyefendi de gerçekten örnek bir misafirperverlikle bizleri ağırlamıştı.
Ayşe Paslanmaz Hanımefendi, 1 Kasım 2013’te 8. Kez yapacağı geleneksel ve uluslararası etkinliğinden söz etmişti. Şerife Çınar Hanımefendi şiir yarışmasına katılmayı düşündüğünü söylemişti. Ben de büyük bir ihtimalle katılmayacağımı belirtmiştim. Adana’ya döndüğümde Kapadokya adlı bir şiir yazmıştım. Benim bir projem var. Türkiye’mizin 81 iline de şiirler yazmak ve bu şiirleri “İl İl Türkiye Şiirleri” adlı kitabımda toplamak düşüncesindeyim. Kapadokya da beş ili içine alan muhteşem bir bölge olduğuna göre böylesi güzide bir yere şiir yazmamak olmazdı. Şiir bitince de “Rüya” rumuzunu kullanarak yarışmaya katıldım.
Ayşe Paslanmaz Hanımefendi, bu yıl davetliler arasında olmadığımı, eğer şiir yarışmasında ödül kazanırsam gelebileceğimi söyledi. “Hayırlısı olsun.” Dedim. 20 Ekim akşamı aradı. Mansiyon kazandığımı söyledi. Ödül kazananların isimlerini okudu. Mansiyon kazananlar arasında Şerife Çınar Hanımefendi’nin olduğunu öğrenince daha çok sevindim. Kapadokya’da şair dostlarımla buluşabileceğimi düşünerek çok mutlu oldum.
Bu kez Nevşehir’e nasıl gideceğimi düşünmeye başladım. Adana’dan Nevşehir’e Nevşehir Turizm Firmasının otobüsleri çalışıyordu ama saatleri bana göre pek uygun değildi. Ya gece 00.30’da binip sabah 05.30’da yahut öğlen 11.30’da binip 15.30’da Nevşehir’e varacaktım. Etkinlik 1 Kasım 2013!te saat 10.00’da Dedeman otelde kahvaltı ve tanışma faslı ile başlıyordu. 2008’de otobüsle gelmiştim ve etkinliğin çoğunu kaçırmıştım. Sadece akşamki ödül törenine katılabilmiştim. O yıl konaklama yerimiz Ürgüp’te Büyük Otel idi. Bu kez hiçbir şeyi kaçırmamalıydım. Gece binip uykusuz bir halde katılmak da cazip gelmedi bana. En iyisi özel arabamızla gidelim dedim ama kızım şehir dışına çok çıkmamıştı arabayla… Mersin’e, Tarsus’a çok gitmiştik ama yakın mesafelerdi oralar… Acaba dört saat gidebilir miydi? Yollar nasıldı? Benim ehliyetim 17 yıllık ama sağlık sorunlarım nedeniyle arabayı kullanamıyorum. Kızım Sena geçen yıl arkadaşlarıyla Hatay’a gittiğini söyleyince onun Nevşehir’e de gidebileceğine kanaat getirdim.
Bin bir dua ile sabah sekizde yola çıktık. Yollar çok bozuktu ve neredeyse her kilometrede yol çalışması vardı. Bazı yerlerde yol, tek şeride düşüyordu. Önümüzde kamyon, arkamızda tır bu şekilde saatte 50-60 kilometre hızla Nevşehir’e vardık. Dedeman’ı sorduk. Tarif ettiler, Ürgüp yolu üzerindeymiş. Bu arada Nevşehirlilerin yabancılara ne kadar nazik ve hoşgörülü davrandıklarını söylemeden geçemeyeceğim.
Dedeman’a vardığımızda bizleri üç gün boyunca gezdirecek olan belediye otobüslerini gördüm. Otobüslere peri bacaları resmedilmişti. Dışarda sigara içen şair dostlarla kısa bir selamlaşmadan sonra içeri girdik. Fotoğraf çektiriyorlardı. Hemen eklendim ben de… Azeri şaire bana sarıldı. Ayşe Paslanmaz Hanımefendi’ye geldiğimizi söyledik. O sırada çok sevdiğim büyük şair Sayın Yavuz Bülent Bakiler Beyefendi’yi ve televizyondaki evlendirme programlarından birinin sunucusu Uğur Aslan Beyefendiyi gördüm. Ben Uğur Aslan’ı sadece sunucu olarak biliyordum. Meğer sesi de güzelmiş. Şarkı söylüyormuş. Şiir kasetleri de varmış. Güler yüzlü bir sanatçı… Özellikle gençler onu çok seviyorlar. Oradaki masada oturan görevliden yaka kartlarımızı aldık. Tanıtım yaka kartlarımız bile çok özenli hazırlanmıştı. Bir söz vardır: “Mükemmellik ayrıntıda gizlidir.” Ayşe Paslanmaz Hanımefendi ayrıntıları bile ince ince düşünmüştü.
Saat 12.00 olmuştu. Hepimiz otobüslere binerek öğle yemeği için Han Odası Restoran’a hareket ettik. Bizi güler yüzle karşıladılar. Nostaljik öğelerle dekore edilmişti. Gözüme ilk çarpan şömine oldu. Bu arada Kelami Akdemir meslektaşım da bu güzel yerde bol bol fotoğraf çekti. Eski bir radyo ve elle kullanılan ayaksız singer dikiş makinası dikkati çekiyordu. Gaz lambaları da unutulmamıştı. Masalar gayet özenli hazırlanmıştı. Restoran görevlileri canla başla hizmet ediyorlardı. Sofrada çok nefis yiyecekler vardı. Karnabahar turşusu, domates soslu patlıcan kızartması, ezme salata, çoban salatası gibi değişik salatalar ve özel ekmekler iştah açıcıydı. Mercimek çorbası nefisti. Enfes soslu ızgara tavuğu da yanında pirinç pilavı ile servis etmişlerdi. İsteyen istediği içeceği seçti. Yemekten sonra kaymaklı ekmek kadayıfı ve üstüne tahin döktükleri kabak tatlısı ikram ettiler. Bizim Adana’da ceviz içi dövülerek kabak tatlısının üzerine serpiştirilir. Bu da hoşumuza gitti. Nevşehir’in kayısısı meşhurmuş. Oysa kayısı dendiğinde ilk aklıma gelen il Malatya olur. Bize kayısı suyu da sundular. Çaylarımızı da afiyetle içip oradan ayrıldık.
Nevşehir Valiliğine gittik. Valili binasının önünde bulunan Atatürk anıtına çiçek koyduk ve hep beraber Kelami Akdemir’in yönetiminde İstiklâl Marşımızı söyledik. Çok büyük ve çok güzel döşenmiş salona alındık. Karşı sahnede masalar hazırlanmıştı. Ayşe Paslanmaz masalara çiçek buketlerini yerleştirdi. Nevşehir Valisi Sayın Mehmet Ceylan Beyefendi “Hoş geldiniz.” Diyerek bizlerle teker teker tokalaştı. Ayşe Paslanmaz Hanımefendi, Vali Bey’e bir buket çiçek sundu. Kısa ancak çok güzel konuşmalar yapıldı. Azerbaycan milletvekili Ganire Paşayeva Hanımefendi de işlemeli bir kılıç olmak üzere çeşitli hediyelerle gelmişti. “Kılıç güç timsalidir.” Dedi ve çok güzel bir konuşma yaptı. “İki devlet, bir millet” sözünü üstüne bastıra bastıra vurguladı. Vali Mehmet Ceylan Beyefendi de Ganire Paşayeva Hanımefendi’ye Avanos’ta yapılmış bir çini tabak hediye etti. Ben de Vali Bey’e son şiir kitabım “Çocukluğum Sende Kaldı İstanbul” u imzaladım.
Nevşehir Belediye Binasına gittik. Bina oldukça görkemliydi. Nevşehir’e özgü taşlarla inşa edilmişti. Nevşehir Belediye Başkanı Sayın Hasan Ünver bizi makamında kabul etti. Ayşe Paslanmaz Hanımefendi her zamanki nezaketi ve güler yüzlülüğüyle başkana güzel bir çiçek buketi sundu. Bu görkemli salonda akvaryum ve güzel çiçekler dikkatimi çekti. Akvaryumun bulunduğu yerde altın yaldızlı Osmanlı arması bulunuyordu. Büyük bir kitaplık, onlarca dersem az olur yüzlerce plaket ve çini tabak ile oda oldukça doluydu. Duvarlarda çok güzel tablolar vardı. Özellikle atların resmedildiği tablo çoğumuzun ilgisini çekti. Kocaman bir salondu ve çok zevkli döşenmişti. Hatta Sayın Yavuz Bülent Bakiler Beyefendi “Buraya sığabiliyor musunuz?” diye başkana takıldı. Başkan, üstadın şiirlerinin hayranıymış. “Anadolu” şiirini o kadar güzel okudu ki etkilenmemek mümkün değildi. Üstat Yavuz Bülent Bakiler de sevilen bir şiirini okudu. Şiiri şairinden dinlemek de çok keyifliydi. Bu arada Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva Hanımefendi başkandan Nevşehir’in bir sokağına değerli şair Yavuz Bülent Bakiler’in adının verilmesini önerdi. Başka bir sokağına da şu anda düşman işgali altında olan Dağlık Karabağ bölgesinin adını vermesini rica etti. Azerbaycan’a döndüğünde bu isteğini bir dilekçeyle de resmiyete dökeceğini belirtti. Çok da güzel bir konuşma yaptı. Çaylarımızı bu güzel sohbet eşliğinde zevkle yudumladık. Tatlı bir sohbetten sonra kitaplarımızdan armağan ettik başkana… Nevşehir Belediyesinden ayrılırken başkanın sanatı ve şiiri sevmesi bizi çok duygulandırmıştı.
Otelimize döndük. Akşam yemeği ve etkinlik için hazırlandık. Akşam yemeği Nevşehir Konağı’nda idi. Bu konak da çok farklı bir tarzda döşenmişti. Özellikle tavanı çok ilginçti. Bez bir tavan ve üzerinde işlemeli aplikeler ile kristal taşlı dev bir avize altın gibi parlıyordu. Kuru fasulye, pirinç pilavı, bol soğanlı bir salata ve testi kebabından sonra kaymaklı ekmek
kadayıflarımızı afiyetle yedik. Çaylarımızı da yudumlayıp ödül töreninin yapılacağı Nevşehir Kültür Merkezi’ne hareket ettik.
Nevşehir Kültür Merkezi’ne vardığımızda salon tıklım tıklımdı. Neyse ki protokol için geniş bir yer ayrılmıştı. Sahne çok yüksek değildi. Bu, çok hoşuma gitti. Sağ köşeye kürsü konmuştu. Ürgüp FM’in Kapadokya 8. Geleneksel ve Uluslararası Şiir Şöleni afişleri, ışıklı panoları harikaydı. Sahnenin uç kısımlarına maytaplar yerleştirilmişti. Etkinlik başlamadan önce bu maytaplar ateşlendi ve Sunucu Uğur Aslan sahneye çıktı. Sempatik hareketleri, sahne hâkimiyeti ile takdir topladı. Zaten gençler onu çok iyi tanıyorlar ve çok seviyorlar. Nevşehir Valisi Sayın Mehmet Ceylan ve Nevşehir Belediye Başkanı Sayın Hasan Ünver Beyefendi çok güzel konuşmalar yaptılar. Nevşehir Emniyet Müdürü Sayın Mehmet Yüksel Beyefendi, Nevşehir Milli Eğitim Müdürü Sayın Osman Şimşek Beyefendi, Nevşehir Garnizon Komutanı Jandarma Kıdemli Albay Dursun Ertuğrul Beyefendi, Nevşehir İl Kültür ve Turizm Müdürü Sayın Velettin Birsöz Beyefendi, Kayseri İl Kültür ve Turizm Müdürü Sayın İsmet Taymuş Beyefendi ve adını sayamayacağım kadar çok bürokrat vardı. Ayrıca davetliler arasında şeref konuğu olarak Azerbaycan Milletvekili Ganira Paşayeva, Azerbaycan Yazarlar Birliği Üyesi ve Edebiyat Gazetesinin Şube Müdürü Servaz Hüseyinoğlu, Azerbaycan Devlet Ses Sanatçısı Elza Seyidcahan, Azerbaycan Devlet Opera Sanatçısı İlham Askeroğlu, Azerbaycan’ın önemli kadın şairlerinden Gülaye Rzayeva ile Azeri pek çok konuk bulunuyordu.
Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva Hanımefendi, konuşma sırasının geç gelmesine tatlı bir anısıyla serzenişte bulundu.” Bir gün öğrencimin biri bana şu soruyu sordu: ’Hocam doğu ile batının arasında ne fark var?’ Ben de ona ‘Konuşma hakkı önce kadına veriliyorsa orası bil ki batıdır, konuşma hakkı en son kadına veriliyorsa orası da doğudur.’ Diye cevap vermiştim. Konuşma hakkı geç verilse de ben uzun uzun konuşacağım.” Çok etkili bir konuşma yaptı. Ayşe Paslanmaz Hanımefendi’ye çeşitli armağanlar verdi. Bu armağanlar içinde kendi yazmış olduğu şiir kitabı ve yine güç sembolü olarak nitelendirdiği işlemeli gümüş kılıç vardı.
Değerli sanatçı Uğur Aslan’ın okuduğu şiirler özellikle gençlerden çok alkış aldı. Yavuz Bülent BakilerBeyefendi’ye “Türkçemize Üstün Hizmet Ödülü”; Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Genel Başkanı- Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Teşkilat Başkanı İstanbul Milletvekili Ekrem Erdem Beyefendi’ye “Türkçemize Üstün Hizmet Ödülü”; Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva Hanımefendi’ye “Türk Dünyasına Üstün Hizmet Ödülü” takdim edildi.
Ardından öğrenci kategorisinin ödülleri verildi. Uğur Aslan gençlerle şakalaştı. Dereceye giren öğrenciler şiirlerinden birer bölüm okudular. Kazanan öğrencilerin okulları da unutulmamıştı. Milli Eğitim Müdürüne ve okul yöneticilerine takdir belgeleri ve kristal ödülleri takdim edildi.
Birinci olan Eskişehir’den şair Dr. Nedim Uçar’a şiir tacı takıldı. Şiir tacı takılması Türkiye’de ilk defa Ayşe Paslanmaz Hanımefendinin öncülüğüyle gerçekleşti. Gerçekten bu etkinlik, şairleri taçlandıran, Türkiye’de benzeri yapılmayan çok özel bir yarışmadır. İkinciliği elde eden Trabzon’dan Nihat Malkoç ve üçüncülüğe layık görülen Gümüşhane’den Talat Ülker’e ödülleri de protokol tarafından verildi. Takdir belgeleri, kristal plaketler ve çeyrek altının yanı sıra Kozaklı’daki termal kaplıcalarda üçer günlük tatil ödülleri de vardı.
Adana’dan Harika Ufuk (ben), İzmir’den Şerife Çınar, Kahramanmaraş Elbistan’dan Hanifi Kara, Düzce’den Artvinli Yunus Kara, Ankara’dan Bayram Mecit, Manisa Salihli’den Gündüz Aydın, Yavuz Doğan, Şemsettin Ağar mansiyon aldık. Vali Mehmet Ceylan Beyefendi mansiyon alanları tebrik etti ve ödüllerini verdi. O an çok mutlu oldum. Etkinlik boyunca herkesin yüzünde gülümseme vardı. Bu kadar şairi mutlu etmek kolay iş değildir. Ayşe Paslanmaz Hanımefendiyi bir kez daha takdir ettim.
Yarışma jürisi şu isimlerden oluşuyordu:
Jüri Başkanı Bülent Gündoğan (Eğitimci-Şair-Yazar), Yavuz Bülent Bakiler (Ünlü Türk Şairi) Cemal Safi (Ünlü Türk Şairi), Ahmet Selçuk İlkan (Ünlü Türk Şairi), Doçent Doktor Tuncay Bülbül (Nevşehir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Edebiyat Bölüm Başkanı), Uğur Aslan (Sanatçı- Şair-Sunucu), Ali Özkanlı (Eğitimci-Şair-Yazar), Hüseyin Say (Eğitimci-Şair-Yazar), Ayşe Paslanmaz (Kültür Bakanlığı Halk Şairi)… Jüri üyelerine de ödülleri takdim edildi. Cemal Safi ve Ahmet Selçuk İlkan törene katılamamışlardı.
Uğur Aslan- Ayşe Paslanmaz şiir düeti de çok hoşuma gitti. Ayşe Paslanmaz Hanımefendi’nin “Yaşa Sevdiğim” adlı şiirine kızım bayıldı.
Azerbaycan Devlet Sanatçısı Elza Seyidcahan Hanımefendi’nin söylediği iki şarkıdan birinin sözleri Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva’ya, bestesi ise Elza Seyidcahan’a aitti. Nakarat kısımlarında hepimiz eşlik ettik sanatçıya… Azerbaycan Devlet Sanatçısı İlham Askeroğlu Beyefendi mükemmel bir sese sahip tenor… İlk şarkısı “Size Selam Getirmişem” mükemmel bir seçimdi. Azeri dostlarımızın selamları başımızın üstünedir elbette… “ Götür Beni Gittiğin Yere” ile “Bu Aşk Böyle Bitemez” şarkılarında biraz hüzünlendik. “Gel Ey Seher” ve “Ayrılık” şarkılarıyla da hüzün dalgası esti gönlümüzden… Bu şarkıların ardından son olarak “Çırpınırdın Karadeniz” şarkısını söyledi ama önce hikâyesini anlattı. Azerbaycan Milli Marşını yazan Ahmet Cevat ile besteleyen Üzeyir Hacıbeyli’den söz etti. Bu şarkının sözlerinin ve bestesinin de onlara ait olduğunu söyledi. Ellerimizde Türk ve Azerbaycan bayraklarıyla büyük bir coşku ile ona eşlik ettik. Hepimizin bildiği ortak şarkıları seçmesinin bu coşkudaki payı çok fazlaydı.
Şair Gülay Rızayeva Hanımefendi güzelliğiyle, zarafetiyle göz kamaştırıyordu. Kendi yazdığı duygu yüklü bir aşk şiirini ezbere okudu. Söylediklerinin neredeyse hepsini anladım. O an “İki devlet, bir millet” olduğumuza bir kez daha inandım.
İsveç’ten gelen konuk dünyanın en itibarlı ödüllerinden kabul edilen Nobel Edebiyat Ödülü’nü 2011 yılında kazanan İsveçli şair Tomas Tranströmer ‘in arkadaşı Leif Olsson idi. Arkadaşının sağ tarafının tamamen felç olduğunu ve sol eliyle yazmaya çalıştığını anlattı. Gelirken Tomas Transrömer’in büyük bir fotoğrafını ve Nobel ödülü aldığı kitabını da getirmişti. Sahnede bunları gösterdi ve arkadaşının iki şiirini seslendirdi. Birinin Türkçesini Ayşe Paslanmaz Hanımefendi, diğerininkini de çok yönlü sanatçı Uğur Aslan Beyefendi okudu. Tomas Tranströmer ‘in “Tren” adlı şiirini daha çok sevdim.
Geceye damgasını vuran Âşık Ayten Gülçınar Hanımefendi ile Âşık Behrami Aktemur Beyefendi’nin doğaçlama olarak yaptıkları kadın- erkek konulu atışmasıydı. Âşık Ayten Gülçınar Hanımefendi Sivaslı ama Ankara’da yaşıyor. Sivas zaten âşıklık kültürünün beşiği olan illerimizdendir. Bana göre Türkiye’nin en önemli kadın âşığıdır. Onun başarıları beni çok gururlandırıyor. Âşık Behrami Aktemur Beyefendi ise yine âşıklık kültürünün beşiği olan illerimizden Ardahan’dandır. Gözleri görmese de gönül gözünün ışığı ile yolunu aydınlatan çok değerli bir sanatçımızdır. “Ah şu kadınlar- Ah şu erkekler” diye atıştılar. En sonunu “Kadın da erkek de birbirlerine muhtaçtırlar. Bizler onlarsız, onlar da bizsiz olamazlar.” Diyerek tatlıya bağladılar.
Uğur Aslan’ın “Ben Hep On Dokuz Yaşındayım” şiiri özellikle öyküsünü dinleyince bizleri hüzünlendirdi. Bu şiirin öyküsünü yıllar önce Yavuz Bülent Bakiler Beyefendiden dinleyen Uğur Aslan çok etkilenmiş ve bu sevilen şiirini yazmış. Tekrar yakılan maytaplar eşliğinde söylediği “Karagümrük Yanıyor” adlı parçası çok beğenildi. Şiir ve müzik iç içeydi.
O kadar mutluyduk ki gecenin ilerleyen saatlerini yaşarken hala doyamadığımız etkinliğin hiç bitmemesini diliyorduk.
Bazı etkinliklerde de yemeğe gittiğimizde “Bu yemeğin masrafını bu restoranın sahibi Bay Filanca üstlenmiştir. Çok teşekkür ederiz.” Diye başlayıp yarım saat şükranlar belirtiliyordu. O anda kendimi çok moralsiz hissediyordum. Sanki aç sefil sokakta kalmışım da bu hayırsever adam olmasa açlıktan ölecekmişim gibi… Elbette bu tarz büyük etkinlikler destekleyen kişi, kurum ve kuruluşlar olmadan düzenlenemez. Sponsor olan kişi veya kurumlar da adlarının geçmesini haklı olarak beklerler. Ayşe Hanım en güzelini yaptı. Ödül gecesinde sponsorlara ödüllerini ve takdir teşekkür belgelerini sundu. Olması gerektiği gibi onlar onore edilirken biz de böylece rencide olmadık. Bu husustaki inceliğini çok takdir ettim.
Otelimize döndüğümüzde çok yorgun ama huzurluyduk. Sabah erkenden kalktım. Kahvaltı dokuzdaydı. Mükellef bir kahvaltı ve tadına doyum olmayan şiir sohbetleriyle güne keyifli başlamıştım. Saat 10.00’da otelin Ihlara salonunda şiir dinletimiz başladı. Bu kez sunucumuz Kelami Akdemir Beyefendi idi. Dereceye girenler ödüllü şiirlerini okudular. Türkiye’nin dört köşesinden gelen güçlü kalemlerle bir arada olmak harika bir duyguydu. Ben de yarışmada mansiyon kazandığım “Kapadokya” adlı şiirimi okudum.
KAPADOKYA
Altmış bin sene önce lavlar ile oluşmuş,
Peri bacalarınla sihirsin Kapadokya.
Dünyadaki cennetle bu vadide buluşmuş,
Benzeri yazılmayan şiirsin Kapadokya.
Koruma altındaki on bir yerden birisin,
Ezelden ayaktasın, ebediyen dirisin,
Ahilik ocağının ilk toplanma yerisin.
Yüreklerde çağlayan nehirsin Kapadokya.
Beş ilden oluşursun birbiriyle barışık,
Niğde ile Aksaray, Kayseri ışık ışık
Nevşehir’le Kırşehir peri kızına âşık,
Bence bu bölgede baş şehirsin Kapadokya.
Güzelliği bahşetmiş esirgemeden Mevla,
Başları döndürürsün, yerli yabancı hala,
Gökyüzünden seyreder herkes seni ne ala
Yarınları bugünden görürsün Kapadokya.
Bağlarında yetişir doyulmaz tatta üzüm,
Efsanen, masalın çok ne desem yetmez sözüm,
Hünkâr Hacı Bektaş’la açıldı gönül gözüm,
Günden güne özümde büyürsün Kapadokya.
Kendisine sığınan insanları saklayan,
İyileri kollayıp kötüleri haklayan,
Adalet duygusuyla masumları aklayan,
Geçmişten geleceğe gurursun Kapadokya.
Pırıl pırıl parlıyor altından taç başında,
Bolluk bereket vardır ekmeğinde, aşında,
Ne sevdalar yazılı toprağında, taşında,
Yaşanmış bin bir aşkla yürürsün Kapadokya.
Ay ve yıldız dökülür saçlarına, yüzüne,
Bulutlar yarışırlar yatmak için dizine,
Çiçekler renk renk açar girmek için gözüne,
Bengi taş heybetinle mağrursun Kapadokya.
Rüyalar ülkesinin büyülü diyarısın,
Sanat ile kültürün ilelebet yarısın,
Dostluktan uzak olan kişinin ağyarısın,
Evrende gizeminle durursun Kapadokya.
HARİKA UFUK
Ayşe Paslanmaz Hanımefendi; şiirini okuyup kürsüden inen herkese katıldıkları için teşekkür belgesi ve kristal plaket ile kırmızı gonca güller armağan etti. Onları teker teker kutladı, teşekkür etti. Biz kazananlar kristal ödüllerimizi ve takdir belgelerimizi geceki törende aldığımız için sabahki etkinlikte katılım teşekkür belgesi ve güllerle yeniden tebrik edildik. Bu da çok nazik bir davranıştı. Kızım Sena Morkal gripliydi. Bu nedenle şiirini okuyamadı.
Fotoğraf sanatçıları Orhan Çınar Beyefendi, Nazende Süzer Hanımefendi ve Gürsel Gökçe Beyefendi Ankara’dan iştirak etmişlerdi. Etkinlik boyunca çok yoruldular. Yaşadığımız bu güzel anları fotoğraflarla kalıcı kıldıkları için binlerce kez teşekkür ederim.
Bugüne dek pek çok etkinliğe katıldım ama en çok keyif aldığım bu etkinlikti. Davetlilerin hepsi birbirlerinden değerli, hayata güzel bakan, kendileriyle ve dünyayla barışık, hoşgörülü
Saygıdeğer yazarımız ve Şaiiriçemiz Harika UFUK hanım yazınızı ve O güzel KAPADOKYA şiirinizi okudum çok güzel olmuş ve TAŞ ERİDİ şiirinizde çok mükemmeldi çok duygulandım Harika hanım kaleminize ve o güzel yüreğinize sağlık. Başarılarınız daim olsun saygılarımla esen kalın.
Emine Dönüş ÖZATAR
Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.
Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.
Yayın Kurulu
Kent Akademisi Dergisi
Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management
Ayın Kitabı
Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,
Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.
Saygıdeğer yazarımız ve Şaiiriçemiz Harika UFUK hanım yazınızı ve O güzel KAPADOKYA şiirinizi okudum çok güzel olmuş ve TAŞ ERİDİ şiirinizde çok mükemmeldi çok duygulandım Harika hanım kaleminize ve o güzel yüreğinize sağlık. Başarılarınız daim olsun saygılarımla esen kalın.
Emine Dönüş ÖZATAR