Sevgili okurlarım, öncelikle 8 Mart Kadınlar Gününün kabul edilişi hakkında, geçmişten günümüze kadar uzanan yapısal hareketlerin içeriğini siz okuyucularımla paylaşmak istiyorum.
Bu yazımla, Başta Amerika Birleşik Devleti olmak üzere, kapitalizmin hâkim olduğu ülkelerde, kadın erkek eşitsizliği tartışılır bir safhaya ulaşmıştır. Kaldı ki ülkemizde birtakım aklı evvellerin, kendini bu akıma kaptırarak, kadın haklarını yok saymaktadırlar. Bu tür düşünenlere karşı tavır alan aydınlarımız, kadınların evrensel değerlerine aykırılık teşkil eden söylem ve eylemleri sorgulanmaktadırlar. Bu sorgulanmanın ışığında, kadınların tarihsel mücadelesi sonucunda, İlk olarak 8 Mart 1957 tarihinde ABD’nin Newyork şehrinde dokuma atölyelerinde çalışan kadınlar, çalışma durumlarının iyileştirilmesi için isteklerde bulundular. İsteklerde bulunan 40 bin kadın işçisinin istekleri kabul görmeyince, kadınların başlattığı eylem üzerine, işverenler tarafından şiddet kullanılması sonucunda çıkan yangında,129 kadın işçi hayatını kayıp etmiş oldu. Yangında hayatını kayıp eden kadınların cenaze törenine on binin üstünde bir sayıda katılan kadınlar, kendi güçlerini göstermiş oldular. Böylece bu cenaze törenine katılımla, bütün dünya devletlerinin dikkatini çekmiş oldu.
Kadınların vermiş olduğu haklı mücadelenin yıllarca sürmesi sonucunda, 26-27 Ağustos 1910 tarihinde, dünyanın birçok ülkesinden gelen kadınlar, Danimarka’nın Kopenhag kentinde toplandılar. Bu toplantıda dile getirdikleri istekleri doğrultusunda, 8 Mart 1857 tarihinde meydana gelen olayın mağduru olan kadınların haklarının iadesi edilmesini savundular. Bu savunma şartlarının arasında, 8 Mart gününün uluslar arası Dünya Kadınlar Günü olması önerisinde bulundular. Kadınların sunmuş olduğu bu öneri benimsenerek, 8 Mart gününün “Dünya Kadınlar Günü” olarak kabul edilmesi, katılımcı devlet temsilcilerin oy birliğiyle gerçekleştirilmiş oldu.
O günden sonraki yıllarda, kadın-erkek eşitsizliğinin giderilmesi için, 1975 yılında, “Birleşmiş Milletler Örgütü” dünyada kadın ayrımcılığına son verilmesi ve kadınların da kendi hakları içinde insanca yaşamasını karara bağlamış oldular. Alınan bu kararı, Birleşmiş Milletlere üye ülkeler tarafından kabul görmüştür. Bu kabul üzerine, 8 Mart gününün Dünya Kadınlar Günü olarak kutlaması yapılmaktadır.
Ülkemizde de, 1975 yılında Birleşmiş Milletler Cemiyetinin kararına uyularak, kutlamalar yapılmaktadır. Ne yazı ki, bu kararın kabul edilmesi çok önemli olmasına binaen, uygulamalara baktığımızda, birçok konuda kadınların şiddete maruz kaldıkları görülmektedir. Zaman zaman ölümle sonuçlanmalar olmaktadır. Bu duruma çare bulmakta, devlet desteğinin yeterli olmadığını görmekteyiz. Bu bakışın ötesinde, erkeklerin kişisel anlayışına göre, kadın yeri kocasının dizi dibidir. Kadın kocasına bakan ve çocuk doğuran olmalıdır. Durup düşünmek gerekir ki, dünyada ve ülkemizde, var olan nüfusun yarısını kadınlar oluşturmaktadır. Böyle nizamı bir denge varken, neden kadınlar sosyal hayattan mahrum bırakılmaktadır. Sosyal hayatlarının ötesinde, ekonomiden de yüzde on oranında ancak yararlanmaktadırlar. Bu durum gösteriyor ki, kadınlar daha da çok eziliyor.
Sevgili okurlarım. Çağdaş medeniyetin kuralları çerçevesi içinde, kadınlarında erkekler gibi bütün haklara sahip olması kaçınılmazdır. Kadını, erkeğin istek ve arzuları çerçevesinde yaratıldığına inananların düşüncesine bakıldığında, kadının evde ve toplumdaki yeri onlara göre, şöyle sıfatlandırılmaktadır;
*Kadın kocasına itaat eden ve istenenleri yerine getiren olmalıdır!
*Kadın hiçbir zaman ezilmekten ve emekten bahsetmemelidir!
*Kadın ideolojik düşünmemelidir!
*Kadın inançlarımıza göre mutlak kapanmalıdır!
*Kadın evinde kocasına hizmet eden ve mutfak işlerini gereğince gören olmalıdır!
*Kadın geleneklere, göreneklere ve töre adetlerine uygun davranışlarda bulunmalıdır!
*Kadın kocasından izin almadan dışarı çıkmamalı ve fikir beyan etmemelidir!
*Kadın çalışma hayatı içinde yer almamalı ve hak mücadelesi yapmamalıdır!
*Kadın hamileyken sokakta dolaş mamalıdır!
*Kadın kahkahayla gül memelidir!
*Kadın edep ve hayâ denilen kurallara uygun davranmalıdır!
Aslında bu yazdıklarımın ötesinde yazılacak daha çok şeyler mevcuttur. Yani mevcut olumsuzlukların tamamını yazacak olursam, çok uzayıp gider.
Dileğim odur ki, bütün kadınlarımız eşit haklar doğrultusunda, yalnızca 8 Martı Kadınlar Günü olarak değil, her günleri huzurlu ve mutlu geçsin. Bu dileğimle birlikte “8 Mart Dünya Kadınlar Gününü”, kendilerine yakışan bir gün olarak kutlamış olsunlar. Elde ettikleri haklarını geçerli bir hale getirmeyi başarsınlar. Kendilerine, evlatlarına ve ülkemizin aydınlık geleceğine söz söyletmesinler.
Bütün kadınlarımızın kadınlar günlerini kutluyor, Saygılar sevgiler sunuyorum.
Halk Şairi Mürsel Adıgüzel
Eğitimci Yazar