Radikal gazetesinde Mine Tuduk’ un ahberi:
Kolesterol savaşı tıp dünyasını olduğu kadar akılları da karıştırdı. Kimileri ilacını bıraktı, kimileri beslenmesini değiştirdi. Dr. Gündüz Tezmen, hangi hallerde mutlaka ilaç kullanmak gerektiğini anlattı.
Bir süredir devam eden “Kolesterol ilaçları gerekli mi, yoksa yüzlerce kişi ilaç sektörünü ihya etmek için mi kolesterol ilacı kullanmak zorunda bırakılıyor” tartışmaları 1. kolesterol savaşına dönüştü ancak tüm açıklamalara rağmen kafalarda hâlâ soru işaretleri var.
İlaç karşıtı doktorlar ile Türk Kardiyoloji Derneği’ni (TKD) karşı karşıya getiren kolesterolle ilgili Sağlık Bakanlığı da “Kararı doktorunuza bırakın” dedi. Doğan Yayın Holding Sağlık Grup Başkanı Dr. Gündüz Tezmen’in, konuyu her boyutuyla inceleyip yaptığı açıklamalar ise soru işaretlerine netlik kazandıracak cinsten.
Dr.Tezmen, “Aslında, her iki tarafın da yani kolesterol ilacı karşıtı olan doktorların da TKD’nin de söylediklerinde gerçeklik payı var. Özellikle kolesterol ilaçlarına karşı çıkanların dayandırdığı doğru veriler mevcut. Ama söyledikleri ‘Kolesterol insan için yararlı bir şeydir. Kolesterol ilaçları insan için zararlıdır. Bu yüzden kullanılmamalıdır’ ifadesi de çok yanlış. Kişinin genetik faktörleri ve risk analizi yapılarak, kolesterol ilacı kullanımı bir uzman tarafından belirlenmeli. Bu yapılmadan, kolesterolü yüksek olana hemen ilaç tedavisi başlatmak da çok yanlış. TKD de bu krizi iyi yönetemedi.
Toplumla iletişim konusunda yeterince başarılı olamadıkları için söyledikleri anlaşılamadı” diyor. İşte Dr. Tezmen’den, mutlaka bilinmesi gereken bilimsel gerçekler:
1 – Damar sertliği neden olur?
Damar sertliği çok faktörlü bir sorundur. İlaca karşı çıkan doktorlar, damar sertliğinin şeker metabolizması bozukluğuyla bağlantılı olduğunu söylüyor. Bu da önemli bir kriterdir ama şeker metabolizmasının bozulmasının yarattığı risk, kolesterolün önemini ortadan kaldırmaz. Karbonhidrat tükettiğimizde vücutta fazla insülin salgılanıyor, insülün de damar çeperlerine zarar veriyor. Damarda önce ‘enflamasyon’ denilen, yani damar içi dokuda kızarma, şişme reaksiyonu, diğer bir adıyla ‘yangılanma’ oluşuyor. Bu durum damar sertliğinin önemli bir kriteri ama tek neden değil. Damar çeperinde enflamasyon oluştuğunda, kolesterol damarın içini kaplayarak, kaygan tabakanın altında toplanır. Kolesterol damarda bulunan diğer maddelerle etkileşime girer ve birikerek tümsek oluşturmaya başlar. Damar içindeki tümsekleşmiş yer giderek zayıflar. Yüksek tansiyon, sigara, şeker, metabolizmasının bozukluğu gibi risk faktörleriyle, içerideki astar tabakası yırtılır. Bu durumda kan hücreleri damarın patladığını ve kanın dışarı sızacağını düşünerek pıhtılaşmaya başlar. Önceden yüzde 30 veya 40 oranında tıkanmış olan damar, oluşan pıhtı sebebiyle yüzde 100 tıkanmış olur. Bir iki saat öncesine kadar gülen, oynayan, koşan, spor yapan hatta hastanede chek up’tan geçen bir kişi bu sebepten birdenbire kalp krizi geçirebilir.
2- Ne zaman ilaç verilmeli?
İlaç karşıtı olan doktorlar şunu savunuyor: “Kolesterolü yüksek olan her kişi kalp ve damar hastası olmaz ya da kalp krizi geçirmez.” Bu doğrudur. Ama bunun doğru olması kolesterolün bir etken olarak önemini azaltmaz. Bir kişinin risk faktörleri belirlenmelidir. Genetik çok önemli bir risk faktörüdür. Kişi genetik bir kalp ve damar hastalığı riski taşımıyorsa, şeker metabolizması düzgün, kilolu değil ve sigara kullanmıyorsa, kolesterolü bir miktar yüksek olsa bile hekim bu kişiye hemen ilaç başlamamalıdır. Ama ailesinde 50 yaşın altında kalp krizi, genç yaşta kalpten ölüm, baypas gibi hikâyeleri olan biri, ileri derecede risk taşır. Üstüne bir de şeker, yüksek tansiyon, fazla kilosu olan bir kişiyse, kolesterolü anormal yüksek değilse bile ilaca başlamak gerek. Çünkü kolesterol ilaçları içinde bulunan statinler, sadece kolesterolü düşürmekle kalmaz, damar içinde oluşan enflamatuar etkiyi de giderir.
3- Her kolesterol yüksekliğinde ilaç verilir mi?
Damar içinde oluşan enflamatuar etki günümüzde artık damar sertliği açısından çok önemli. Bu yüzden kolesterol ve şeker dışında, damardaki enflamautar etkiyi izlemeyi sağlayan CRP (hscrp) değerini de ölçüyoruz. Bu sayede damarda meydana gelen yangılanmayı izlemek mümkün. Eğer bir insanın kolesterolü yüksekse, ek olarak bir de hscrp değeri yüksekse hemen kolesterol ilacı başlamak gerek. Böylece ilacın kolesterol düşürücü etkisinden çok, anti enflamatuar etkisinden faydalanılır. İlaç karşıtı tarafın haklı olduğu yön şudur: Kişiye sırf kolesterolü yüksek diye, diğer faktörler yeterince incelenmeden hemen kolesterol ilacı yazılması, gerçekten de doğru değil.
4- İlaç hangi riskleri azaltır?
Damardaki total kolesterol miktarını ilaç ve diyetle düşürdüğünüz zaman, kalp krizi riski iki kat azalıyor. Yapılan araştırmalar kolesterol ilacının bu alandaki riskleri ileri derecede azalttığını gösteriyor. Damar tıkanıklığı ise her zaman pıhtıyla olmuyor. Bazen tıkanma yavaş yavaş gelişerek, damarı yırtmadan oluşarak damarı yüzde 100 tıkayabilir. Bu durum hasta için daha şanslı bir tablodur. Belirti verir, hasta yokuş ya da merdiven çıkarken göğsünde ağrı hisseder. Doktora gittiğinde yapılan anjiyo gibi tetkikler sonrasında ortaya damarların ne kadar tıkandığı çıkar. Hasta stent ya da baypasla tedavi edilir.
5- İktidarsızlık yapar mı?
Kolesterol ilacının iktidarsızlık yaptığı yönündeki düşüncelere gelince. Bu düşüncenin tam tersini söyleyeceğim. Aslında kolesterol ilacı iktidarsızlığı önler. Çünkü hormonların yapısında steroller yani kolesteroller var. Kolesterolü ortadan kaldırırsanız hormon yapımı düşer. Ama siz kolesterol ilacını vererek kandaki kolesterolü sıfırlamıyorsunuz ki olması gereken limite çekiyorsunuz. Geride kalan kolesterol zaten hormonların yapımına yetiyor. Kolesterol tedavisine başlayan bazı erkeklerde iktidarsızlık görülüyor. Ama aslında onlar kolesterol tedavisine geç başladıkları için iktidarsızlık yaşıyor. Çünkü sertleşme penisteki atardamarlara kan gelmesiyle oluşuyor. Ama penis damarlarında tıkanmadan dolayı yaşanan sertlik nedeniyle kan akışı sağlanamadığı için iktidarsızlık başlıyor. İktidarsızlıktan söz eden hastaları, doğrudan kalp tetkikine gönderdiğimizde, bu kişilerin birçoğunda kalpte henüz belirti vermememiş sorunlar olduğu ortaya çıkıyor. Yani iktidarsızlığın temel nedeni kolesterol ilacı kullanmak değil aslında, mesele penisteki damar sertliğinin zamanında engellenememesi.
6- Et, yumurta, tereyağı: Yemeli mi yememeli mi?
Kırmızı et, yumurta ve tereyağının zararı olmadığı konusu ise oldukça hassas. “Eski insanlar tereyağ, kırmızı et, hatta kuyruk yağı bile yerlerdi ama onlara bir şey olmazdı” söylemi çok eksik. Öncelikle modern insan eski zamanlardaki gibi yaşamıyor. Birçoğumuz beden gücü kullanmadan, gıdada ve çevrede kirliliğe maruz kalarak yaşıyoruz. Vücudumuz kolesterolün yüzde 80’ini kendisi üretir, yüzde 20’lik bölümünü ise gıdalardan alır. Dışarıdan da bol bol kolesterol aldığımızda kanımızdaki oran yükselir. Bu, risklerin birini arttırmak anlamına gelir. Tabii ki kırmızı et de tereyağı da yenecektir. Ama bunun miktarı ancak yine kişiye, onun bedensel ve genetik özelliklerine göre ayarlanmalıdır.
İlacı bırakıp ete başladılar!
Dr. Gündüz Tezmen, televizyondaki ‘bilinçsiz’ yayınlara tepkili: “İnsan riskleri belirmeye başladığında tedbir almalı. Bu da butik bir iş, standart bir tedaviyle olmuyor. Özellikle televizyonda sırf retingi artırmak için, bu işleri körükleyen moderatörler var. Televizyondaki tartışmadan etkilenen birçok hasta ilacı bırakıp, bol kırmızı et ve tereyağ yemeye başladı. Ailevi olarak riskli, kolesterolü 400’ün üzerinde olanlar ilaç ve diyeti bıraktı. Peki başlarına bir şey gelirse sorumlusu kim olacak?
KAYNAK: http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&VersionID=96094&Date=21.12.2011&ArticleID=1073126