Eskiden idam mahkumlarına sorulurmuş 40 satırla parçalanarak mı ölmek istersin yoksa 40 katırla el ayaklarından bağlanıp zıt yönlere koşturularak 40 parça mı olmak istersin diye. İşte bize devamlı olarak enjekte edilen sözde demokrasi mantığı budur. Mahkumun seçme özgürlüğü vardır ya iş bitmiştir. Mahkumun gerçekten suçlu olup olmadığını sorgulayan yoktur ya da yargılayanın haklı olup hukuk uyguladığını gören anlayan yoktur.
Dünya çapındaki demokrasi yalanı da aynı şekilde işletiliyor kartellerin gölgesinde, ülkemizdeki demokrasi yalanı da aynı şekilde oynanıyor holdingler arenasında. Kararlarda hukuk ve çalışmalarda birlik ruhu yok. Kararlarda grup çıkarları çalışmalarda grup zümre soygunculuğu esas amaç. Batı kapitalizmi sömürgeciliği ile İslamın paylaşımcı anlayışı ve birlik ruhu anlaşmıyor anlaşamıyor, anlaşamaz da. İki farklı fıtratın anlaşması mümkün değildir. Ülkemizde yaşanın sıkıntının temeli bundan kaynaklanır. Batı anlayışında gelişelim derken İslamın ruhundan uzaklaşılıyor, ruhsal insani değerlerimizi kaybetmeyelim derken batının teknolojisi karşısında yozlaşılıyor yobazlaşılıyor krolaşılıyor. Dünyaya ayak uyduralım derken kendi iç dinamiklerimizin dengelerini bozuyoruz.
Bir taraftan iktidar ucube dediği heykelleri yıktırırken diğer tarafta bir bakıyorsunuz ki onlarca ucube iş, plan, eser ortada sırıtıyor. Toplum cinnete sürükleniyor. Ne engelliler ne doktorlar ne kadınlar toplumda bir cinnet hali kapkara sarmış ruhları. Televizyonlarda haberleri izlerken 5 sakinleştirici içmek lazım. Ensest evlilikler, engellilerin çıkıpta diğer taraftan inemediği üst geçitler, meclis kavgaları, rant kavgaları, sahte ballar, yığınla tuhaflık.
2023 yılına 11 yıl var. Cumhuriyetin 100. yaş gününü nasıl ve hangi halde kutlayacağımızı gerçekten çok merak ediyorum. Düştüğümüz bu karmaşadan nasıl uyanacağız bilmiyorum. Büyük hayel kırıklıkları ve büyük kabuslar yaşanmasından çok endişeliyim. Birlik ruhunun ve ahlakın yitirildiği bir toplumun yücelmesi ve yükselmesinin mümkün olmadığına inanıyorum. Toplumdaki akıllı tecrübeli vicdanlı kanaat önderleri sesini duyurmalı dinletmeli. Eğer bir adam gibi adam bir toplum olabilirsek hiç kimse bize 40 satır mı, 40 katır mı sorusunu sormaya cesaret edemez. Eğer sorabiliyorlarsa bizim aynaya bakmamız ve gaflet uykusundan uyanmamız şart.
30 Nisan 2012 Pazartesi
UĞUR ÖZALTIN


















