Kuş sesleriyle göl kenarından seçim sandığına doğru vatandaşlık görevi için yürüdüm. Yürürken kalbime düştü, yine güçsüzün ve mazlumun yanında olanı, kalbim gitme dediği hâlde seçmek. Kalbimin geri durduğu insanlar yönetime geldiğinde, önce gömlek, sonra kabuk değiştirdiler. Değişikliği liberal kapitalist anlayışla serbest piyasa ekonomisi ve küreselleşme diye topluma yansıttılar. Bu yansımayla maddiyatı öne çıkaran, paraya sevdalı insanlar birliği oluşturdular.
Buna göre parası olan insandır, prensibinde hayat bulan bir zihniyet geliştirdiler. Halbuki dinimiz hiçbir zaman, maddiyatı öne çıkarmaz.
Maddiyat öne çıkınca değişim tamamlanmış ve insanları yardım kolilerine muhtaç edip paranın kölesi yaptılar. Peşinden paranın gücünü kullanarak da toplumu kelime ve kavramlarla yönlendirdiler.
Ötekileştirme diliyle gerilimli bir hava yaratıldığı için, millete yaşam enerjisini kaybettirdiler. Yaşam enerjisini kaybeden millet, üretici vasfını yitirmiş demektir. Bu durumda üretemeyen toplum batmasa da zor duruma düşer. IMF ye, Londra bankerlerine veya Katar’a silah fabrikamız satarlar.
Siyasetçilerin dili öyle bayağılaştı ki, milletin hakkını, hukukunu korumak ve kollamak olan seçilmişler, topluma; şeyin trene baktığı, adiler ve dediğimi yapmazsanız sözleriyle saldırdılar.
O hâlde kime niçin oy vereyim ki, diyerek geri döndüm.
Talihime küsmek mi, yoksa gülmek mi diye düşündüm.
Hasan TANRIVERDİ