Boğaziçi’nin Kuzeyine 3. Köprü’nün ancak %4 oranındaki transit trafiğe hizmet edebileceğini, Istanbul’un toplu taşım ve raylı sistemlerine entegre olamadığından kent içi ulaşımına kayda değer bir katkısı olamayacağını, ayrıca tetikleyeceği legal ve illegal yapılaşma nedeniyle ekolojik dengeyi ayakta tutan kuzeydeki son yeşil alanlar ve su havzalarını tehdit altına alacağı çok yazıldı, çizildi.
3. Köprü projesinde 3 yanlış var:
1. yanlış ‘güzergah seçimi’ dir. Istanbul’u Kuzeye doğru büyütmek şehre ölümcül darbeyi vurmak demektir. Istanbul’un kuzeyi kesinlikle yeşil kalmalı ve güneyindeki yeşilden yoksun 14 milyon kişinin yaşam destek sistemi olmaya devam etmelidir.
2. yanlış Köprüden ‘tren geçirilmesi’ dir. Kanımca bu bir kamuflaj operasyonudur. Istanbul kuzeyinde tren toktur. Herhangi bağlantısı olmayan köprü tren hattı tepkileri azaltmak, ‘köprüde raylı sistem var’ diyebilmek için projeye son anda takılan faydasız bir montajdır. Basından öğrendiğimiz bu keyfiyet doğru ise proje maliyeti ciddi biçimde yükselecektir.
3. yanlış, basın haberleri doğru ise, tren geçirebilmek için Köprü nün ‘iki katlı yapılması’ ve böylece hantal metal kütlenin Boğaziçi estetiğine ciddi bir darbe daha vurmasıdır. Boğaziçi ve FSM Köprülerinin en isabetli yanları yol platformlarının ince tasarlanarak hem rüzgar hareketlerinden minimum düzeyde etkilenmelerini sağlamak, hem de narin çizgileriyle Boğaziçi’nin mistik güzelliğine olumsuz etkileri azaltmaktır. Bunların yol platform kesidi ortada yüksek iken kenarlara doğru incelerek çizgi halini almaktadır. Bu akılcı ve aerodinamik profil taşıma için gerekli yüksekliği ortaya gizleyerek yanlardan bakıldığından köprülerin zarif bir gerdanlık gibi algılanmasını sağlamaktadır.
Tekirdağ’dan Gebze’ye kesintisiz betonlaşan Istanbul megapolünü Kuzeye doğru da büyültüp bir ‘Ekümenopolis’e* dönüştürerek nüfusunun 25 milyona dayanmasını, ekolojik kaynaklarını sıfırlayarak çölleşme trendine girmesini veri olarak kabul ediyorsak yukarıda sıraladığım 3. Köprü projesinde 3 yanlış 3 doğruya dönüşür.
Ekümenopolis: nüfus artışı, göç ve hızlı kentleşme süreci neticesinde büyükşehirlerin daha da genişleyip birleşerek devasa ve hastalıklı betonlaşmış bölgelere dönüşmüş hali. Doxiadis, Yunan şehirplancı, 1967


















