Osmanlı şiirinde ki alkış seslerini duymak istiyorum, artık kelimelerimizin dünyasında. Kalbinde ah nağmelerinde ki süsleyici karakteri görmek, hissetmek ve tanımlamak için yoldan çıkıyorum. Türk şiirine olan garip yaklaşım şiirimizdeki arzuhali, dil kayboluşa sürüklemiştir. Osmanlı’yı tekrar yaşatmak adına yapılan tüm gösteriler, görünürde kalmıştır. Söylemlerin başlangıç noktasında ki cümlelerin, neden ortada tıkandığıyla ilgili eleştirilerimi yapmak istiyorum. Bunlar kişisel bağlam da yapılacak sübjektif cümleler olacaktır.
Görüşlerimi bildirmek ve okuduğum birçok kitabın içeriğinde beni rahatsız eden tarafları yazmak istiyorum. Evet, açıklamalarımı yaparak başlamak en iyisidir, diye bunlar yazmak zorunda hissettim. Gelenek ve görenek saplantısı anlayışımıza, yanlış noktalarda yaklaşımımız bizleri Avrupa çılgınlığında boğmaktadır.
“Yer yer aklıma düşer, gözlerinde ki anlayış
Gözlerine yığılır, düşünceler!
Düşündükçe yağmur olur, yanaklarıma
Bir ifadedir dudaklarıma
Özgün ve sade virgülsüz
… İle devam eden “ AYSUN GÜL
Şiir ve düz yazıda ve sanatta dünyaya el öptüren bir milletin anlayışı hayatımızdan çıkarmanın zararı büyük olmuştur. Ne yazdığını bilmeyen ve eskiye dair tavrı bugünle birleştirmeye çalışırken yüklemsiz bir sürece girdik. Sanatta oluşan kendine ait varlığı koruma kaliteyi de düşürmekten kendini alamamıştır. Hassas oluna tüm olgular yavaş yavaş Rönesans’la batının bizden çaldığını bozarak, bize yansıtan aklıyla kaybolup gitmeye başladı. Ahlanacak ve vahlanacak zamanımız kalmadan tahrip ettiğimiz kültürümüzü, yenilemenin olanaksızlıkla bulanıklık arasındaki kimliğindeki kısır döngüyü temize çekmek için fazla vaktimiz kalmadı.
“Anılarım terledi
Kelimelerim de bitmeyen bir öksürük,
Paragraf aralarına sırladığım sevgili çıkmazının
Kalemsizlik okkalandı üzerine.” AYSUN GÜL
Hayatın iniş çıkışlı çizelgesinde, öznesi olmayan milletlerin bağnazlığının hâkimiyetine girmekten kurtuluşu olmamıştır. Farklı bilgileri ve kültürleri paylaşırken yitirdiklerimizi yenilemek için, büyük ve zorlu bir mücadele başlıyor. Unutmamak lazım, Türk edebiyatı Osmanlı demek değildir, birilerinin kısıtladığı gibi. Edebiyatımızı oluşturan öğelere baktığımızda, genelini şiirle ifadeleştiren anıtsal yapıtlar oluşturmaktadır. İçten ve anlaşılır diliyle, süsten uzak, natür bir anlayışın ürünüdür bunlar. Özel törenler de, savaş esnasında ve inanışlarıyla ilgili konular üzerine söylenen bu sözler, günümüze kadar anonim söyleyişlerle gelmişlerdir. Yazılı edebiyatımıza ait verilerin azlığı, Türk tarihinde söz adına bir tek güzellik yok, anlamına gelemez. Kavimler göçüyle birlikte, dünyanın her yanına dağılan Türk insanın kültürü, değişmelere uğrasa da özündeki kendine ait felsefi bakışı korumuştur.
Osmanlıyla birlikte yeni bir anlayış kazanan şiirsel işleniş, kendini süsüleyici yazım şekline bırakmıştır.
Anlaşılmasından çok kulakta uyandırdığıyla hitabete dönüşen şiir halkın olmaktan çıkmış sadece belli bir kesimi dinletisi halini almıştır. Halk içinde duyguların açık seçik ortaya konulduğu bir edebiyat gelişirken sarayda ki şiir bambaşka bir alemde yazılmıştır. Tasavvufla acının birlikteliği halkı bir zaman sonra özgün bir anlayışa sürüklemiştir.
“Tanrıların çığlıkları Kaf dağında sis olmuş
Gözkapaklarına Anka kuşu yığılmış sessizce.
Zaman mitolojik bir aşk salgılıyor
Tanrılardan kalma düşlerde.
Düş kurar mıydı? Tanrılar,
Kaoslarda akıllar ve yaklaşımlar.” AYSUN GÜL
Ve Tanzimat sonrasındaki şiir artık yerini, batının da reform hareketleriyle gelişen arabesksi ihtilal dolu, devrimci biçimiyle kuşanmıştır, kalemini. Hasta Osmanlı’dan tek kalan zarif kültür, artık yerini Avrupalının ortaçağ kalıntılarıyla bezenmiş aklına bırakmıştır. Şiir düz yazıya dönüşürken, fikirlerinde ki benzeyeceğim diye yalpalayan aykırılık, kalemlere de arsız ve hadsiz ve bazen de ahlaksız bir anlayışla bezendirilmiştir.
Çağdaşlık kabul edilen ve ilk Türk romanlarını da bu şekilde kaleme alan Türk yazarlar, aile hayatındaki Çarpık ilişkilerle geleneksel anlayışı yok etmişlerdir. Şiir yazmayı özgür kalıplara dökerken, çileden çıkan sözlere bakmadan yazmışta yazmışlar. Tanzimat’ta ki bu taklitsel anlayış, bir süre sonra basit ve tutarsız çizgisinden kurtulmak için, yön değiştirmeye çalışsa da fazla toparlanamamış.
Cumhuriyet dönemi başladığında artık, dildeki sadeleşme zamanlarına girilmiştir. Halkın ve saray arasındaki farklı yazı ve konuşma dili, yerini anlaşılır bir dile bırakmıştır. Artık şiirde özgürlük vardır, sanatsal süsleyiş geçmişte kalan bir anıdır, bu dönem edebiyatçıları için. Vatan sevgisiyle yazılan şiirlerin milliyetçilik akımıyla devleştiği bir dönem başlamıştır, Türk toprakları için. Gruplaşmaların da belirginleşmeye başladığı zamanların habercisi olmuştur, bu dönem. Ve bu dönem de ki bir başka anlayışta, Orhan veli gibi şairlerin nesir’i şiire döktükleri zamandır. Şiir insana ait bir anayasadır ve insan anayasası kendi belirler vari yazıya dökülen kelimeler, anlaşılır ifadelerle günümüzde de yerini almıştır.
Farklı ideolojik anlayışlarla da şekillenen şiir, kendine özgü figürlerle yazılmaya başlamıştır, son dönemlerde.
60’lardan sonra düşünce devrimlerinin ayaklanışıyla, ihtilal ve isyan kokan özgün bir anlayışla damgasını vurmuştur, yakın çağımıza. Arabesksi sözlerinde kendine yer bulduğu bir zaman başlar, o günden sonra.
Günümüz şiirlerinde; bunalımla, psikolojik anlayışın en ağır sendromlarını yaşar kelimeler. Haddi aşan ateşiyle vurgunlaşır, yüreklerde. Karma bir anlayışla geçmişi geleceğe harmanlayarak, yazılır cümleler. Konusu özgürdür, anlaşılır ve mecazi süreçler de sır gibidir. Duraksızdır, tükenmeyen tek dildir şiir.
“İnsana yakışan insanca yaşanan ve sadece hükmünü bazen elleriyle bazen gözleriyle verdiği bir anayasadır şiir.” AYSUN GÜL
Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.
Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.
Yayın Kurulu
Kent Akademisi Dergisi
Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management
Ayın Kitabı
Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,
Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.