Sevgili okurlarım, bugün 24 Kasım öğretmenler günü derken, bir hususa dikkatinizi çekmek için bu yazımı yazmış bulunmaktayım. Bu gün 24 Kasım günü aslında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Millet Mektepleri Baş Öğretmenliğini kabul ettiğinin 95. Yılını kutlamaktayız.
Sevgili okurlarım, 1 Kasım 1928 tarihinde yapılan harf devrimini müteakip, yurdun birçok yerinde millet mektepleri açılarak, okuma yazma seferberliği başlatıldı. Okuma yazma çalışmalarını başlatan ve bu çalışmalara bir fiil katılan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, 24 Kasım 1928 de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, Baş Öğretmenlik unvanı verildi. Kısacası, 24 Kasım günü çok önemli bir gün olup, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Baş Öğretmenliğinin verildiği gün olarak kutlanmaktayız. Bu önemli hatırlamayı yaptıktan sonra, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Başöğretmenlik unvanını, öğretmenler günü haline dönüştüren, 1980 ihtilalının mimarlarından olan, o günün Milli Eğitim Başkanı Hasan Sağlam tarafından resmileştirilmiştir. Yani, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ait olan Başöğretmenlik unvanını kutlamamanın bahanesini kapatmak maksadıyla, 24 Kasım gününü Türkiye Öğretmenlerine, öğretmenler günü adıyla mal etmiş oldu. Sevgili okurlarım. Aslında, Öğretmenler Gününün tarihsel geçmişine bakacak olursak, 16 Mart 1848’de “Darülmuallimin” adında öğretmen okulu açılmıştır. Bu tarih, öğretmen okullarının ilk kuruluş tarihi olarak kabul edilmekte ve bugüne kadar her yılın 16 Mart tarihi öğretmen okullarının kuruluş yıldönümü olarak kutlanmaktadır. Bu durum, o günün şartlarında kabul edilmese de, o şartlar ortadan kalktıktan sonra kabul edilebilirdi. 16 Mart gününün ötesinde, Birleşmiş Miletlerin Eğitim Bilim ve Kültür Örgütünün (UNESCO) kabul ettiği 5 Ekim 1994 gününü Dünya Öğretmenler Günü olarak kabul etmiştir. Ülkemizde bu karara uyarak, 5 Ekim Gününü Öğretmenler Günü olarak da kabul edilmeliydi. Ne yazık ki bu günde kabul görmedi.
Sevgili okurlarım, devleti yönetenler toplumumuzun sağlık ve selameti için, öğretmeni bilimsel verilere dayalı yetiştirilmesini sağlamalıdırlar. Çocuklarımızın daha donanımlı yetiştirilmesi içinde, eğitim-öğretimi çağdaş verilere göre hazırlanmasını sağlamalıdırlar. Bu nedenle, yaşadığımız çağın gereklerine göre en müfredat ve planlama yapılmalıdır. Aksi halde, sosyal ve ekonomik yaşamda, büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalırız. Bilinmesi gerekir ki, yaşamı sorunlu hale getiren cehalettir. Cehaleti ortadan kaldırmadan, huzura kavuşmak imkânsızdır. Cehaleti ortadan kaldıracak kişiler de, yalnız ve ancak öğretmenler ve onların yetiştirdiği anne ve babalardır. Çünkü öğretmenin imalatı insandır. Bu insanlar 6-18 yaşta olan ve öğrenme çağında ki çocuklardır. Onları pozitif düşünce ışığında yapıcı, yaratıcı, zihinsel gelişimi işlek ve bağımsız iş yapma yeteneğini hesaba katarak, yetiştirmiş olunmalıdır. Toplumumuzun mutluluğa erişmesi ve refah seyfiyelerinin yükselmesi ancak bu şekilde gerçekleştirilmiş olur. Buna bağlı olarak, demokratik düzen içinde birbirlerini sayıp seven bireyler yetiştirilmiş olur. Böyle ahlaki düzen içinde yetiştirilen bireylerinden, dünyaya gelecek çocukların sosyal genleri sağlıklı oluşmuş olur. Hatta zekâ düzeyleri gelişkinlik gösterir. Ne yazık ki 1980 den başlayan cahilleştirme politikası, eğitim kurumlarının içini boşaltarak, özelleştirme adında, yozlaştırdı. Durum böyle olunca, eğitim kalitesi düştü. Buna paralel, sevgisizlik oluştu, işsizlik beklenmedik şekilde çoğaldı. Diğer yandan geçim sıkıntıları nedeniyle, hırsızlık, dolandırıcılık ve kapkaççılık arttı. Bir başka durumda, anarşik hareketlenme yoğunluk kazandı. Bütün bunlarla beraber, cehalet zincirin halkaları çoğalıp kalınlaştı.
Sevgili okurlarım bilmemiz gereken o dur ki, bu yönde gelişme gösteren tehlikeye karşı, gerekli önlemler alınmadığı takdirde, bu tehlikeyi ortadan kaldırmak imkânsızlaşmış olur. Böyle bir düzensizlik içinde yaşamak hiç bir kimseye mutluluk getirmez. Bu gerçekleri görüp, ona göre eğitim-öğretimi en kısa zamanda, yeniden yapılandırmaya başlatmak gerekmektedir. Bu ciddiyet içinde, bütün imkânlarımızı kullanmak zorundayız. Aksi halde, başı dik nesillerin yetişmesi, mümkün olmaz. Evrensel bağımsızlıktan söz etmemiz imkânsızlaşır. Ülkemizi yöneten siyasi kadrolarda kim olursa olsun, bütün bu olumsuzluklar düzeltilmeden, insanlarımızın rahat nefes alabileceğini zannetmiyorum. Bu olumsuz şartlar içinde yaşayan öğretmenlere, 24 Kasım günün kutlu olsun demenin hiçbir anlam ifade etmeyeceği kanısındayım. Öğretmenlerin aslı görevlerini yapmaları için, gereken koşullar sağlanmalıdır. Sağlansın ki, medeniyetin öncüsü Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün göstermiş olduğu hedefe ulaşılsın. Gazi Mustafa Kemal Atatürk diyor ki , “Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” O’nun göstermiş olduğu hedef de, kültürle, sanatla ve çağdaş medeniyetle bütünleşme vardır. Bu itibarla, Türkiye Cumhuriyeti Devletini sonsuzluğa taşıyacak olan çocuklarımızın yetiştirilmesi sorumluluğunu taşıyan öğretmenlerimizin, içinde bulunduğu durum ve şartların yeniden gözden geçirilmesinin şart olduğunu düşünüyorum.
Sevgili okurlarım. Bu bağlamda, başta Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, hayatta olmayan öğretmenlere rahmetle diliyor, emekli yaşamını sürdüren öğretmenlerimize sağlık, çalışan öğretmenlerimizin de 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutluyor, saygılar sunuyorum.
Mürsel Adıgüzel
Eğitimci Yazar ve Halk Şairi