Gün/aydın dostlarım…
Özlemeyi biliyorsan tebessüm et. Beklemeyi biliyorsan sabret… Sevmeyi biliyorsan… Kollarını aç___________________ Sevgiye başlangıcım ben…
SOYUNA İHANET
Bir Kıssadan Hisse daha düştü yine bu Pazar gününe… Bakalım ne demek istemiş bizlere…
İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un kaleminden bir İbret-âmiz şiiriyle söze başlayalım güne…
“Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
‘ Tarih ‘ i ‘ tekerrür ‘ diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”
İşte kıssadan hissenin kahramanı “Maharetli Keklik!..”
Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim, tebdili kıyafet yapmış, Kuşlar Çarşısı’nı geziyormuş…
Avcılar avladıkları kuşları, tuzakçılar yakaladıkları maharetli, eğitimli, güzelim kuşları satıyorlar.
Bir ara gözü kekliklere ilişir Padişah’ın.
Bir grup kekliğin üzerindeki varakta, “Tane işi satış fiyatı 1 altın” yazıyor.
Hemen yanı başlarında asılı, adeta altın kafes içinde bir keklik daha var ki, fiyatı; 300 altın.
Padişahın gözü 300 altınlık kekliğe takılır. “Hayırdır” der satıcıya,
“Bunun diğerlerinden ne farkı var ki, bunlar 1 altın, bu 300 altın?”
Satıcı, “Bu keklik özel eğitimli, çok güzel ötüyor, ötmesi bir yana bunun ötüşünü duyan ne kadar keklik varsa hepsi onun etrafına doluşuyor” diyor.
“Tabii bu arada avcılar da o etrafa doluşan keklikleri daha rahat avlıyorlar” diye ekliyor.
“Satın alıyorum” diyor Padişah, “Al sana 500 altın…”
Parayı veriyor; hemen oracıkta kekliğin kafasını kesiyor.
Adam şaşırıp, “Ne yaptınız, en maharetli kekliğin kafasını koparttınız, yazık değil mi” diye dövünürken; Padişah gürlüyor: “Bu kendi soyuna ihanet eden bir kekliktir. Bunun akıbeti er veya geç ancak budur.” der…
Yaşamımızda karşılaştığımız olayları analiz ederken tarihten kıssalar veya daha önce herhangi bir olayı yaşamış kişinin ortaya attığı öyküler bize kolaylık sağlar. Olayı daha net algılamak ve pekiştirmek anlamında bu kıssalar olmazsa olmazlardandır.
Tarihte keklik ile özdeşleşmiş olan bu kıssa da “ait olduğu soya veya sınıfa ihanet eden” herkes için öne sürülen birinci kıssadır. Bu anlamda kekliğin ünü, olaya keklikler açısından bakıldığında maalesef oldukça kötüdür. Ama kekliğin de pek umurunda değildir bu durum. Nedeni de çok basittir. Çünkü keklikler akılları ile değil yaradılışlarından gelen içgüdüleriyle hareket eden, hoş görünüşlü hayvanlardandır.
Soyuna ihanet etmek; malzemeden çalarak kaçak bina yapmaktır.
Soyuna ihanet etmek; kamu malını deniz gibi görüp, onu domuz gibi yemektir.
Soyuna ihanet etmek; tabandan tavana kadar bazı devlet memurlarının görevlerini hakkıyla yapmamasıdır.
Soyuna ihanet etmek; insanların umutlarını ya çürük bir teknede ya da bir kamyon kazasında ölümlerden ölüm beğendirerek söndürmektir.
Soyuna ihanet etmek; sırf kendi çıkarları için iç ve dış emperyalistlerle iş birliği yaparak, ülkesinin, halkının çıkarlarını peşkeş çekmektir.
Soyuna ihanet etmek; Devlet gücünü arkasına alarak ballı ihaleler, banka içini boşaltmalar, vergi kaçırmalar, vergi borcu sildirmeler.
Bunlar soyuna ihanet değil de nedir?..
Böyle büyük ihanetler olduğu gibi bir de küçük ihanetler vardır.
Bu listeyi daha da uzatabiliriz.
İngiliz Kemal’ler, Damat Ferit’ler, Şeyh Sait’ler, Aznavur Ahmet’ler ve daha nicelerini tarih kaydetti unutulmasın diye. Ama onlar dün vardı, bu günde varlar, yarında da olacaklardır. Sadece bizim bunları çok iyi tanımamız, uyanık olmamız ve unutmamız gerekiyor. Hı! Birde unutmamız gereken en önemli konuların başında gelen; Türkiye Cumhuriyetinin banisi yüce insan, gelmiş geçmiş en büyük insan, daima onu çizdiği yolda yürümemiz gereken Mustafa Kemal ATATÜRK. Ve onun silah arkadaşları, canlarını, kanlarını seve seve bu vatan için vermiş nice şehitlerimizdir…
Bu bağlamda sonuç olarak hikâyede anlatıldığı gibi soyuna ihanet eden canlıyı yalnızca keklik olarak görmeyelim. Onca uyarılara karşın, karşısındaki kötü örnekleri gördüğü halde umursamaz biçimde, önlemsiz durumda, kendi halinde cahiliye devrinden kalmış gibi, sağda solda insansılara bakınca, soyuna asıl ihanet eden asıl canlının, keklikten çok insan olduğunu net bir şekilde göreceksiniz.
Evet bir gün görürsün, dağlara gelenler olur… Bir gün mümbit ovalarına inenler olur. Bir gün bakarsın kentlerine girenler olur. Bir gün bakarsın sokaklarında yürüyen ayaklar senin değil…
Bir gün bakarsın kapın vurulur, içeri girenler olur, senin koltuğuna oturanlar olur…
Ve bir gün anlarsın o zaman her hikâyenin de bir sonu olduğunu…
Senin hikâyenin de bitmiş olduğunu…
İnsanlar bir güzelliğe sahipken, onun ne kadar kıymetli olduğunu anlayamazlar. Ancak ne zaman ki ondan uzaklaşacak olurlar; işte o zaman her şeyin çok daha farkında olurlar.
Vatan dar manada yalnızca doğup büyünen, üzerinde yaşanan toprak parçası değildir. O, bir milletin tamamının barındığı yerdir. Vatan sözcüğüne sözlük anlamı olarak bakıldığında, insanların üzerinde yaşadığı kara parçası olarak tanımlamak mümkündür. Ancak vatan toprak parçası ifadesine sığdırılamayacak kadar önemli ve kutsal bir kavramdır. Zira vatan her insan için kutsal bir değerdir. Onu kutsal kılan ise, onun hiç kimseye direk gökten gelmemiş olması; aksine nice bedeller ödenerek elde edilmiş olmasıdır.
“Vatan ve toprak sevgisi anne baba sevgisi kadar doğaldır.”
Haydi dostlarım, burada bitirelim mi bu günlük aldığımız dersi. Ama unutmamız gerekenleri unutmamak kaydıyla…
Nazımın gönlünden, kalemine düşmüş, günümüze bir rüzgârın üstüne binip gelmiş bir şiirle…
“En güzel deniz:
Henüz gidilmemiş olandır.
En güzel çocuk:
Henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz:
Henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
Henüz söylememiş olduğum sözdür…”
Kim; Barış adına, Sevgi adına, insanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım’ ve Bizi daha çoğul BİZ olmaya bekliyorum…
Sevgilerin en güzeli sizinle, mutlulukların en güzeli yanınızda, huzurun en güzeli içinizde olarak yaşamanız dileğiyle günaydın, gününüz aydın, geleceğiniz umut, sevgi ve hoşgörüden geçsin…
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir dostlar…
Gönül soframdan gönül sofranıza, içi sevgi dolu muhabbet uçurdum beyaz güvercinlerin kanadında, güzel geçmesini dilediğim Pazar gününüze
Hoş kalın hoşça kalın ama her dem sevgiyle dostça kalın… Bir gün, bir yerlerde görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#