Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme… Kollarını aç ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
Günaydın… Gönül birliğine/ Barışa sevgiye inanana/ Dostluğu paylaşana/ Sevgiyi sunana/
Suyunu, ekmeğini bölene___ Günaydın___ Cümle âleme/ Aydın yüreklere, beyinlere günaydın___
Günaydınlar olsun bana yaşama sevinci veren güzel insanlara, güneşe, balkon bahçemdeki çiçeklerime, kumrulara, güvercine, serçeye… GÜN / AYDIN dünyaya… GÜN / AYDIN Türkiye’me…
GÜN / AYDIN dostlarıma dedim, dedim ama o da ne!..
Ve birden uzandı deniz, eğildi kulağına Martının, yavaşça fısıldadı, “Yapma” dedi ve ekledi;
“Maviliğime aldanıp dalma sularıma, balık yaşamıyor içimde artık.”
Tebessüm etti Martı…
“Sadece balık için mi dalıyorum sanıyorsun maviliğine?”…
… … … ‘Ya neden?’ diye sordu Deniz…
Sen ve ben dedi Martı; birçok aşığın fotoğraflarında aynı karede yer alıyoruz.
Birçok ayrılanın sakladığı resimlerde de…
Balık yok diye seni terk etsem, o fotoğrafları da terk etmiş olmaz mıyım?..
“Ben açlığa ayıp olmasın diye değil, Aşk’a ayıp olmasın diye hala sendeyim… Varlığına teşekkür ederim deniz…” Ve ben bu söz üzere___
GECEYİ SEYREDERKEN
… daldım gittim harflerin arasına___sekerek kelimeler üstünde___ kayboldum cümleler içinde…
Gece diyorum… Ne güzel kucaklıyor hüzünleri, ya yalnızlık?.. Siyah bir iplik gibi sarıyor yürekleri. Peki, ya dua?.. Ah, dua olmasa, nasıl görürdü umutlarımız güneşi?..
Bizi en güzel şekilde yaratan Yüce Rabbimiz, içimizdeki ve dışımızdaki diğer güzellikleri de fark etmemizi istiyor. Kâinatı ibret aynasından seyretmemizi tavsiye ediyor.
Bakmaz mısınız?.. Görmez misiniz?.. Düşünmez misiniz?..
Diye bizi uyarıyor. Şu halde iyi bir insan olmak duyarlı bir gönle sahip olmakla mümkündür. İşte o zaman gördüğümüz her güzel şey, bize onun yaratıcısını hatırlatacak, onun büyüklüğünü düşündürecek ve böylece kendimize gelmemizi sağlayarak kendi kendimize “Ben kulluğun hangi noktasındayım?” sorusunu sorduracak.
Velhasıl kelam__________________Kelimeler asla yeterli değildir duyguları anlatmak için, ne mutluluklar, ne de acılar için.
“Geceyi seyrede seyrede öğrendim ki ışık insanın içinde yanmıyorsa yüzüne vurmuyor…”Demiş ya Şükrü Erbaş…
İşte tıpkı öyle, bu sabah içimde ki ışık vurmadı yüzüme…
Onun için asla anlatmak istediğimi belki de ömrümün sonuna kadar anlatamayacağım. Sırf bu yüzden hep eksik kalacak içinde anlatamadığım şeylerin sancısı.
Söylenmemiş bir söz, gidilmemiş bir şehir, tutulmamış bir kalem, yazılmamış mektup gibi eksik ve histerik.
Düşünmesem, üzülmesem, sevmesem, diyorum. Ama bir yerlerde düşünüyorlar, üzüyorlar ve sevmiyorlar. Varlığımı esaretleri sanıyorlar.
Fakat ben her şeye rağmen yine de Yaratandan dolayı yaratılanı seviyor ve dahi ömür ağacımın dalından son nefes toprağa düşene dek yaratılanları sevmeye devam edeceğim…
Kim demiş ki geceler uyumak için?..
Gece, düşüncelerin anasıdır. Hayırlı öğütler verir insana…
Gecenin hüznü çöktüğü zaman insanın üstüne, aklından birçok şey geçer. Gece bazen hüzün verse de, çoğu zaman kendini dinlemede en iyi ilaçtır aslında.
Ve ben de Geceyi seyrediyorum, bir sessiz, bir sessiz, halbuki maviydi biraz önce neden şimdi zifiri karanlık. içine çekiyor beni, tutup çekesim var aniden karanlığı yorgan gibi üzerime, başımı gömmeliyim zifiri karanlığa, görmemek için kötü düşünceleri söyleyen kötü uzun dilleri. Bak gördün mü gözlerim yine Kocaman Bir Gün Bitti…Akşam oldu, Gece oldu ve ben yine buralarda sesiz ama sona doğru sessizliğin sesini dinliyorum…
Toprak kokusu var havada yağmurda yağmadı ama. nasıl da kokuyor, çekiyorum içime derin bir nefes alarak, enfiye gibi, yatasım geliyor üstüne, üstüme kara zindanın karasını örterek.
Hayat bir tren yolculuğu gibidir. Duraklar var, bazen indiğin bazen bindiğin. Belki bu yüzden geç kalmışlık hissi, sanki asıl binmen gereken treni kaçırmışsın yanlış trende yolculuk yapıyormuş gibi… Beynimin bana oynadığı bir oyun olabilir mi tüm bunlar?
Ne de olsa ne yaşıyorsan zihninde yaşıyorsun.
Bekliyorsun doğru zamanı. Belki yanlış duraktasın boşuna bekledin bunca zaman. Direniyorum. Aslında tam olarak neye karşı direndiğimi bilmiyorum. İnsan acizdir bunu bilmeme rağmen direniyorum. Sana bağışlanan bir dünya var; madem geldik bir kere, insan sonuna kadar direnmelidir. Belki yaşamak direnmektir. Ayakta dimdik durabilmektir, beklemektir, gitmektir, kalmaktır…
Direnebildiğim kadar varım. Var olduğum kadar yaşarım. Yaşadığım sürece sevebilirim. Sevebildiğim kadar mutluyum. Mutluluğun olduğu yerde mutsuzluk da vardır. Eğer ki o mutsuzluk benimse; ben o mutsuzluğu da severim, paylaşmam hiç kimseyle.
Amacım yok. Bıraktım kendimi böyle kalayım. İyi olmaya çalışmam, kötülük de yapmam. Mükemmel değilim istesem de olamam. Niye olayım ki etrafta kendini dost gösteren o kadar çok mükemmel insan varken. Bir başkasının bahçesinde çiçek olmaktansa yaprak olup rüzgârda savrulmayı tercih ederim.
İnsan nasıl özgür olabilir başka türlü?.. Dost görünenlerin bahçesine çiçek olup, onları bahar havasına sokmak için kendi özgürlüğümü feda etmeye değmezmiş. Gördüm ki onların su içmeye ihtiyaçları yok. Su ihtiyaçlarını kendi kendilerine gideriyorlar.
Neyse dost dediklerim; her şeye anlam yüklemekten kurtulduğum zaman hafifleyecek bu yürek. Neden yaşadığım her şeyi anlamlandırmaya çalışıyorum ki ben?..
Tabii bu benim mutsuz olduğum anlamına gelmiyor. Hem mutlu olmak dediğin nedir ki şu satırları yazmak bile mutlu olmak için yeter de artar bile________________________________…
Neyse İbrahim Tenekeci’nin şu sözleriyle kapatalım gece sayfasını: “Yeterince gece oldu; artık sessizliği sonuna kadar açabilirsiniz… “
Yeni günün sizler için umut dolu, sevgi dolu geçmesini diliyorum.. Yüzünüzden gülümseme kalbinizden umut eksik olmasın..
Yaşamın kaynağı sevgi ise, sevgi bir tutku, tutku bir amaç, amaç bir şeyleri birileriyle paylaşmaksa, paylaşalım sevgimizi bir lokma ekmek gibi…
Yüzünüzden gülümseme kalbinizden umut eksik olmasın, gününüz aydın, mutluluğunuz daim, neşeniz bol, sağlığınız yerinde olsun.
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir… Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun… Hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle, aşkla, hep dostça kalın, bir gün, bir yerlerde, görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#