okullarında da okutulmuş ve diğer başka okulların öğrencilerine de tavsiye edilmiştir.
Yapıt, Balkan dillerinin yanı sıra Türkçeye de kazandırılmıştır. Bizdeki etkisi azımsanamaz. 13 Kasım 1929’da kitabın Türkiye’de yapılan ikinci baskısına yazdığı Önsöz’de Ali Haydar Bey, etkisine dair ayrıntılı bilgi vermektedir.
Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabının Türkçe çevirisi, basınımız tarafından da ilgiyle karşılanmıştır. Milli Talim ve Terbiye Heyeti Reisi Mehmet Emin Bey, Hayat Mecmuasının 74. sayısında kitaptan övgüyle söz etti:
‘Elimde olsa Haydarpaşa-Ankara arasında seyahat eden her bir yolcunun eline bu kitabı tutuşturur, kitabı okuturken bir yandan da çevrede bulunan toprak yığını köylere baktırırdım. Öğretmen olsaydım, çocuklara, bulunduğum şehrin kenar semtlerini gezdirirken, evlerde konuşulanları tekrarlatırken yeme içme, giyim kuşam tarzlarını gösterirken Grigory Petrov’un kitabından sayfalar okurdum.
Komutan olsaydım, askerlerimin toplandıkları koğuşlara bu kitabın bazı sayfalarını kopya eder ve asardım. Düşüncelerin davranış ve yaşantı üzerindeki etkisine inandığımdan bu kitaptan yararlı sonuçlar beklerdim. (…) Şu toprak yığınından ibaret köylerin, ortasından lağımlar akan sokakların kalkmasını içtenlikle arzu ediyorsanız, bunlardan iğrenen bir toplum oluşturmak zorundasınız. İşte Beyaz Zambaklar Ülkesinde bizlere bunları telkin ediyor.
Eserin en güzel bölümlerinden biri de, askeri kışlaların nasıl bir halk okulu olduğunu anlatan kısımlardır. Bu bölümler bizim için baştan sona bir program modelidir. Birçok köyde daha uzun yıllar öğretmen bulundurmak imkânını elde edemeyeceğiz. Onun için köylümüz temel eğitimini kışlalarda alacaktır. Finlerin kışlalarına soktukları ruh, aynen bizim ideallerimizi de yansıtıyor. Kitabı okuyup bitirdikten sonra çevredeki toprak köyler yıkılıp gidiyor. Her şeyden ancak alay etmek niyetiyle, eğlenmek için söz eden, ruhsuz, bencil tipler yanınızdan uzaklaşıyor. Yalnız halk sevgisini, yurt aşkını duyuyorsunuz. O zaman Beyaz Zambaklar Ülkesindenim ne demek olduğunu anlıyorsunuz.”
Peki, söz konusu eserin Balkanlar’da ve Türkiye’de böylesi bir ilgiyle karşılanmasını, hatta ‘birdenbire’ bir yangın alevi gibi bütün toplumu sarmasını nasıl açıklayabiliriz?
Eserin Balkan ülkelerini ve Türkiye’yi etkisi altına almasının ve özellikle de birkaç yıl içinde (ki bu yıllar aynı zamanda okuma yazma oranının pek de yüksek olmadığı 20’li, 30’lu yıllardır) onlarca kez baskı yapmış ve yüz binlerce adet satılmış olmasının ortak tarihsel bir nedeni olmalıdır. Bulgar, Makedon, Sırp ve Türk aydınları, özellikle de kitabın yaygın bir şekilde dağıtılmasını öneren ve örgütleyen bürokratlarımız, bu kitapta dile getirilen ideallerin aynı zamanda kendi idealleri olduğunu hemen anlamışlardır.