IMF’nin Dünyanın Ekonomik Görünümü Raporu yayımlandı.(IMF, World Economic Outlook, October 2022)
IMF’ye üye 196 ülke ile ilgili ayrıntılı bilgi var bu Raporda.
2023’te dünya ticaret hacmi artışı ciddi biçimde yavaşlayacak. Yüzde 4.3’ten yüzde 2.5’e düşecek.
Ortalama büyüme yüzde 2.9’dan yüzde 2.1’e düşecek. Dünya ekonomisi için yüzde 2.5-3.0 arası büyüme oranı resesyon anlamına gelmektedir. Petrol fiyatlarında da düşüş bekleniyor.
Büyümenin düşeceği beklentisi enflasyonda da gerileme tahminin beraberinde getiriyor. Enflasyondaki gerileme beklentisin faiz artırımlarıyla sağlanacağı öne sürülüyor.
2023’te de dünyadaki “bölüşüm bozukluğu” devam edecek.
Gelişmiş ülkeler dünya nüfusunun yüzde 14’ü ile dünya gelirinin yüzde 42′ sini alacaklar. Yüzde 86 nüfus payı olan gelişmekte olan ülkeler ise dünya gelirinin yüzde 58’ine sahip olacaklar.
Bu iki ülke grubu arasında gelir farkının yanı sıra önemli bir “üretkenlik farkı” da bulunmaktadır.
2023’te ABD’de büyüme 1.6’dan 1.1’e düşecek, Euro Bölgesinde 3.1’den 0.5’e gerileyecek. İngiltere’de 3.6’dan 0.3’e inecektir.
Gelişmiş ülkeler ciddi bir büyüme kaybı yaşayacaklar.
Euro Bölgesi ve Birleşik Krallık için resesyon(durgunluk) neredeyse kaçınılmaz görünüyor.
Çin’de büyüme 3.2’den 4.4’e yükselecek.
Rusya’da büyüme rakamları (-3.4’den -2.3’e ilerleyecek) negatif kalmaya devam edecek. Rusya resesyon yaşamaya devam edecek. Rusya ve Çin’de işsizlik yüzde 4’lerde seyredecek.
Türkiye’de milli gelirin 853 milyar dolardan 941 milyar dolara çıkması bekleniyor.
Dolar kurunun 16.74’ten 23.66’ya çıkması bekleniyor.
Kişi başına milli gelirin 9.961 dolardan 10.863 dolara çıkması hedeflenmiştir.
Türkiye’nin “model” sorunu vardır.
1- “enflasyonu indirmede en önemli araç faizlerin düşürülmesidir” tezi uygulamada yerli paranın değer yitirmesine, kurların artışına, döviz arttıkça da enflasyonun hızlanmasına katkı yapmıştır.
2- “faiz düştükçe yatırım, istihdam, büyüme, ihracat artacak, cari açık azalacak..” tezi; uygulamada beklenen sonuçları vermemiştir.
TÜİK’e göre, işgücü ödemeleri payı 2020’den 2022’ye yüzde 32’den yüzde 25’e gerilemiştir. (TÜİK,2022)
2019-2022 milli gelir bölüşümü grafiği, sermayenin ve işgücünün payı olarak çizildiğinde “timsah kapitalizmi” olarak adlandırılmıştır.(UNCTAD 2019, Erinç Yeldan, 10 Ekim 2022 Ekonomi Politik)
Cari açığın nedeni; makro göstergeler değil, ülkenin yapısal olarak hammaddede, enerjide, ara malında, teknolojide, sanayide dışa bağımlılığıdır.
Büyüme verimsizdir, temel kaynağı “üretkenlik” değildir. İstihdam yaratmayan ve “fakirleştiren bir büyüme” dir.
3- Türkiye “üretkenliğe dayalı ve adil bölüşümü hedefleyen” bir büyüme stratejisine yönelmek zorundadır. Elbette bu tek başına yeterli değil, yanı sıra hukuk devletinde ilerleme, demokratik yapılanmada, özgürlüklerde, siyasal yapı ve kurumsal gelişmelerde ciddi reformlar yapmalı, bilimsel ve teknolojik atılımlarda hız kazanmalıdır.