Bugün zorlada olsa sadakatla bağlı olduğum evimden kendimi 10-15 dakikacık olsun dışarıya atabildim şükür…
Yağmura rağmen herkeste ayrı bir heyecan, ayrı bir telaş vardı. Benim telaşım herkesinkinden çok farklıydı oysa… Kimi yolumun üstünde yol kenarındaki çiçekçide yolun ortasında eylenen (duraklayan) iki delikanlıdan biri “hediye aldım ama yanısıra çiçekte almak istiyorum” derken, ben ise Turkcell Bip’ten son gün olduğu için sürpriz noktaları bulup internet yada konuşma hakkı hediyeleri heba olmasın diye alma peşindeyim. İki ayrı noktada hem derneğimize hemde kendime ait telefondan nasibim olan hediyeleri almak için konuma doğru yol alıyorum. Şükür ki hediye verenimiz çıkmış oluyor böylece. Gerçi bol internet, konuşma paketim olsada hediye adı olunca bir başka hissediyor insan kendisini nede olsa…
Çoğu büyük ihtimal mağaza, butik geziyor. Bende öylesine yakında kapanacağı için sözde yarı fiyata düşen kıyafetlere adet yerini bulsun diye istemeye istemeye mağazaya girip tuzlu etiketleri evirip çevirip bakıp, aklım geride kalmadan yağsada temiz havaya çıkmış olmanın ferahlığını yaşıyorum. Artık çok sevdiğim alış-veriş furyasına gönüllü olmadığımı gördüm. Bu değişimime bir hayli şaşırmadım desem yalan olur. (İnternet üzerinden alış-veriş sitelerinin istediğim model ve cazip fiyatlarından sonra olmasın bu değişim sakın!..) Aklıma sonradan gelen bu tezin doğruluğuna gülümsüyorum…
Tam gaz sürpriz noktasına doğru elimde yağmurda ıslanmasın diye özen gösterdiğim telefonlarımı tam noktaya gelince sırayla çantadan çıkarıp kazan butonuna basıp ne kazandığıma bakmadan çantama geri koydum. Hazır bim’in önünde sürpriz noktayı bulmuşken cebimdeki 5 kuruşla canımın çektiği birşeyi alırım belki deyip hemen içeriye daldım. Ama birşey almak yerine sadece bakındım öylesine. Ne alacağımada karar ver(e)memiştim zaten. (Sevdiğim şeylerin gözüme çarpmamasını diliyordum o an.) Aklıma bir fikir gelsede amaannn evde yoğurdum var, hemde doğal olanından… İçine koyacak çileğim yoksa mandalina koyar, oda olmazsa pekmez, reçel koyar yerim deyip meyveli yoğurt almaktan kendimi men ettim. İnsan istese o an hiç olmadık en kral baba ihtiyaçsız ihtiyaçları alarak kral babayı sefil edebilir düşüncesiyle ‘alma’ fikri cazip gelmedi. Hem sefil edecek babamda yoktu yanımda. Olsa olsa kral keyfimi sefil edebilirdim. Bu düşüncelerle haftalık gelen ürünlerin yanından geçerken bir anne oğlunun odasını nasıl daha iyi ısıtırım derdine düşmüş, iki ısıtıcı arasında kararsızlığını mağaza çalışanıyla paylaşıp fikir soruyordu. Kadın, iki modelden birini alıp sırası gelince, her iki modelin eşdeğer fiyatta olduğunu zannettiği, kasiyerle aralarındaki geçen konuşmadan anlaşılıyordu. Son anda şahit olmuştum dalgınlıkla çıkış kapısının açılmayan tarafına doğru elimi uzatırken… Şaşkınlığıma şaştım doğrusu. Ardımdan bir amca kapıyı doğru yerinden açınca dalgınlığımdan utandım çaktırmadan…
Çıkışta hangi yöne gidip gitmemek konusunda kısa bir tereddütten sonra sağdan evin yolunu tuttum. O an neden bilmem içime garip bir yalnızlık çöktü, bu his canımı acıttı. O acıyla gözlerim nemlendi. Elim telefona gitti ancak aradığım kişi yoğun olacak ki meşgule attı. Tam o esnada kafamı kaldırınca ard arda geçen araçların arasında tam göz hizamda binbir türlü zahmetle alıp sonrada kullanmak nasip olmadan aylar sonra apar topar satılan, arabam bile diyemediğim aracın plakasını okudum. Ardından bakıp iç çeke çeke yoluma devam ettim. Alan tanıdık mı acaba diye merak edip başımı geri çevirdiğimde göremedim, emeğim dediğim aracın yeni sahibini. Bu hüzünlü beklenmedik karşılaşmadan sonra hüznümden sıyrılıp, yerken mutlu olduğum yoğurtlu salata yaparım akşama belki deyip, güzelinden bir bağ marul alıp, bir tek huzur bulduğum evime bir an önce varmak için adımlarımı sıklaştırdığımda bir-kaç dakikaya kalmaz evime varırım düşüncesiyle mutlu oldum.
Eve gelincede sosyal medya hesaplarıma bir göz atayım dediğimde baktım, herkes yeniyıl kutlamalarıyla birbirleriyle yarış halindeler adeta… İyi temenni ve dileklerde bulunuyorlardı hepsi. Bende ufak gezintimi farklı bağlamda yeniyıla dayandırıp paylaşacakken baktım satırlar uzadıkça uzuyor, kopyalayıp çok daha fazlasını ekleyerek köşe yazısı yazmaya karar verdim. Böylelikle 10-15 dakikalık gezinti 10-15 dakikada yazılıp 10-15 dakikada okunacak hale geldi neredeyse… İyi dileklerde facebookta asılı kalmış oldu böylece. Bu arada yazmayı ne kadar özlemiş olduğumu farkettim. Elimin ayarının fazlalığını da… Gülümseme tekrarı… Ama bu defa dişler görünecek şekilde…
Gülüşümüz, gülüşlerimiz daim olsun yıl boyunca değil hayat boyunca… Yılın başı, sonu, ortası ne olur bilemem ama biz yine iyi niyetlerimizi koruyup kollayalım. Ne olur ne olmaz. Sadece yeni bir yıla girerken değil hiçbir zaman hiçbir konuda ümidimizi yitirmeyelim. Çok şeyden ümit kalmasada… Ümitsiz olmak kaybetmektir, kaybolmaktır. Kayboluş, en önemlisi TÜKEN(İŞ)tir. TÜKENMİŞLİKTİR.
SÜRPRİZ NOKTALARIMIZ, MUTLULUK ROTALARIMIZ olsun hep, tükenmişliğin ardından… Hayatımızda eksilmeden artarak devam etsin; sürpriz noktaları, mutluluk rotaları…
Birkaç gün öncesinden yılbaşının nerede, nasıl geçirileceği planları yapılmıştı çoğunluğunca… Her yıl sonu gibi hiçbir plan yapmadım bu yılda… Benim için sıradan bir gün. Bugün nasıl yarını, yarınlarımı düşünüyorsam, yarında diğer yarınları ve kalan yarınlarımı düşünüp hesabımı yapacağım HESAPSIZ HAYATTA…
2019 dokuz doğurttu belki çoğularına kimbilir. Kötü doğumları geride bırakıp yıkasın vicdanı kirli olanlar vicdan kirini… Vicdanımın kirli olduğunu düşünmüyorum. Beni iyi(ce) tanıyanlar ne düşünür onu bilemem. Sadece hep en az elektrik yakan saatlerde makineye atmayı unuttuğum az kirlileri yıkayacağım yeni bir yıla girerken… Birde ellerim havada dua edeceğim dilim dönmeden gönlümle…
2020 Alıp GötürsünTüm Kirleri…
DİYECEĞİM…
Ayşe Naz YILMAZ