Bu konu yanlışlarla oyalanmak adına toplumun önüne sürülür. 2002 yılından önce, daha güvenilir bir yaşantı vardı, diye iddia etmek, belki doğrudur. Fakat düşünüldüğünde mantıklı değildir. Çünkü bugünlere o yılları yaşayarak geldik. Yani güvenilir bir ortamdan güvenilmeyen bir ortamı yaşadık ve biliyoruz. Bu günlere gelene kadar, yapılan hataları, aklı selimle tahlil etmemiz gerekmez mi?
Tahlilleri yaptığımızda göreceğiz ki, Ülkeye kabul ettirilmek istenen KAPİTALİZMİN amacına ulaşması için, dayatılan sosyal, kültürel ve ekonomik yaptırımların yer edinmesi gerekiyordu. İşte KÜRESELLEŞME de denilen bu sistemin, oturması adına Ülkeyi öyle badirelerden geçirdiler ki, örnekleri inanılmaz boyuttadır.
Günümüzde o badirelerin kalıntılarını sürdürenler yok değil. Neden sürdürürler? Bugüne kadar, eğitim ve öğretimin aksaklığıdır. Bu konuda Türk insanına yaşatılan çağ, “At sırtında karanlık çağdır.”
Karanlık çağdan, aydınlığa çıkamadın ki, çünkü çıkarılmadın. Ekonomik ve kültürel özgürlüğün olmadı. Nasıl yaşadın? Yaşamadın ki, yaşatıldın. Tarihin hiçbir döneminde Türk insanı, genel anlamda yönetime, talip olabildi mi? Bu konuda az sayıda örnek verilebilir. Bu da toplumun gözünü boyamak içindir. Ancak, devşirmelerin komutasında yıllarca savaştın öldün, dünyadan haberin olmadı.
Ana konumuzdan ayrılmayalım, ayrıca örnek verip uzatmak istemiyorum.
Küreselleşme milletin yaşantısını bütünüyle belirler. Ekonomide olduğu gibi, sosyal ve kültürel yapıda da ayrımcılığı körükler.
Küreselleşme ekonomik olarak nasıl ki, zengin fakir ayrımı yaparak, toplumu bölüyorsa, sosyal ve kültürel yönden de ayrımcılığa sürükler. Onun için Küreselcilerin konuşmalarına bakarsanız hep ayrımcılık üzerinedir.
Bugün dinde bölücülük yapmak için, yarattıkları ruhban sınıfı da bu sistemin sonucudur. Dikkat ediniz bu sınıfa dahil olanların her birinin düşüncesi görüşleri ve hikâyesi farklıdır. Onun için bunları gündeme getirmemek lazım.
Liselerimiz arasında, teknik, sağlık, imam hatip ve liseye giden gençler arasındaki ayrım da yine sistem gereğidir. Bunların tuzaklarına düşmeyelim. Küreselleşmeyi körükleyenlere karşı “DUR” demenin yolu, birlik ve beraberlikten geçmektedir.
Birlik ve beraberlikten asla taviz vermeyelim.