Yığma kara taş evinin uyduruk penceresinin bir kanadı hep açıktı. Her seferinde, “Nine iyisin,” deyip geçiyordum. Nine elini kaldırıyor fakat söylediğini anlamıyor ve net olarak da duymuyordum.
Bir gün yine geçerken, Nine iyisin, dedikten sonra yaklaştım. “Nine, hiç katıksız kuru ekmekle karın doyurdun mu? Dedim. Kızı tekrar etti ve hoca soruyor, dedi.
Gözleri nemlendi. Gözlerinin altında ve yanaklarında hüzünlendiğini gösteren kırışıklıklar oluştu. Kederlendiğini bakışlarından yansıttı. Elleri titredi. Kınalı saçları, baş örtüsünden özgürlüğüne kavuşup yüzünün pürüzlerini örttü. Belli ki, o günleri yaşıyordu. Düzleşmeyen parmaklarıyla alnını ve yüzünü sıyırdı. Kızının verdiği kâğıt mendili almadı. Kenarları işlenmiş mendiliyle gözlerini sildi.
Nine göz yaşlarını içine akıtıyordu. Göz yaşı damlaları gözünden dışa akıp yüzünde akmaya yer bulacak kadar çok değildi. Kızına baktı, hocaya kahve dedi. Olumsuz cevap alınca da kızım, lokum ver dedi. Elimi kaldırıp istemem deyince, “Köyde ailemizin her şeyi vardı. Koyun ve ineğimiz çoktu. Toprağımız genişti. Tarım ve hayvancılığımız birkaç aileyi daha bakabilirdi.
Nine durakladı, göz yaşlarını sildi. Kızına hani lokum derken, bir tane aldım. Nine avına hazırlanan aslan gibi baktı ve mendilini beline taktı. Kasılmış hâlde duran parmaklarıyla pencerenin pervazına vurdu. Omuzuna ikinci bir hırka daha attırdı.
Gözünden bir damla yaş çıktı. Kırışıklıkların birinden yoluna devam etti. Önce burun tarafına sonra da elmacık kemiklerine doğru yol aldı.
Nine esaret bizim yazgımızda olamaz, dercesine yüksek tepeden nutuk atmaya başladı. Hoca oğlum, kuru ekmeği çok yedik. O yıllar dört bir yandan sarılmıştık. Gaddar çetelere, zalim milletlere karşı gücümüzü ortaya koyup mücadele ediyorduk. Bu mücadele esasında yoğun bir savaştı. Anam askerlerimize; tere yağı, kaymak, peynir ve yumurta gönderiyordu. Eli silah tutan cephedeydi.
Kuru ekmeği anam süt ile ıslarsa o gün bayram ediyorduk. Başımıza yağmur veya kar yağmıyor, idare ederiz, diyordu.
Hoca o yıllar yokluk vardı ama bu toprakları da çiğnetmememiz gerekirdi.
“Nineye yordum seni hakkını helal et,” dedim.