Antalya Ruh Bilim Okulu kurucusu Dr.Murat Kemaloğlu sesinin müziğindeki şefkatle “Şefkatle ilgili yazıyoruz” diyor bu hafta YAZARAK İYİLEŞİYORUZ isimli instagram grubunda.
Seviyoruz ….mutlu olmak istiyoruz…ama yine de toplumca mutsuz oluyoruz diye düşünürken sosyal medya hesaplarımda dolaşıyorum …SMA lı bir bebeğin annesi ağlıyor….bir başka anne oğlunu ameliyat ettirebilmek için yaptığı bebekleri satmaya çalışıyor “Lütfen alın” diye neredeyse yalvarıyor…bir başka fotoğrafta bir kadın market çöpünden domates topluyor ve eski ve ünlü bir manken muhteşem villasının deniz manzaralı bir köşesinden “Huzur”…diye bir manzara paylaşıyor
Bu hesaplara özelden mesaj yazıp iban isterken altı üstü bir öğretmen maaşıyla çorbada tuz olmaya çalışıyorum.Ancak “Of of “ diyerek daraldığımı da düşünüyorum …oysa paylaşmak beni mutlu eder ama ters bir durum var tüm bu olanlarda bence.
Toplumca ruh durumumuz iyi değil…iyileşmek istiyoruz ama bunu istediğimiz gibi gerçekleştiremiyoruz.Çünkü önce kendimize sonra VAROLUŞA sonra tüm evrene ŞEFKAT duymuyoruz.
Seviyoruz evet ama bu sevgide şefkat net değil sanki …derinlerde egomuzun altında kalıp yüksek basınçla başkalaşmış bir kayaç misali başkalaşmış bir duyguya dönüşmüş gibi.Şefkat sevgiden daha derin daha saf daha net cevher halindeki bir maden gibi oysa …”Sen ne olursan ol…seni kabul ediyorum ve senin varlığınla ben de mutluyum ve eğer acın varsa bil ki seni anlamak ve sana yardımcı olmak için buradayım” demek gibi bir karşılıksız sempati empati durumu …birinin varlığı ile var olmanın huzurunu duyumsayabilme …birinin birilerinin doğanın ..hayvanların varlığı içinde mutlu olma ve bu bütünselliği kendisiyle birlikte kabul ve onayında olma hali gibi gelmiştir daima bana.
Sevgi bir duygu ancak onun kalbi emektir….onu kime yada neye yönlendiriyorsak ona göre emek de vermek gerekir…sevginin kalbi emektir…emek yoksa sevginin kalbi durur….sevgi büyümez ve ölür
Sevgi biraz daha öğrenilmiş yönlendirilmiş ve eğitilmiş ve emekle canlılığını devam ettiren bir duygu durumudur ve bu duyguyla yaşamayı becerebilmek de bir sanattır.Yani sevebilmek ince zarif duyguların eğitildiği için davranışlarla tango gibi sert bir dansı değil de deniz meltemi eşliğinde çekici ve ruhu doyurucu samba gibi bir dansıdır adeta
Şefkat daha daha masum…daha bebeksi daha doğal …ehilleşmemiş ama vahşi olmayan insana hayvana doğaya eşyalara okyanus çukurlarındaki kimsenin görmediği bir minik kum tanesine bile…var olduğu için ve bu varoluşun içinde kendisinin de varlığı için …bir huzur bir coşku bir sevinç halinde olma bilinci ve adı VAROLUŞ olan bu ŞÖLENİNİN bir parçası olma onuruyla kendini ve evreni KABULDE ve ONAYDA ve ANLAMADA olma hali gibidir.İşte bu hal ve duruş sevginin ruhu olan şefkattir bence.
Seviyoruz sade bir kahve gibi ama sanki kahveye şefkat kremasını biraz az katıyoruz yada katmıyoruz yada katmayı unutuyoruz gibi Hani seviyoruz ama benim istediğim gibi olursa Severim” diyoruz….seviyoruz ama “Beni hiiiçç üzmesin ben de onun için iyi şeyler düşüneyim” diyoruz …hatta “Benim gibi düşünen yok …o zaman beni hiç üzmeyecek hayvanları severim” diyoruz …”Nasılsa hayvanların tercihleri yoktur …onlar beni üzmez” diyoruz ve hayvanları severken insanlardan uzaklaşıp güvensiz ve agresif kişiliklere dönüşüyoruz.Yani biraz koşullu sanki biraz ben gibi olsun ben gibi düşünsün diyerek seviyoruz birbirimizi..Oysa ŞEFKATTE koşulsuz sempati… empati ve dokunuş vardır.
Sosyal medyada ünlü bir anne “Ooff bugün çok yoruldum” derken bahçesindeki koltuktan ki aslında villasını göstermek istiyor …bir başka anne feryat ediyor “Oğlumun ameliyatı için lütfen yaptığım bebekleri alın” diye.İnsanlar hem bu iki farklı sosyo ekonomik ve farklı sosyo kültürel kişiliklerin birbirine duyarsızlığına duyarsızlaşıyor hem bu iki karakterin birbirlerine duyarsızlaşmasını kendi vicdanlarında …”Biri zengin biri yoksul” etiketiyle normalleştiriyor hem de kendisi insanların acısına duyarsızlaşırken duyarsızlaştığını fark edemiyor.
Kapitalizmin mevki, makam ,eğitim,servet gibi etiketleri ile birbirinden ayrıştırılan insanların birbirlerine olan duyarlılığı da eridikçe eriyor.21.yüzyılın sevgisinde şefkat etiketlerin altında kalıp,bu etiketlerin ağrlığı altındaki basınçla başkalaşmış taş gibi başkalaşıp adeta sertleşiyor.
Bence bu durumun en önemli sebeplerinden biri insan SEVGİNİN içinden ŞEFKATİ çıkarıp SEVGİYİ de dijitalizmin tuşlarıyla ruhsuzlaştırdı.Oysa sevginin kalbi EMEKSE ruhu da ŞEFKATTİR.
İnsan önce ilk önce kendine şefkat duymalıdır ki tüm varoluşa ve tüm evrene de kendisini anlamanın ve anlamlandırabilmenin özgüveniyle şefkat duyabilsin.
Çöpten domates toplayan bir kadının çöp kokan ellerini tutup “Senin için ne yapabilirim” diyen bir insanın sevgisi ile çöpü karıştıran bu kadının yanındaki arabasına,market poşetlerini koyup,kadını umursamadan giden bir insanın sevgisi aynı değildir..Market alışverişi yapan kişinin de elbet sevdikleri vardır..çöpü karıştıran kadının ellerini tutup”Senin için ne yapabilirim” diyen kişinin de sevdikleri vardır….hangisinin sevgisinde şefkati hissettiniz…tabi ki kadının ellerinden tutan kişinin sevgisinde,şefkat kahvede bol krema gibi yumuşak ve hissedilen lezzettedir.Zira sevginin ruhu şefkat olduğu için ŞEFKAT hissedilir
Şefkati önce kendimize duyarsak tüm evrene de duyumsatabiliriz diye düşünüyorum.EVRENİN ruhu tektir ve kesinlikle SEVGİDİR.
Sevginin de RUHU ŞEFKATTİR.
Şefkatle sevgiye ………………..Nil