Vakur Bir Türkiye Için….
1977 yılından itibaren ABD, Houston, Texas, Rice University’de Master ve Doktora çalışmaları ile başlayan yurt dışı serüvenimi 1990 yılında Suudi Arabistan Kral Fahd Universitesi’nde noktalayıp yurda kesin dönüş yapmıştım. Merhum Türkeş Beyefendi’nin 1994 yılında beni Partiye alması, Başdanışmanı ve Istanbul Büyükşehir Başkan Adayı yapmasından bu yana 17 yıl geçti. Siyaset zehiri kanıma girmişti. Ancak mesleki ve akademik dürtülerim de ağır basıyordu. Bu süreçte MHP den 4 kez aday oldum. 1994 ve 1999 Istanbul Büyükşehir Başkanlığı, 1995 ve 2002 Istanbul Milletvekilliği adaylıklarım oldu. Hiç birinde seçilemedim. Siyasette bahtım yoktu.
1994 lerde MHP nin Istanbul oyu %2 ler deydi. Çift seçim yapılan 1999 yılında Genel Başkan Dr. Bahçeli’nin isteği doğrultusunda Milletvekilliği adaylığı yerine ikinci kez Istanbul Başkan Adayı oldum. Ülküdaşlarla zor şartlarda çok iyi çalıştık, ses getirdik. Dr. Bahçeli de Türkiye’yi dağ tepe dolaşıyor, fırtınalar estiriyordu. Istanbul oyu %8 e, Türkiye oyu %18 e çıktı. Istanbul’dan 9 arkadaşımızı TBMM ye gönderdik. Onların verdiği sevinç kaybetme acımı unutturdu. MHP artık TBMM deydi, koalisyon ortağıydı.
1995 yılında Alpaslan Türkeş Beyefendi bana yeni MHP Genel Merkezi’nin mimari projelerinin hazırlanması görev ve onurunu vermişlerdi. ‘Ahmet Bey Oğlum, yeni binamız sadece bir siyasi parti genel merkezi değil, Türk Dünyası’nın odağı olsun’ demişlerdi. Başbuğ 3 ayrı alternatif olarak tasarladığım projelerden birini seçti. Ancak tercihini ben dahil kimseye söylemedi. 3 maketi ilk MYK toplantısında üyelerin görüşüne sundu. Seçtiği proje oyların %70 ini aldı. 04 Nisan 1997 de Başbuğ beklenmedik bir şekilde kaybedildi. Yeni binasını göremedi. Genel Merkez Binası’nın inşaat hazırlıkları Dr. Bahçeli’nin talimatlarıyla 1999 da başladı ve 2000 yılında Başbuğ’un vefat yıldönümünde temel atıldı. Ancak 2003 yılında olanlar oldu. Beni üzen bir dizi olaylar neticesinde siyasete gözümü açtığım MHP den istifa ettim. Ancak, yanlış yaptığımı sonradan anladım. Mimarlık ve şehircilik sanatında beni yönlendiren duygusallığın siyasette yeri olmadığının farkına vardım. Bana yapılan bir yanlış var ise Partide kalıp onu orada konuşarak, tartışarak çözmem, çözdürmem gerekirdi.
DYP den 2004 ve DSP den 2009 yıllarında tekrar Istanbul Başkan Adayı oldum. ‘Proje Makinası’ gibi çalışıyordum. Projelerimin bir kısmı az çok değişiklikle iktidar tarafından uygulamaya başlandı. Deprem riski altında ezilen, gecekondu ayıbıyla yaralanmış, doğal ve kültürel varlıkları bir bir yok edilen Ülkemde, harcanan devasa kaynaklara rağmen ulaşım tıkanıklığı içinde boğulmuş büyük kentlerimizde yapacağım çok iş vardı. Doktoramı bu alanda yapmış, 50 ülkeyi gezmiş, yıllarca gurbette çalışmış ve oralarda bu sorunlara nasıl yaklaşıldığını gözlemlemiştim. Artık Istanbul adaylığına mesleki açıdan bakıyordum. ‘Benim Partim Projelerim’ şeklinde düşünüyor, partilerüstü davranıyordum. Ancak, yine de bu partilerde çok duramadım, MHP lilik sanki bana yapışmıştı. Nereye gitsem MHP li Ahmet Vefik Alp olarak anılıyordum. Oralarda kendimi hep misafir gibi hissettim.
Beni takip edenler çok parti değiştirdiğimden yakınıyorlar, eleştiriyorlardı. Ancak, ben bir partinin oylarıyla seçilip sonra başka partilere geçmedim. Ne Başkan olup icraat, ne de Milletvekili olup siyaset yaptım. Ancak gerçek şu ki, ‘Keşke MHP den hiç ayrılmasaydım’ dedim durdum.
1994 yılından 2002 yılına giden (ekli) seçim afişlerim bana şu şarkıyı hatırlatıyor: ‘Nasıl Geçti Habersiz O Güzelim Yıllarım’. 17 senede genç bir delikanlıdan saçları gümüş rengi olgun bir adama dönüşmüşüm.
Önümüzdeki genel seçimler Türkiye’miz için bir dönüm noktasıdır. Genel Başkan Dr. Bahçeli ile kırgın ayrılmamıza, MHP ye dönmem için özel bir davet almamış olmama rağmen MV adaylığımı tekrar MHP den koydum. ‘Bugün bana düşen budur, takdir Partinin dir’ dedim.
MHP beni aday yapsın yapmasın, TBMM ye göndersin göndermesin, vakur bir Türkiye, için yine, yeniden MHP saflarındayım. Ve sizleri de buraya bekliyorum.
Yanlışın neresinden dönülürse kardır…