Ulus Üstü Servetin Ulus Devletleri Kontrolü
Korona salgını ile birlikte tüm dünyayı altüst eden petrol ve benzeri gibi farklı İktisadi ve askeri çıkarlar için dünyanın onlarca yerinde sürdürülmekte olan silahlı savaşlar aniden güdümlü medyanın gündeminden uzaklaştırıldı. Savaş geleneksel yaşam düzeni ile dijital yaşam ve akıllı topluma geçiş süreci arasında ilan edilmemiş olma statüsünden çıkıp tüm çıplaklığıyla görünür ve yaşanır hale geldi.
Medya gündeminde, manşetlerde ve alt bantlarda hala canlı döviz kurlarına dair bilgiler geçmeye devam ederken, haberlerin ilk saniyelerinde bütün ajanslarda borsalarla ilgili verilen grafiklerin ve tabloların yerini dünyanın bütün ülkelerinde Koronalı vaka sayıları, ölüm grafikleri ve tabloları dakikalarca yer almaya başladı. Bu, gelişmiş kapitalist ülkeler veya gelişmekte olan ülkeler, demokratik veya totaliter ülkeler ayrımı yapılmaksızın her ülke için geçerlidir.
Kriz Yönetiminden Totaliterizme
Korona dehşeti karşısında insanlar ister demokratik ister totaliter olsun bütün ülkelerde, bir sağlık güvensizliği kapanına sıkıştırılarak tüm temel haklarından neredeyse gönüllü olarak vazgeçmek zorunda bırakıldı. Bir çok yorumcu, Korona Krizi’nin insanları tüm yaşamları boyunca otoriter rejimlere ve onların tek yanlı koyduğu kurallara uslu uslu uymaya zorladığını ve uyumlu yaşamaya alıştırmaya başladığını öne sürmektedirler.
Normal şartlar altında bireysel haklarından ve özgürlüklerinden zerrece taviz vermek istemediğini söyleyen bütün gelişmiş Batı ülkelerinin halkları sessiz sedasız sokakları terk ederek kendi dört duvarlarına kapandı ve artık onlar sosyalleşmeyi, iletişimi, dünyayla bağ kurmayı ellerindeki cep telefonundan veya dijital ekranlardan kendilerine sunulduğu kadarıyla sağlamaya mahkûm edildi ve alıştırma sürecine alındı.
Böylesi bir alıştırma sürecinin sonunda insanların tüm ülkelerde düdük çaldığında essiz sedasız, usulca evlerine çekilip çekilmeyecekleri sorusunu bir başka yazıya bırakarak, bu mahkûmiyet ve bu mahrumiyet koşullarının ihtiyar dünyanın milyarlık nüfusunu, bilhassa Z kuşaklarını değişen yeni durumlara çözüm arayışına motive edeceğini söyleyebiliriz.
Burjuva Ulusal Egemenlik ile Küresel Finans Kapital Yönetimi
Korona krizinin ekonomik etkilerine karşı medyaya yansıyan tartışmalarda bir devletin ulusal egemenliğinin en önemli göstergelerinden birinin para basmak olduğu dile getirilmektedir. Ancak bu krizden çıkış yolunun “devletin kendi egemenliğinin göstergesi olarak para basması” olduğu görüşüne hiçbir devlet yetkilisinin kulak asmadığı veya cesaret edemediği anlaşılmaktadır. Çünkü ekonomik küreselleşme ile ulus devletler ülke ekonomisini ve vatandaşlarını, finansal sermaye hareketlerinin sonuçlarından koruyamaz hale gelmişlerdir. Küresel gelişmeler, devlet yöneticilerine, bir ulus devlet olmanın göstergesi olarak bir devletin siyasi-coğrafik sınırlarının çizilmiş olmasının kendilerine dünyanın küresel ekonomik kurallarından bağımsız olarak makinanın başına geçip para basmasının mümkün olamayacağını çoktan öğretmiş bulunmaktadır.
Tüm şiddetiyle bütün dünyayı kasıp kavuran Korona krizi günlerinde 9 Mart‘ta ABD NASDAQ borsası kapanmamış, çok hızlı düşüş gerekçesiyle sadece bir günlüğüne işlemlerini durdurmuştu. Yine Korona krizi ayı olarak hatırlanacak olan 2020 Mart ayının 17’si ve 18’inde Filipinler borsası iki günlüğüne kapılarına kilit kurmakla yetinecekti. Krizin en yoğun yaşandığı ülkelerden Çin’de, İtalya’da, İspanya’da, Hindistan’da ve Türkiye’de borsalar hızlı düşüşler yaşamalarına rağmen kapanmamıştır.
Kriz Zenginleri ve Küresel Sermaye Birikimi
(Kaynak:https://www.sozcu.com.tr/2020/ekonomi/iste-corona-zenginleri
Zenginler kulübündeki felaket çığlıkları ile birlikte her kriz döneminde olduğu gibi Korona krizi de yeni zenginler üretmekte gecikmedi. Bu süreçte çok az sayıda kişi servetlerine servet kattı. Dünyanın en zengin on ismi 2020 yılının ilk üç ayında 163,3 milyar dolar kaybetti, ilk beşyüzdeki 54 milyarder ise servetlerini arttırdı. Çinli ilaç firmaları şirketleri hissedarları Korona salgını ile birlikte dolar milyarderleri kulübüne girme şansını elde etti. Korona virüsün Türkiye’de de tek bir vaka ile görülmesiyle birlikte Borsa İstanbul’da bazı hisselerde hareketlenmeler görülmeye başlandı. İlaç, laboratuvar, hastane, gıda ve perakendecilik sektöründeki şirketlerin hisselerinde sert yükselişler meydana geldi. Bazı şirketlerin ürünlerine talebin artacağı beklentisi hisselere alım getirdi. Özellikle ilaç ve hastane şirketlerinde prim yüzde 20’ye ulaştı.
Buna karşın, bütün dünyada günlerce uçuşlar durduruldu; şehirlerarası otobüs yolculukları yasaklandı, tüm bu yasaklamalardan arta kalan sınırsız boşluklarda para ve diğer ödeme araçlarını kapsayan küresel finans sistemi hızla hacmini arttıracak ve hakimiyetini pekiştirmeye devam etti. Çünkü, küreselleşme sürecinde ulus devlet yönetiminin coğrafi boyutu giderek artan ekonomik ve sosyal bütünleşme sonucu değişime uğramıştır. Siyasi kararları hayata geçirenler için günün her dakikasında işlem yapan finans pazarları ve medya hem uluslararası örgütlere hem de devletlere karar alabilmek için çok az zaman ve fırsat tanımaktadır. Bürokrasi etkili ve geleceği belirleyebilecek vizyon içeren kararlar alabilecek donanımdan mahrum kalmıştır. Çok tipik bir örnek olarak, ulusal kaynakları sınırlı olan ülkeler yüksek kar getiren yatırımlar için nispeten özgürce kullandıkları para kaynaklarını krizden etkilenen yoksulların tedavileri ve karınlarının duyurulması için aynı özgürlükte kullanamadılar. Ancak yine küresel sermayenin diliyle onlara daha düşük faizli krediler verdiler.
Krizin Bedelini Yoksullar Öder Teşvikler Sermaye Biriktirenlere Gider
Kısacası yoksullar aç da kalsalar, hasta da olsalar, on binlerce can kaybına da uğrasalar, onlar için toplu mezarlar, küresel sermaye için tatlı karlar getiren yeni kanallar açılacaktır.
Dr. Osman Sirkeci