Kalbinin direnişini kaybedenler, ellerindekileri imkânı da dillerinde’kileri fırsatları da kullanamazlarsa, yalnızlık denizinde yüzmeyi bilmiyorsa, öğrenmekten başka çaresi var mıdır?
Ama umut kesilmez, yaşamak isteyen elbet öğrenir gün gelir yüzmeyi.
Çünkü bir umutla başlar her güzel gün. Gün güzel olunca umut da özel olur.
Haydi o zaman gülelim tebessüm edelim hep birlikte kötülüklere inat, kötülere inat… Her yeni gün size umut getirsin. Umudunuz sevgi, sevginiz sonsuz, sabahınız mutlu olsun.
“Mutluluk sessiz bir şarkı / Duyan yok
Yaşam öyle bir açlık ki / Doyan yok.
Mutluyum… Çünkü yol yakınken dönüşlerim var.
Huzuruma şaşırmayın! Çünkü yarı yolda duranlardan gitmişliğim var.
Gelsin hayat bildiğin gibi ver. Elinde ne varsa hayata dair. Ötesi hiçbir şeydir. Ya da vs. Hani demiş ya şair. Mutluluğu sen de bulan senindir. Gerisi misafir…”
Öyle güzel bir gün geçirin ki; olmaz dediğiniz olsun, bitmez dediğiniz bitsin, sabrettiğinize değsin ve yüzünüz hiç gülmediği kadar gülsün. Kalbinizde ki sevgiden çok gülsün, gülsün ki hep birlikte_____
Yaşatalım doğruluk iyilik ve güzellikleri
Atalım çöpe kötülük ve çirkinlikleri
Baş üstünde gezdirelim doğrulukları
Yerin dibine yollayalım kin ve nefreti
Kalbimizde yeşertelim gerçek sevgileri…
Hava özlem koksa da şehirlerce uzakta, kalbimde yaşattıklarımla başlarım güne sevgiyle…
Ve yeniden başlamak gibidir hayata aynı Şemsin altında…
Sevdalı bir şiirdir doğan günde… Bayram sabahı telaşlarıdır sevdaya giden yollarda…
Sıcak/ sıcacık insanın içini kaynatan, İzmir’in sabah sıcakları dağlardan gelen çınar kokularında…
Şimdi vakit… Yeniden başlamaktır hayata sıfırdan gibi, ondan öncekileri yırtıp İzmir’in mazgallarına atarak denizin mavi kokularına karışmasını izlemektir sevinç sevdalarıyla. Ve neresinden başlarsan orasından kâr olduğu hayata yeniden günaydın demektir… Şemsin sancılı doğumu zamanında sende doğarsın hayata ve öyle bir deli sevda dolaşır ki damarlarında, oluk oluk…
Desem ki; gel, öp beni, çaresizliğimi savur… Yitip gitsem sende, seninle yine sende sevda dolu hayat… Çözülse bütün bilinmeyenler bende, seninle yine sende sevgi dolu hayat… Gel öp beni yüreğimden. Yıkansın artık tüm acılarım hayatın içindeki… Korkutmuyor artık yalnızlık beni…
Beklemenin tek kişilik durağında, saatler günleri kovalarken oldu zaten olan… Don vurmuşken umutlarımın filizlerine Şems yeniden doğdu sabah gözlerin gözelerinde hayat bir ilmek daha attı, sevdiklerime, kalbimde konut sahibi olanlara, dostlara günaydın hayat derken…
Güneşin güzel yüzü, yüreğinize dokunsun, yüzünüz öyle gülsün ki gören kelebeklerin ömrü uzasın derken sorarım Tanrının kullarına;
Yalan mı Dünya… Yalan Dünya mı acaba?..
– Birde diğer pencereden baksak… Yoksa Sanal Dünya mı? yalan Dünya, ya da Sosyal Medya denen mi? Yalan Dünya…
Neyse bu konu için bir ara onun penceresinden bakarız…
– Biz şu yalan Dünya penceresine bir bakalım mı bu güzel İzmir kokulu Cumartesi sabahı…
Aslında insanların doğal olmak yerine yapmacık veya stratejik tavırlar sergilemeleri yüzünden dünyanın aldığı şekildir yalan olması.
Fakat yine de Dünya için söylenmiş belki en doğru tanımlama. Sevgisi de, korkusu da, neşesi de, acısı da yalandır bunun, hayat bir yalandır aslında, bizde ölmek için doğmuşuzdur ama ne yaparsınız ki mekân olarak burayı bulmuşuz işte, ah o güzel mavi boncuk tanesini.
Her şey yalan olmuş dünyada hem de her şey… Aşklar, sevgiler, dostluklar ve kardeşlikler. Korkuyorum işte bu yalan dünyanın yalancı insanlarından. Size verilen şeyler, dünya hayatının geçim vasıtası ve süsüdür. Yalan dünya, her şey kısa bir rüya beni seviyormuş güya
Hiç sevmedim seni dünya. Yalan senin bu ışıltın demek gelmiyor mu içinizden..
Yalan bu dünya insanın yüzüne güler ama onu sırtından vurur bir kere büktü mü yüreğini asla doğrultmaz sahte gülücükler yalan bakışlar sergiler, tertemiz yüreğine… Ve tam mutluyum dediğin anda bir çocuğun elinden şekerinin alınması gibi hesap vermeden alır o küçücük mutlulukları nedendir bilinmez ama yine de kanarız, inanırız bu yalanlara… Bırak yakamı yalan dünya yalandan yüzüme gülen dünya…
İyisiyle, kötüsüyle hayat akıp gidiyor elimizden. Güzellikleri tatlı anılarımızda saklarken, acılar hiç bir zaman unutulmuyor, yakıyor içimizi köz gibi Hayat mı suçlu bizler mi bilemedim ki kader mi aslında yazgı neyse o yaşanır ya iyi veya kötü ancak kimsede suç yok sadece sınavdayız…
En güzel şarkı ya da türkü sözlerinin arasında sıkça rastladığımız bir terimdir “yalan dünya”. Gün olur sevdiğimizi söylerken, gün gelir öfkemizin doruklarına çıkarak yerden yere vururuz onu. Yalan dünya, ele gelmiş bir “limon”. Evir çevir, istediğin gibi sık, suyunu çıkar. Yalan dünya, bir efsane. Az buçuk olsa bile, hepimizin üzerinde de derin izler bırakmış.
Velhasıl yalan dünya, bir gökkuşağı, tut tutabilirsen.
Öyle sandığımızdan olacak, yalan dünyayı “çekilmez çile” diye de karalarız. Çünkü onun yüzünden, dost bildiklerimizin tamamı, vefasız çıkmışlardır. Sevdiklerimiz bizim yanımızda olacakken, “şeytana dost çıkmışlardır.” Onları içinde barındıran yalan dünyanın, temiz yanı yoktur.
Üstesine bu kadarla da kalsa iyi.. Daha soframızdaki nimetlerden herhangi birinden tatmadan “vay yandım diye bağıranlar”, sırtımıza oturmuş olan yapışkanlar, şairin deyimiyle de “yamyamlar” doldurmuş seni. İyilikler, cümle güzellikler unutulmuş.
Unutulmuş ya, yalan dünya, yokluğunu hissettiğimiz her şeyin şamar oğlanı olup çıkmış, bazen “kahpe dünya” diye de adlandırılmıştır.
İyiye gidiş günlerinde değiliz. Sanki hepimiz “kana hasret” kesilen “canavarlar” a dönmüşüz. Çocuklarımızın yarınlarını, sanki şimdiden harcamışız. Teknik demişiz, uygarlık demişiz, çeşitli öldürme düzenekleriyle yangın yerine çevirdiğimiz yalan dünyayı, tüketmişiz. Çocuklarımıza güzel yarınları hazırlayabilecek olanların, yetimlerin elinden tutmaya can atanların, “gerçek insan” ların hasretini, “vuslat” a çevirebildiğimiz gün, senden de öcümüzü almış oluruz “yalan dünya.” Senden de öcümüzü almış oluruz.
Aslında dünyaya şekil veren “kabuk” biziz. Dünyanın böyle görünümü, işin cilası, Dünya bir abalı,
Yakalamışız bir kere. Patlat şamarı, patlat. Haykır haykırabildiğin kadar: “Ey yalan dünya! Ey yalan dünya!” Ah, biz de bir kere, insan olmayı deneyebilsek… Onurlu, Şerefli ve Gıybetten uzak… İnsanca, insan olarak… Bir insan, söylediği şeylerden çok, söylemedikleriyle de insanlaşır. …
“İnsan ile insan arasında fark vardır. Bir demirden hem nal hem de kılıç yaparlar.”
Dün öldü, bu gün can veriyor, yarın ise henüz doğmadı. Bu nedenle zamanınızı bu acıdan görün ve faydalı iş yapın…
Ve Dünyayı yalana çevirmeyelim…
Dostlarım; şöyle bir düşünün.
Bir su damlası ne zaman varır Okyanusa?.
Hayat ve mutluluk o… Süzüldükçe, alnımızdan yanağımıza; inerken dudak kenarına, titreştirdiği tenimizde, bir sevinç… Bir güneş ışığı getirir bize, yıllar öncesinde emdiği… Onca sıkıntının, acının ve ölümün ortasında.
Tarlalara yağan bereketse, ölümlerde yağan umuttur. Damla damla… Cenaze törenlerinde ağlayan gökyüzüdür o.
Türkü türkü yağar, yürek sızımızın üstüne. Sağaltır yaramızı, dingin bir kalp verir bize. Şiir söyler gibi yoldaşının başucunda, alır acını… Damla damla…
Bilinmez; yediğin lokmalardan, omuz verdiğin insanlara; bastığın topraktan, soluduğun havaya her yerde su vardır. Görünmez belki. İçimize işlemiştir ama. Varlığımızı sürdürdüğümüzce, temiz kaldığımızca, ardımıza bir şey bırakabildiğimizce… Su damlası olsak…
Yaşamı var ede ede, her yere ve her şeyine sine sine, birleşir damlalar. Dere olur, nehir olur akarlar. Rüzgârdan aldığı hikâyeleri ve hızı, bir akışa bırakır. Bir suyun akışı…
Deli dolu, baş döndürücü…
Geçtiği her toprağa hayat, tarlaya bereket veren… Nice canlar alıp, onu başka hayatlara sunan; nehirler, ırmaklar ve çağlayanlar. Su damlalarının yeryüzündeki devrimidir olsa olsa… Önüne katıp her şeyi, ulaştırır sonsuz maviliklere. Denizlere… Okyanuslara… Görmediğimiz ama dünyanın çoğunun ondan oluştuğunu bildiğimiz. Bizden çok farklı, çok temiz hayatlar.
Sayısız su damlası bir arada… Sonsuzluğun, büyüklüğün en somut hali…
Hayatın en temiz tarafı, rüzgârın sunduğu öykülerin vardığı gerçek dünya. Tarihin en eski varlığı ve geleceğe bırakabileceğimiz tek gücümüz. Birlikteyken kendimizi bildiğimiz, damla iken hasretimiz, bilincimiz.
Bir su damlası ne zaman varır okyanusa? Kimse bilmez. Bilinen, okyanusun varlığı ve su damlasının eninde sonunda ona varacağıdır.
Hayatın başlangıcı, kendisi ve geleceği…
Güzel bir gün, Umut dolu, Neşe dolu, Yaşam dolu, Arkadaşça, Dostça, Kardeşçe, Elele, Omuz omuza, Yanyana, Yürek yüreğe, Değerli bir gün, Ilımlı bir gün
Nedensiz_____ bir gün olması dileklerimle ‘ GÜNAYDIN,’ gün / aydın duayla mübarek olan, güneşin pembeliğiyle doğan, saflığıyla süzülen, herkese nasip olmayan mutluluk denen o en güzel duygu sizinle olsun…
Mevlana diyor ki; Dua edecek güzel bir gönlün yoksa güzel yürekli insanlardan dua iste. Ömrüne ömür katılsın, Gönlüne meltem saçılsın. Bu günde melekler dört yanını sevgiyle sarsın… Derdine derman, gönlüne iman, kalbine sevgi dolsun!..
“Yaratılanı severim, Yaradan’dan ötürü” dememiş mi Yunus Emre; Biz ki onun torunlarıyız Yaradan’ın yarattığı her şeye, hoşgörüyle, sevgiyle bakılmasını tavsiye ediyor bu sözleriyle Yunus…
Öyleyse ne vakit geçiriyoruz ki, imtihanımızı verdiğimiz geçici yaşam sürdüğümüz bu Dünyada. Kirletmeyelim Dünyamızı, yalana çevirmeyelim Dünyamızı…
Sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim ki her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu vatanı karşılıksız seve bilenlerdir…
Kim; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım’
Gönül soframdan gönül sofranıza sevgi ve muhabbet dolsun…
#öskurşun#