Kapitalist zihniyet savaş ister,silah baronları tüccarları savaşı körükler.Savaşa önce aptallar yollanır, ama sonunda olan masumlara olur, ve günahsız insanlar birilerinin ihtirasları uğruna katledilir ölür.
KARANLIK HER YERİ KAPLAMASIN
adını verdiğim bu yazımda, masumların günahsızların bir hiç uğruna ölmediği bir aydınlık dünyadan söz etmek istedim. Birilerinin siyasal ihtiras ve hırsları yüzünden, tüm umutların hayallerin insanların yaşama sevinçlerinin karanlıklarda kaybolmasını istemedim. Toplumsal yaşamda insanların eğitimsel bilimsel ve kültürel anlamda bir arada yaşamanın verdiği biçimdeki paylaşımların getirdiği değerde, gelecekteki yaşanacak güzel günlerin bir anlamı olmalı. İnsan hak ve özgürlüklerinin yaşanası bir ülke olmak, karanlıklar da kalmanın ne kadar zorluklarla karşı karşıya kalındığında mutlaka bir çıkış yolunun olması demektir. Her toplum mutlaka aydınlık özgür ve geleceğe umutla bakan bir toplum olmak ister. Bir ülkede tüm hayatın yaşamın hak ve hukukun insan sevgisinin ve çağdaş bir ülke olmanın temelinde aydınlık bir gelecek yatar.
Karanlıktan korkan bir çocuğu affedebiliriz, hayattaki asıl gerçek trajedi, yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır.
Bu gün bu tabloyu yaşamak ne kadar acı, geleceğin dünyasında ben, karanlıktan bir çocuğun korkmasını değil, asıl aydınlığı aramasını isterken gösterdiği sevinci yaşamak isterdim. O zaman aydınlıktan korkan büyüklerin bundan alacakları çok ders olmalı.
KARANLIK HER YERİ KAPLAMASIN işte bu gerçeklere bir ışık olur dilerim. Kötülerin yarattıkları karanlıklarda kalmak, iyilerin sessiz kalmayıp aydınlıkları yaratmanın getirdiği bir sevinçle karanlıkların aydınlığa dönüşmesi değil mi?. Önemli olan iyilerin karanlıklara karşı sessiz kalmayıp, aydınlığın ışığını yakması mutluluk huzur sevinç sevgi paylaşımı demektir. Hiç bir toplum aydınlığın dışında çağ dışı bir sistemin içinde kalmaya evet demez, ama hakim oldukları toplumu aydınlık yerine karanlıklarda bırakmaya mahkum edenlerin zaten toplumsal değişimde yapacakları bir şey yoktur, kendileri de karanlıklardan beslendikleri için istedikleri budur, cahil eğitimsiz yoksul bırakılmış bir toplum, sonrasında neyi nasıl sorgulayacak bunun farkında olmasın istedikleri budur.
Bugün Batı demokrasilerinde sisteme hakim olan ve çağdaş anlayışla yönetilen demokrasinin adının ne olduğunu bilen toplumlar, kendilerini yönetenleri her zaman yargılama sorgulama hakkına sahiptir. Ne yazık ki bugün inanç saygınlığını siyasete alet edenler, hala bir biriyle kavgalı olan 57 islam ülkesindeki kabile demokrasisini benimsemeye çalışmaktadırlar. Batı’nın her zaman değişen çağdaş yüzüne bakmayarak kendi yarattıkları bir anlayışa, ve bu anlayışla kilitledikleri topluma kolay inandırıcılık yapmanın adına ne diyorlar bunun hala farkında bile değiller.
KARANLIK HER YERİ KAPLAMASIN diye haykırmanın bağırmanın bile yetmeyeceğini bilmek ne acı. Uygar ülkelerde hala halkın demokrasiye olan inancı var, ama bugün kendi ülkesinde halkın tümünün sesinin yansıtılmadığı bir parlamento gerçeği ,ve bu sistemin dışında baskın bir idarenin sadece bir kişide söz hakkının olduğu otoriter bir sistem anlayışının yansıtılmasını istemek, sanırım bunun özünde haklılığımızı ortaya çıkarmaktadır.Karanlıkların en büyük düşmanı çağdaş düşüncedir, karanlık her zaman akıl ve bilimden korkmuştur, ama toplumu kendi dünyasına çekmesini her defasında becermiştir. Oysa bugün çağdaş düşünceyi savunan anlayış, karanlıkların kötülüklerinden bir türlü kurulamamıştır. Toplumun cahil kalarak gerçekleri görmesini ve kendilerini sorgulamasını istemeyenlerin yaptıkları en büyük tehlike bu aslında. Ülkesini seven biri yada birileri milletinin halkının karanlıklarda kalmasını yok olmasını istemez. Ama bugüne baktığımızda ne yazık ki bunun aksini görmek mümkün. Karanlıklarda kalmak demek, eğitimden akıl ve bilimden yoksun yaşamak demektir, her şeye düşünmeden evet demek, kendisini seçecek kişiyi onun dünyasını tanımadan ona evet demektir, neden nasıl yönetildiğini, bilmemek demektir. Okumamış eğitimsiz birine en son hangi kitabı okuduğunu sorduğunuzda kitabın adının belki de ilk kez duymasıdır. Cahil bırakılmış eğitimden uzak tutulmuş okumayan toplumlar, bir gün kendi felaketlerini yaşamaya mahkumdurlar. İnsan hak ve özgürlüklerinin, aydınlık çağdaş düşüncenin önünün kesildiği, akıl ve bilim değerlerinin yargılandığı bir sistemde hep karanlıklarda kalmaya mahkum olmak, bitimin kaybolmanın ölümün topluca tükenişin adıdır bana göre
.KARANLIK HER YERİ KAPLAMASIN işte burada en çok yaşamamız gereken yaşamak zorunda kaldığımız bir gerçeğin adı olmalı. Kendi değerlerini kaybeden uluslar yıkım sonunda kolay kolay toparlanamazlar, devrimler bir ulusun yaşadığı felaketin kurtuluşu olmalı, ama bu devrimlerin birilerinin kendi hırslarının içinde kaybolmaya başladığı anda, kendi felaketini hazırlarken sebep oldukları korkunç sona da
dönüşmemeli.İhtiras kin ve öfke intikam duygusu insanın kendini kendini bitirmesi demektir. Karanlık her yeri kaplamasın dediğimiz dünyanın içinde, dilerim birileri bu korkunç gerçeği kendi milletine toplumuna halkına yaşatmaz.Karanlıkların yaşanmadığı bir ülkede yaşamak her toplumun özlediği bir gelecek olmalı. Adına dolaysız özde dediğimiz demokrasi gerçeğinin içinde. Aydınlık huzur barış özgürlük ve insan hakları çağdaş düşünce anlayışı Atatürk devrimleri akıl ve bilim vardır. Bu değerleri kendi içinde paylaşan bir toplum asla
karanlıklara teslim olmaz,karanlıklardan beslenmeye çalışan zihniyet işte bu noktada aydınlığa teslim
olacaktır. Ancak burada bunu yapacak düşüncede bir toplum olabilmek önemli. Şimdi hiç sebep yokken savaş çığlıkları atanlar, ülkeyi nasıl bir felaketin ortasında bıraktıklarının ne zaman farkına varacaklar acaba? Uluslararası saygınlığını tamamıyla kaybeden bir ülke olmak işte bu felaketin bir parçası bana göre. Uluslararası Af Örgütü, her yıl açıkladığı ‘ Dünya İnsanhaklarının durumu’ raporuna göre, Türkiye insan haklarında sınıfta kaldı diye açıkladı. İfade özgürlüğü, topluma korku vermek özgürlük hakkı tanımamak, polisin aşırı güç kullanarak göz altında kötü muamele, basına sansür ve görülmemiş baskı, eleştiriye tahammülsüzlük, kendi gibi düşünmeyen bazı medya şirketlerini hedef haline getirmek, birçok haber sitelerine gözdağı vermek kapatmak, gazeteci yazar sanatçı düşünen bilim insanlarını korku içinde bırakmak, işte Türkiye’de yaşanan bazı gerçekleri Af örgütü tüm dünya ile böyle paylaşıyor. Özellikle yargı bağımsızlığının kötüye gittiği gerçeğide daha vahim bir açıklama bana göre. Ama bu toplum ne zaman aptal olmaktan kurtulur, işte o zaman karanlıklardan aydınlığa bir çıkış yolunun önünün açılacağına inanıyorum ben.
Prof.Dr.Levent Seçer