Günler geçti..
Haftalar, aylar geçti hatta üstüne birde yıl geçti
Nereden başlamalı nasıl anlatmalı?..
Tezatlarla dolu duygular içerisindeyim..
Bir yanım sanki dün almış gibi kucağıma, öteki yanım yıllardır anneymişim gibi,
Hem çok uzun bir zamandı, hem de çok kısa,
Bazı geceler sabah olmak bilmezken , haftalar, aylar hızla geçti..
Gaz sancıları bitsin koliği geçsin derken bebekliği bitti..
Tulumlarının yerini kot pantolonları aldı, eldivenlerin yerine boy boy ayakkabıları sıralandı…
Zordu her şey.. Daha kavuşmadan kaybetme korkusunu yaşadığım evladım 1 yaşında artık
1-2 gün kalır çıkarız derken bitmek bilmeyen günlerce hastanede yatışımız,
Daha emziremeden yoğun bakımda kalışı,
Koluna , bacağına takılı serumlar yüzünden kucağıma alamayışım,
Gözlerini hiç açmadan sürekli uyuyuşu…
Öyle anlarım oldu ki hiç çıkamayacağız bu hastaneden dediğim… Çocuğum hiç ağlamayacak, acıkmayacak, kucağıma alamayacağım, elbiselerini giydiremeyeceğim, odasına götüremeyeceğim, sepetine yatıramayacağım…
Bizimle birlik de doğuma gelen herkes çıkıp gitmişti çünkü evine..
Acı çekmenin, kaybetmekten korkmanın ne demek olduğunu anladığım günlerdi .. İçim çıkana , göz yaşlarım kuruyana kadar ağlamak.. ve tabi beklemek..
Mutlu anlarım olmadı doğduğu güne dair, hayatımı tamamlanmış hissedemedim aile fotoğrafı çektiremedim, mutluluk göz yaşları değildi yanaklarımızdan süzülen..
Öyle korktum öyle korktum ki kaybetmekten, kucağıma almak istemedim kokusuna alışmayayım diye ,koklamaktan korktum, yüzüne bakmaktan korktum.
Geçti sonra bu duygular…Yerini bırakmamaya bırakarak.. İlk doğduğu gece sabaha kadar kucağımdan bırakmadan anlattım ona, ne çok sevildiğini. Zorlu bir sezeryan ameliyatına rağmen,2 günlük açlığa ve susuzluğa rağmen nefesim kesilip sesim çıkmayana kadar anlattım. ’Burası dünya , artık karnımda değilsin ama benden ayrılmadın korkma .Dünya bu hastane odası kadar da değil, burası sıkıcı ,sevmedin biliyorum, bende sevmedim zaten. İyileş evimize gideceğiz. Mavi tüllerle kaplı yatağına yatıracağız seni…’Defalarca tekrarladığım bu cümlelerim annemin ağlayışları, benim ağlayışlarımla ilk gecemizi sabaha erdirişimiz.. daha dün gibi…
Geçti gitti bu kara günler.. Hatırlanmak istenmeyen bir kabus olarak, kalbimde , ruhumda derin yaralar bırakarak tabi…Lohusalık zaten çok zor bir süreçken daha da zorlaştı benim için.
Sakin olamadım, normal karşılayamadım hiçbir şeyi..
Ama bitti…
Adım adım büyüdü evladım, kapkara olan saçları sarardı ,kömür gözleri boncuk maviye döndü.
Dişleri çıktı evladımın, adım atmayı öğrendi, Çubuk kraker yiyor, anne diyor..
sarılmayı öğrendi, öpmeyi öğrendi..
Ve hala geceleri kucağımda uyuyor
Ben büyüdüm anne oldum, boyum kadar evladım oldu..
Sarışın mavi gözlü hediyem Muhammed Yağızım bebeklikten çıkıp artık 1 yaşında koca bir adam oldu..
Geçip giden bir yılın ardından hala dualarımda olan, boynuna sarılıp ağladığım, bıkıp usanmadan bana destek olan, görevini iş olarak değil de duygusunu ,özverisini katarak yapan, hala kontrollere geldiğimizde çakır oğlanı tanıyıp yanına gelen Medical Park Fatih Hastanesindeki ekipten de bahsetmeden geçemeyeceğim.
Emzirmeyi öğreten , ağlama nöbetlerimde benimle birlik de gözleri dolan , teselli veren Gülcan Hemşireye,
Sakinliği, olgunluğu ve sütümün ziyan olmaması için bıkıp usanmadan verdiği çabasıyla Çağla Hemşireye,
Gaz çıkarmayı ve evlat nasıl kucağa alınır, nasıl beslenir i öğreten Oğlumun ilk lakapları olan ‘Çirkin ve Boncuk’’ un isim annesi Havva Hemşireye,
Ameliyattan çıkışta ‘başınız kapalıydı değil mi ‘?deyip bulduğu bezlerle saçlarımı örtecek kadar hassasiyetlere duyarlı, kıyafetlerimi giydiren ,’karnınızı eşarpla saralım daha çabuk toparlanır’ deyip sezeryan sonrasındaki düz karnımı borçlu olduğum, her şeyimle ilgilenen Hemşirelerimiz; Sevim Hanım, Fatma Hanım ve Eda Hanım’a ,
Hastane odası değil de otel odası konforunu sağlayan , en ufak bir ricamızı geri çevirmeyen güler yüzlü Personel Binnaz Hanım, Güzel Hanım ve Nuray Hanıma sonsuz teşekkürler.
Canımın parçası hastalandığında ,bir başka doktora devretmek yerine mesaisi bittiği halde 21:00-22:00 ’ler e kadar bizi hastanede bekleyen, Pazar günleri dahi gelip durumunu kontrol eden ,sakinliği tecrübesi ve şefkatiyle Doktor Bey den ziyade , çocuğumun ağabeyi amcası gibi davranan Fatih Bey.. Hakkınızı nasıl öderiz bilmiyorum.
12 Aralık çocuğumun doğum günü,
İyi ki doğdun evladım, iyi ki doğurmuşum seni..
Hayatta vazgeçemeyeceğim tek şeyim, hediyem, hazinem, yaşama sevincim Muhammed Yağızım;
Peygamber Efendimiz(sav) ‘in huyundan, nurundan, ahlakından, Hz. Osman’ ın edebinden , terbiyesinden, Hz. Ali’ nin ilminden olgunluğun dan, Hz. Ebubekir gibi doğru sözlü dürüst, Hz. Ömer gibi adaletli, Hz. Hamza gibi güçlü kuvvetli bir evlat ol inşallah…
Amin. Cennet annelerin ayakları altındadır.