Sevgili okurlarım, 10 Ocak gününün gazeteciler günü olması nedeniyle, gazetecilik mesleği ile ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Demokrasinin gelişmesine ve çağın aydınlanmasına katkı sunan mesleklerden birisi, gazetecilik mesleğidir. Gazetecinin en büyük özelliği, insanlarımızın bilmesi ve öğrenmesi gereken haberlerin, bilgi akışını sağlayanlar olmasıdır. Her şart ve koşulda görev yapmanın gayreti içinde olan gazeteciler, doğal olarak da her türlü tehlike ve tehdidin altında yaşamlarını sürdürmektedirler. Bu nedenledir ki, gazetecilerin ekonomik ve sosyal imkânlarının yerli yerinde olması, büyük önem arz etmektedir. Bu durum 1961 anayasasıyla teminat altına alınarak, 212 sayılı yasa ile gazete çalışanları ve yöneticilerine ait, sendika yasası yürürlüğe koyulmuştur. Bu yasayla, gazetecilerin sorunlarına, sınırlı da olsa çözüm bulunmak istenmişti. Ne yazık ki, bu yasayla tanınan haklar, önce 12 Mart askeri müdahalesiyle sınırlandırıldı. Sonrasında da, 12 Eylül ihtilalinin demokrasiye müdahalesiyle, sendikal hakların büyük bir kısmı ellerinden alındı. Üç günlük bayramları bir güne indirildi. O günden sonra, “10 Ocak Günü, Gazeteciler Günü” olarak kutlanmaktadır. Bu vesileyle, bütün çalışanların demokratik haklarını hiçe sayanları kınıyor, demokrasi adına demokratik hakları yönünde mücadele veren bütün gazetecilerin günlerini kutluyorum.
Sevgili okurlarım, bende bir eğitimci olmama binaen, eski bir gazete sahibi ve www.yazarportal.com da köşe yazarlığı yapan aynı zamanda “Serhat Kültür Dergisi”nde makalelerini yazan birisiyim. Bunun haricinde, altı antoloji kitabında eserleri yer bulan, Beş yüzün üzerinde söylev ve makalesi olan, altı şiir kitabı bulunan şiirlerimin haricin de, bir romanı ve iki araştırma kitabı olan birisiyim. Aynı zamanda İstanbul Gazeteciler Derneğinin de Meclis Üyesiyim. Milletimizin birlik ve beraberliğini, ülkemizin üniter yapısını ve milli çıkarlarını göz ardı etmeden, insanlarının rengine, diline, dinine ve mezhebine bakmadan haber veren ve yayan basın mensuplarına dünden daha çok, bugün ihtiyaç duymaktayız.
Geçmiş zamana ve günümüze baktığımızda, birtakım medya ve mensuplarının yalan yanlış ve maksatlı haber yayan ve yazanların, ülkeyi nedenli güç duruma düşürdükleri ortadadır. Yaşadığımız ülkenin milli çıkarlarını düşünmeyenleri, bu sınıf içinde adlandırmaya dilim varmıyor.
O nedenledir ki, ülkemizin aydınları, yazarları ve basın mensupları, görsel ve işitsel medyasıyla birlikte, ülkemizin milli menfaatlerini ve çıkarlarını her şeyin üstünde tutmalıdırlar. Ülkemizin çıkarlarında sorumluluk duymak, hem vicdanı hem insani hem de vatandaşlık görevlerinden birisi olduğunu da, bilmek zorundalar. Bu ülkenin bayrağı altında yaşayan ve vatandaşlık haklarına sahip olanlar, etnik kökeni ne olursa olsun, ülkemizin birinci derecede geleceğinden sorumludurlar.
Hepimiz bu dünya üzerinde var olan bu topraklarda yaşıyoruz. Bu toprakları sınırlayan çizgin adı, Misak-ı Milli Çizgisi olduğunu ve onun sınırları içinde kalan yerinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olduğunu bilmeliyiz. Hiçbir kimse milli sınırlarımızı ve bağımsızlık değerlerimizi göz ardı edemez. Bir başka ülkenin yaşam biçimine heves duyup, çeşitli kampanyalarla Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yıpratılmasına hakları yoktur. Çeşitli bahanelerle bu tür fiiliyatın içinde olanlar, hüsrana uğrayacaklardır.
Ülkemiz insanlarının yaşadıkları ve içinde bulunduğu kültürel değerleri, örf ve ananeleri, bizlerin zenginlik kaynaklarındandır. Bu kaynaklarımızı korumakta ülkemizin aydınlarına, yazarlarına, gazetecilerine ve top yek ün, medya mensuplarına düşmektedir.
Kendi haklarımızı ararken, vatandaşlık haklarına saygılı olmak da görevimiz olmalıdır. Ancak o zaman görevimizi yapmış sayılırız. Demokrasinin gelişip güç kazanması, temel değerlerimizin öne çıkmasına bağlıdır. Bu yapıldığı takdirde, ülkemizde insan haklarına dayalı, evrensel açılıma yönelik, çağdaş ve demokratik hakların olmaması için hiçbir neden göremiyorum. O nedenle, demokratik ve sosyal yaşam biçimimizin geliştirilip zenginleştirilmesi gereklidir.
Sevgili okurlarım dileğim odur ki, demokrasinin önündeki bütün engeller ortadan kaldırılsın. İnsanlarımızın ekonomik, sosyal ve kültürel hak ve özgürlükleri evrensel standartlara kavuşturulsun. Bu kavramsal yapının kurulmasında ve geliştirilmesinde, gayret göstermesi gereken kurum ve kuruluşlarla birlikte, medya mensuplarına düşmektedir. Bu sorumluluk duygusu içinde görevlerini yapanlar, kendi çıkarlarının üstünde, ülkemizin çıkarlarını düşünmek zorundalar. Bu şekilde düşünerek hareket edenlerin, milli birlik ve beraberlik içindeki payları, daha da büyük olacaktır. Gazetecilik mesleğine yakışanda budur ve bu olmalıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle basın, yayın organlarımızın ve tüm çalışanlarının bu önemli günlerini kutluyor, ülkemiz için hiç bir fedakarlıktan geri kalmamalarını diliyor, gazetecilerimizin ve medyada görev yapanların günlerini kutluyorum…
Mürsel Adıgüzel
Eğitimci Yazar ve Şair