Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ
*YURTTA SULH, CİHANDA SULH… / bu deyim ilk defa Türkiye Cumhuriyetinin banisi ve hamisi büyük önderimiz ebedi Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından 20 Nisan 1931’de dile getirilmiştir…
Ne güzel bir kelimedir barış. Barış, yalnızca savaşın karşıtı değildir elbet. Vicdan, sevgi, tevazu sahibi olmaktır barış. Kardeşliği, birlikteliği, uyumu, eşitliği, hak ve hukuku savunmaktır. Kadınla, çocukla, ağaçla, kediyle, köpekle kavga etmemek, zarar vermemektir barış. Bireysel değil, çoğulcudur. Hepimizin, hele ki bu devirde en büyük arzumuz ve ihtiyacımızdır. Kendimizden ve en yakınımızdan başlayarak, dünya barışıdır gayemiz. Sonsuz güzellikleri bulunan dünyaya, sınırlı ömrümüzle insan evladı olarak verebileceğimiz en güzel hediye, bırakabileceğimiz en önemli miras barıştır…
1 Eylül ne ifade ediyor, neden bu gün dünya barış günü ilan edilmiştir?..
Değerli dostlarım; bilmenizi isterim ki bildiğiniz birçok barış dolu gün kanlı bir geçmişe sahiptir.
Haydi hep birlikte maziye, 1 Eylül 1939 tarihine gidelim ve bu gün neler yaşandığını sizlerle kısaca hatırlayalım.
1 Eylül tarihinde Almanya’nın Nazi’si Polonya’ya saldırmış ve burada binlerce insanı katletmiştir, İkinci Dünya Savaşı’nın başlangıcı ve milyonlarca insanın ölümüne yol açan bir gündür. Birleşmiş Milletlerin 21 Eylül günü kutladığı Dünya Barış Günü Türkiye’de savaşın kara yüzünü hatırlatmak için 1 Eylül’de kutlanılmaktadır.
“Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1981’deki 57. birleşiminde, “Genel Kurul’un açılış günü olan her Eylülün üçüncü Salı gününü ’nü “Uluslararası Barış Günü” ilan etmiştir. Yıllar sonra Genel Kurul’un 7 Eylül 2001 tarih ve A/RES/55/282 sayılı kararı ile 21 Eylül Barış Günü olarak kabul edilmiştir.
Birleşmiş Milletler, Barış Günü’nde, dünya çapında çatışmaların önlenmesi ve barışın tesisi yolunda bilinçlenmeyi amaçlıyor. Her 21 Eylül’de, Birleşmiş Milletler Merkezi’ndeki “Barış Çanı” çalınıyor. Savaşlardaki insani kıyımın anısına Japonya tarafından yaptırılan bu çan, dünyanın tüm kıtalarından çocukların bağışladıkları bozuk paralarla üretildi. Çanın üzerine “Yaşasın Tam Dünya Barışı” yazısı kazındı…
Birleşmiş Millet tarafından bir Dünya Barış Günü kabul edilinceye dek, Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı üyesi ülkeler, barış içinde bir dünya mücadelesi görevini hatırlatmak amacıyla Almanya’nın 1939 yılında Polonya’yı işgal ederek İkinci Dünya Savaşı’nı başlattığı tarih olan 1 Eylül’ü “Dünya Barış Günü” olarak ilan edip kutlamıştır…( Kaynakça; Vikipedi)”
1 Eylül 1939 tarihinde 20. yüzyılın en kanlı savaşını başlatan Nazi orduları Polonya’ya saldırarak bir dünya savaşının başlamasına, bu süreçte milyonlarca kişinin ölümüne ve sakat kalmasına sebep olmuşlardı. 1 Eylül Dünya Barış Günü dünyaya barışın önemini bir kez daha hatırlatıyor.
Dünya barışı neden önemli?..
Dünya barışı ne ifade ediyor?..
Dünya barışı, tüm dünya insanları için mutlu ve barış içinde yaşama ülküsüdür. Tüm ulusların gönüllülük esasına dayanan, savaşı önleyen politikalarla bir araya gelerek bütün zorbalıklara ve şiddete karşı olarak amaçladıkları karşı koyuş sonucu ulaştıkları bir huzur ortamıdır. Barışa ulaşmanın yolu şiddetin olmadığı bir yoldan geçer.
Dünya barışını sağlamak için Birleşmiş Milletler Kurulmuş ve bu konseydeki 5 daimi temsilci; Çin, Rusya, Fransa, İngiltere ve ABD’dir. Ne kötü bir tezattır. En çok savaş araçları için yatırım yapanlar, sürekli savaş için bahaneler bulan ülkeler dünya barışının temsilcileri olarak kendilerini göstermektedirler. İşte 1 Eylül’de kutlanan ‘Barış Günü’nde de bunun gibi bir tezat söz konusudur.
İnsanlar ihtiraslarından kurtulduğu zaman, gerçekten samimiyetle inandığı ve insanın bir karış topraktan daha önemli olduğunu anladıkları zaman dünya barışı gelecektir. Başta gelişmiş devletlerin ön ayak olabileceği ‘dünya barışı formülü’ bütün dünya ülkelerinin katılmasıyla ancak mümkün olabilecektir. Böyle bir şey mümkün müdür, şu an için böyle bir ortam söz konusu değildir…
Nazi Almanyası’nın 1 Eylül 1939’da Polonya’ya saldırmasıyla başlayan İkinci Dünya Savaşı, yaklaşık 80 milyon kişinin ölümüne yol açarken insanlık tarihinin en büyük felaketlerinden biri kabul edilen bu olayın üzerinden 85 yıl geçti ama Dünyamızdaki savaşlar silahlı, ekonomik, kültürel, dinsel ve dijital saldırı biçimleriyle hala devam etmekte ve insanlık ağır bedeller ödemekle karşı karşıya bırakılmaktadır.
Savaşların, toplumsal yaşamı derinden etkileyen ve onarılması güç tahribatlara yol açtığı bilinen bir gerçeklik olmasına karşın, günümüzde hala sorunlar çatışma araçları kullanılarak çözülmeye çalışılmaktadır. Savaşların etkisiyle ortaya çıkan tablo yaşanılır bir dünya olmadığı gibi, kutsal yaşama hakkı ağır tehditler altında bırakılmakta ve insan hakları ihlalleri gerçekleşmektedir. Dünyanın herhangi bir yerinde batan bir teknede onlarca mültecinin yaşamını yitirişine tanıklık edebildiğimiz gibi, yine dünyanın herhangi bir yerinde sorgu merkezlerinde veya sokak ortasında öldürülesiye işkence gören insanların yaşadığı mağduriyetleri öğrenebilmekteyiz. Savaş ve çatışma ortamı nedeniyle veya doğrudan bağlantılı, daha pek çok kategorik konularda insan hakları ihlalleri gerçekleşmektedir…
AVAZ AVAZ –SESE KULAK VER – SENDE –BARIŞ…
Bari bugün sev / bugün üzme
Anneni, babanı, amcanı, teyzeni, halanı, kardeşini, komşunu, arkadaşını,düşmanını…Yaratandan dolayı Yaratılanı sev…
Velhasıl insanı dostum insanı…
Bugün onlar ol! / bugün herkes ol!..
Kendini bir başkasıymış gibi gör, dinle, ölç, tart /kızmak değil susmak olsun en büyük öfke gösterin/ bugün kendin bile şaşır çevrende yarattığın barış halkasına.
Anlamaya çalış, duymaya çabala /ağlattığın insanları, kırdığın kalpleri, kanattığın yaraları/ hiç olmazsa bugün sar- sarmala!..
Özür dile, affet/ hiç bir iyilik kötülük getirmez sahibine.
İçindeki kine bir dur de bugün sen de…
İnsana insan olduğu için saygı duy/ mesafeleri tek bir telefonla kaldır.
Bir öpücükle bitsin tüm tartışmalar…
Sevgiyi kötülüğe/ barışı savaşa esir etme!..
Hiç olmazsa bir günü; bugünü; barış gününü hakkıyla yaşa!.. Yaşat!.. Yaşatalım!..
Ve ben… Artık ağlamak istemiyorum, yalan dünyada yaşamak istemiyorum… Gerçekten tüm insanlar birbirini sevsin istiyorum, sevelim, sevinelim. Sevgimiz birbirimize ölümsüz olsun. Biliyorum, herkes isteyecek kardeşçe yaşamak ona şüphem yok. Ben tüm dünya insanlarına sesleniyorum. Birbirimize inanalım, birbirimiz sevelim. İnandıralım birbirimizi seveceğimize. Ben gerçekten barış ve kardeşlik istiyorum… Korkmuyorum barıştan yana olmaktan. Korkmuyorum bu yola gönül vermekten…
Şüphelerimizden kurtulalım, paylaşalım acı ve kederlerimiz. Savaş haberleri okumak istemiyorum. İstemiyorum, dünyadaki kardeşlerimin acılar ve açlık çekmesini istemiyorum. Tüm kalbimle barış tohumları ekilsin dünyamıza… Tüm dünya liderleri herkese örnek olsunlar. Savaşları durdursun, açlıklara çareler bulsunlar. Kurtarsınlar tüm insanları. Hiç üzmesinler birbirlerini barış için uzatsınlar ellerini…
Bütün insanlar paraya, pula altına ve diğer madenlere önem vermesinler. Öncelikle barışa ve kardeşliğe önem versinler. Ben artık televizyona bakarken ağlamak istemiyorum. Biz dünyamızda kardeş olalım. Uzatalım elimizi muhtaç olan kardeşlerimize. Üzmeyelim birbirimizi, saygı duyalım, sevelim, sayalım, huzur içinde yaşayalım dünyamızda…
Ne çıkar?.. Savaş olmasa, açlık olmasa, ele ele verse tüm insanlar barış ve huzur doğar dünyamıza. Savaş yapmayalım. Barış yapalım, sevda üstüne kardeşlik üstüne şarkı ve türkü söyleyelim.
Ben artık haberlere bakıp üzülmek istemiyorum. Acılara çaresiz kalmak istemiyorum. El ele verelim tüm dünya insanları.
Bu güzel dünyamızda kardeşçe yaşayalım. Gülelim, hep el ele verelim. Barışa ve mutluluğa erişmek için çabalayalım. Yaşayamayacağımız üzüleceğimiz bir dünya yaratmayalım. Kardeşçe ve dostça paylaşalım her şeyimizi.
Barış içinde yaşayabileceğimiz bir dünyamız olacak mı bir gün!..
Sonuç olarak diyorum ki;
Barış hakkı, insan hakkıdır! İnsanlar, çatışma ve gözyaşının olmadığı bir toplumda, refah ve mutluluk içinde yaşama hakkında sahiptir. Dünyadaki tüm savaşların ve savaşlar aracılığıyla küresel sorunlara dönüşen ırkçılık, ayrımcılık ve nefret gibi insan hakları sorunlarının, devletler ve uluslararası devlet organizasyonları tarafından sonlandırılması çabası içerisinde olması kaçınılmaz bir insani ve vicdani yükümlülüktür!..
Her insanın, hiçbir ayrıma tabi tutulmadan eşit haklara sahip olduğu, herkesin diğerinin haklarına saygı gösterdiği, kadın ve erkeğin toplumsal ve bireysel açıdan eşit haklara sahip olduğu, doğa ve doğadaki diğer canlılarla uyumlu bir yaşam kurmak mümkün! İnsanların eşit, adil, özgür, onurlu bir yaşam sürdüğü bir dünyayı hep birlikte yaratabiliriz. Buna olan inancımızı sürdürüyoruz. Böyle bir yaşam, insanlığın en kıymetli eseri olacaktır…
Bizler, savaşların insanlığı bitirmesine izin veremeyiz. Barış haktır, insanlık adına barışı savunmaya devam edeceğiz.
Gülümsemenin dili, dini, ırkı yoktur. Tüm insanlar aynı dilde gülümser. Kimsenin gülüşü solmasın, haydi o zaman, ‘Barış mutlak Barış’ şartsız şurtsuz, âmâsız lakinsiz, derhal şimdi BARIŞ. Irk, din, dil, fikir, zevk ve sınıf farklılıklarımızın gerçek zenginliğimiz olduğunu unutmadan saygı, sevgi, anlayış ve hoşgörü içinde bir gelecek adına BARIŞ…
1 Eylül Dünya Barış Günü yazımı dünyanın gelmiş geçmiş en büyük lideri Mustafa Kemal ATATÜRK’ün sözleriyle bitiriyorum: “Yurtta sulh, Cihanda sulh”Türkiye Cumhuriyetinin banisi ve hamisi büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk tarafından “Yurtta sulh, Cihanda sulh” sözü ilk defa 20 Nisan 1931’de dile getirilmiştir… Bu söz, devlet yönetiminde ve her türlü devlet faaliyetlerinde yönlendirici bir nitelik taşıyan, “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi, sadece bir parola değil, aynı zamanda bir üstün hukuk kuralıdır.
Dünyada olabilecek herhangi bir rahatsızlığın herkese zarar verebileceğini, bu yüzden de milletlerin diğer milletlerin sorunlarına kayıtsız kalamayacağını ifade eden Atatürkçülüğün bütünleştirici ilkelerindendir.
“Yurtta sulh, cihanda sulh” sözü, günümüz Türkçesinde “Yurtta barış, dünyada barış” şeklinde de söylenir.
Ve şunu hiç unutmayalım ki; “bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir…”
Hepimiz için güzelliğin adının gerçekten daima ‘güzellik’ kalacağı ve daima gerçek rollerimiz için sahnede yer alabileceğimiz, sağlıklı ömürler, mutlu, umutlu, acısız, gözyaşsız, barış dolu bir dünyada güzel günler diliyorum…
Ne yeşil bir zeytin dalı gibi baharlık ne de bir güvercin kanadı gibi hafiftir barış, bir bebeğin gülüşü gibi aydınlık aşk kadar güçlüdür barış. Irk, din, dil, fikir, zevk ve sınıf farklılıklarımızın gerçek zenginliğimiz olduğunu unutmadan saygı, sevgi, anlayış ve hoşgörü içinde, renk, din, dil, ırk ayırmadan, farklılıklarımızın zenginlik ve güzellikle kabul edildiği, kimsenin kimseden üstün olmadığı, savaşsız, sömürüsüz, çıkarsız, huzurun ve barışın egemen olduğu, barış içinde yaşamayı seven ve tercih eden tüm canlara, kardeşçe yaşayacağımız bir dünya dileğiyle.
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun…
Hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir gün bir yerlerde, yeniden görüşmek ümidiyle…
1 Eylül 2024
#öskurşun#