Gün/aydın dostlarım
Kollarını aç ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben… Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme… Uyanmak ve silkelenmek zamanıdır sabah, en koyu gecenin ardından… Güne uyandıran, nefes aldıran Rabbimize şükürler olsun
1-7 KASIM TÜRK HARF DEVRİMİ HAFTASI…
Harf Devrimi, Türkiye’de 1 Kasım 1928 tarihinde 1353 sayılı “Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun”un kabul edilmesi ve yeni alfabenin yerleştirilmesi sürecine genel olarak verilen isimdir.
Türk Harflerinin Kabulü (Harf Devrimi) Türkiye’de 1 Kasım 1928 tarihinde 1353 sayılı “Yeni Türk harflerinin kabul ve tatbiki hakkında Kanun “un kabul edilmesi ve yeni alfabenin kabul edilmesi sürecine genel olarak verilen isimdir. Yasa, 3 Kasım 1928 günü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yasa ile birlikte o güne kadar kullanılan Arap harfleri esaslı Osmanlı alfabesi terk edilmiş ve Latin harflerini esas alan yeni Türk alfabesi yürürlüğe girmiştir.
Yeni Türk alfabesinin kabul edildiği 1 Kasım dikkate alınarak her yıl 1-7 Kasım tarihleri arasında Türk Harf Devrimi Haftası kutlanmaktadır…
Arap harflerinin Türkler tarafından kullanılması, Islamiyet’in kabulünden sonra başlamış ancak bu harfler, Türk diline hiç bir zaman uyamamıştır. Türkçe, Arap harfleri ile kolay yazılıp okunamıyordu. Harf Inkılabının hedefi, okuyup yazmayı kolaylaştırmak ve yaymak, modern öğretim ve eğitimin gerçekleşmesini sağlamaktı. Harf Inkılabının ilk adımı, 20 Mayıs 1928’de 1288 sayılı kanunla, Arap rakamlarının kullanılmasına son verilerek, uluslararası rakamların kabulü ile başlamıştı.
Bu yasanın onaylanmasıyla o güne değin kullanılan Arap harfleri esaslı Osmanlı alfabesinin geçerliliği son buldu ve Latin harflerini esas alan Türk alfabesi yürürlüğe kondu. Peki Türkiye Cumhuriyeti yazısını niçin değiştirdi? Türkiye Cumhuriyeti beşinci yılını doldurur ve birbiri arkasına devrimler yapılırken Mustafa Kemal ve arkadaşları devriminin en önemli, en büyük adımını atmaya hazırlanırlar. Çünkü genç Cumhuriyete, Osmanlı İmparatorluğunun kalıtı olan Arap abecesi türlü sorunlar yaratmaktadır.
İmparatorluk, yüzyıllarca Arap alfabesini kullanmıştır. Bu alfabe, doğallıkla bükünlü bir dil olan Arapçanın doğasına yatkındır; bağlantılı dil özelliği taşıyan Türkçenin doğasındaki sesleri yansıtmaktan uzak bir dizgedir; Türkçenin ünlü seslerini göstermemekte; h, k, s gibi kimi ünsüzler için birkaç ayrı harf kullanılmaktadır.
Harf Devrimi, büyük bir tarihi olaydır. Çünkü, sosyal, kültürel ve siyasi alanda geniş yankıları olmuştur. 1 Kasım 1928’de Latin alfabesine dayalı yeni Türk Alfabesinin kabulünden sonra, 24 Kasım 1928’’e yayımlanan Millet Mektepleri Talimatnamesi gereğince, yurdun her köşesinde Millet Mektepleri açılmış, halka yeni harflerle okuma yazma öğretilmiştir.
Atatürk bu çalışmalara “Millet Mektepleri Başöğretmeni” sıfatıyla katılmıştır. Yazı Reformu Gerekçeleri Arap yazısının tashihini (düzeltilmesini) isteyenlerin başlıca gerekçesi, bu yazının Türkçe’nin ünlü seslerini ifade etmekte yetersiz kalmasıyıdı.
Bu problemden doğan imla kargaşası, yazılı basının ve resmi okul kitaplarının yaygınlaşması ile daha çok hissedildi.
1870’lerden itibaren Türkçe’nin standart bir sözlüğünü oluşturma çalışmaları da imla konusunu gündeme getirdi. Latin Harflerini Benimseme Gerekçeleri Batı kültürüne duyulan hayranlık veya Avrupa’nın üstünlüğüne olan inanç, Latin alfabesinin kazandığı prestijin temeliydi.
1850-60’lardan itibaren Türk aydın sınıfının tümü Fransızca biliyor ve bazen kendi aralarındaki yazışmalarda Fransızca kullanacak kadar bu dili benimsiyordu. Telgrafın yaygınlaşmasıyla birlikte, Türkçenin Latin alfabesiyle ve Fransız imlasına göre yazılan bir biçimi de günlük yaşamın bir parçası haline geldi. Beyoğlu, Selanik, Izmir gibi kozmopolit çevrelerde dükkan tabelaları ve ticari reklamlarda çoğu zaman bu yazı kullanılıyordu. Ikinci Meşrutiyet döneminde, Türk ulusal kimliğini Islamiyet’ten bağımsız olarak tanımlama çabaları, özellikle Ittihat ve Terakki’ye yakın aydınlar arasında ağırlık kazandı.
Arap yazısı Islam kültürünün ayrılmaz bir parçası sayıldığı için, bu yazının terkedilmesi aynı zamanda Türk ulusal kimliğinin laikleşmesi ve kendi özbenliğini ortaya çıkarması anlamına gelecekti. 19. yüzyılın son çeyreğinde Istanbul ve Anadolu’da Rum ve Ermeni harfleriyle basılan gazete ve kitaplar önemli bir sayı tutmaya başlamıştı. Bu yayınların kazandığı popülerlik, Türkçe’nin Arap yazısından başka yazıyla da yazılabileceği fikrinin benimsenmesine yardımcı oldu.
Arap alfabesine, ayrıca dinsel anlamlar yüklenmiş bir dizgedir. Okuryazar olmayan halk, bu abeceyle yazılmış tüm kitaplara, gördüğü her basılı kâğıda inanç penceresinden bakmakta, kutsal kitap yazısıyla yazılmış her şeyi âdeta kutsallaştırmakta; bu nedenle salt okuma yazma bilmek bile dinle ilişkilendirilmekteydi.
Okuryazar olmayan halk, dilekçesini, mektubunu yazmaktan yoksundu, eski yazıyı bilenlerin yönlendirmesine açıktı.Yönünü çağdaş uygarlığa çeviren genç cumhuriyetin amaçladığı devrimlerin yaşama biçimi olması için ilk engellerden biri yazıdır.
Kaldı ki Cumhuriyet öncesi yazı ve dil, Osmanlı aydınlarınca da yoğun tartışmalara yol açmıştır. Mustafa Kemal’in yazının değiştirilmesine ilişkin düşüncesi yeni değildir, bu düşünceyi çevresiyle tartışarak geliştirmiş, o güne değin yapılan çalışmalar da göz önüne alınarak bir kurul oluşturulmuş, bu kurula “Alfabe Komisyonu” denmiş, bu adın yanına bir de “Dil Encümeni” eklenmiştir.Bu kurulda dokuz üye bulunuyordu. Ragıp Hulusi Özden, İbrahim Grantay, Ahmet Cevat Emre, Emin Erişirgil, İhsan Sungu, Avni Başman, Falih Rıfkı Atay, Ruşen Eşref Ünaydın, Yakup Kadri Karaosmanloğlu’ndan oluşan kurul çalışmalarını kısa zamanda tamamladı.
Atatürk, 9 Ağustos 1928 gecesi Istanbul’da Sarayburnu Parkı’nda düzenlenmiş bir şenlik sırasında, Harf Devrimini halka duyurmuştur;
“Arkadaşlar, güzel dilimizi ifade etmek için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz. Arkadaşlar, bizim güzel ahenkli, zengin lisanımız (dilimiz) yeni Türk harfleri ile kendini gösterecektir. Asırlardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulunduran, anlaşılmayan ve anlayamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak mecburiyetindeyiz. Lisanımızı muhakkak anlamak istiyoruz. Bu yeni harflerle behemehal pek çabuk bir zamanda mükemmel bir surette anlaşacağız ki, milletimizin yazısıyla kafasıyla bütün medeniyet aleminin yanında olduğunu gösterecektir. Vatandaşlar, yeni Türk harflerini çabuk öğreniniz. Bütün millete, kadına, erkeğe, köylüye, çobana, hamala, sandalcıya öğretiniz” demiştir.
Bililine ki: Yüce Türk Milleti: Cumhuriyet değerlerinin, Atatürk ilke ve devrimlerinin takipcisi ve savunucusu olarak, Türkçemizi kuşaktan kuşağa aktararak sonsuza kadar yaşatacak, diline sahip çıkacak, zenginliğini ve canlılığını koruması için üzerine düşenleri her zaman yapacaktır.
1 Kasım 1928’de Latin alfabesinin kabulüyle Türkçenin daha zengin bir milli dil olmasını sağlayan Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ü ve arkadaşlarını saygı ve minnetle anıyorum. 1-7 Kasım Türk Harf Devrimi Haftası kutlu olsun Aziz Türk Milleti…
Sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir… Sevgilerin en güzeli sizinle olsun, ailenizle, sevdiklerinizle birlikte, bereketli, neşeli, sağlıklı, sevgi dolu ve de mutluluk içinde bir gönlünüzce geçireceğiniz güzel günleriniz olsun…
Gönül soframdan gönül sofranıza sevgi ve muhabbetler gönderiyorum… Hoş kalın, hoşça kalın, her dem sevgiyle, hep dostça kalın, bir gün, bir yerlerde görüşmek ümidiyle değerli dostlarım…
#öskurşun#
KAYNAKÇA
Türk Harf Devrimi Üzerine İncelemeler, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2006.
Türk Yazı Devrimi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1992.
Atatürk ve Harf Devrimi, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1973.