Başlık, Mevlana’nın ünlü sözlerinden biri.
İşyerlerinde, hatta evlerin bir köşesinde buna benzer sözlerin yazılı olduğu tabelalar, çıkartmalar, çerçeve edilmiş halde veya takvimlere yazılmış olarak asılıdır. Meraklıyızdır bu tür epigramlara, vecizelere vs. Ancak merakımız ölçeğinde bile o sözler üzerine düşünmeyiz; ne demek isterler, neyi anlatırlar, doğru mudurlar, bu sözler gerçekten de o kişiye mi aittirler vb. Düşünme zahmetine katlanmadığımız için de, onlar bir süs olmaktan veya gösteriş aracı olmaktan öteye gitmezler.
Olsun, bizler yine de asarız. Hem de süslü yazdırır, yaldızlı çerçevelerle donatırız. En çok da Peygamber Muhammed’in, Atatürk’ün, Mevlana’nın, birkaç halifenin ve birazda Hacı Bektaşi Veli’nin sözleridir bunlar. Her derde deva gibi algılanmak/algılatılmak istenen bu sözleri asanların çoğunda, kendisinin o söz doğrultusunda bir kişilik yapısına sahip olduğu havasını verme çabası da vardır. Yahut da o sözlerden feyiz alan, ‘iyi’ insan vasıflarına sahip olunduğunu tabelalar aracılığıyla ifşa etme kaygısı taşıyan bu tavırlar, basit birer tatmin yaşamanın ötesine geçemezler. Tüm bunlara birazda, sinekten yağ çıkarma anlayışı denilebilir! Hem araştırma, okuma, bilme zahmetine katlanma, hem de o söz(ler) üzerinden dürüstlük, kültürlülük, bilinçlilik, karakterlilik havaları tasla. Oh, ne ala!
Elbette böylesi sözleri çerçeveletip asanlar arasında, kendini dürüstçe, samimice ifade etme çabasında olanlar da vardır.
Mevlana’nın, daha çok “Konyalı” adıyla başlayan etli ekmek salonlarının duvarlarını dolduran sözlerinden biri olan “Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol” sözünün anlamını irdelemeye çalışacağım.
Her şeyden önce bu sözün müthiş bir albenisi var: Dürüstlüğü, samimiyeti, ilkeli olmayı ifade eden özlü bir söz olarak görülür. Söz, ikiyüzlülüğe, riyaya, yalana/ dolana karşı, dürüst ve ilkeli olmayı, tek yüzlü olmayı, içi dışı bir olmayı amaç edinen bir ifadeyi anlatmakta. Tıpkı Yeni Türkü’nün çok güzel söylediği, Murathan Mungan’ın “Maskeli Balo” şiirindeki “Tak etti canıma bu maskeli balo / Ve onun sahte yüzleri” dizeleri gibi. Harika!
Bu sözler insan gerçekliğinin bir tespitini yaparak başka bir şeyi anlatıyor.
Ancak, “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol” sözü, insanın gerçeğini ifade edebiliyor mu? Bu sorunun cevabına, böyle bir durum mümkün mü sorusuyla başlanabilir.
Yalan-dolan, ikiyüzlülük iyi şeyler değil. Bu tür davranışlar, başkalarına kötülük etmenin birer yolunu oluşturmakta. Ancak göründüğün gibi olmak veya olduğun gibi görünmek meselesini ciddi bir tahlile tabi tuttuğumuzda, bu söz her ne kadar iyi niyetli ve dürüst olmayı önerse de, söz, insanın gerçeğini ifade etmemekte, hatta onu çarpıtmaktadır.
İnsan, tek yüzlü yaşayamaz ve tek yüzlü olması da mümkün değil. Bu tek yüzlülük, iki yüzlülük meselesinde “ikiyüzlü” sözcüğüne, dilin pratiğinde önsel olarak olumsuzluk yüklenmiş. İkiyüzlülük, riya ile eş anlamlı olarak kullanılmakta. Dil konusundaki pozisyonlarını bilmiyorum ama bana öyle geliyor ki, Türkçe dilinin sıkıntısından (kelime hazinesinin darlığından, cümle kurmadaki sıkıntı ve anlam yetersizliklerinden vb) olsa gerek, insanın riyakâr olması ile çok yüzlü olması arasındaki nitelik farkı, yeterince izah edilemiyor. İki cümle de, anlam olarak özdeşleştiriliyor. Hâlbuki bu iki cümlenin anlamı aynı değil. Bunun böyle izah edilmesi başta, bir dil sıkıntısına işarettir. Felsefi olarak Mevlana’nın bu cümlesi, gerçeği ifade etmiyor!
Bu dillerin hiçbirisini bilmiyorum ama Almanca ile felsefenin, Fransızca ile sosyopolitiğin, İngilizce ile de ekonominin en iyi şekilde yazılacağını söyleyen filozof, doğru söylemiş de, Arapça ve Farsçayı bilmediği için en iyi şiir ve destan dilinin de bu diller olduğunu eklememiş. Neyse, dil, ‘şeyleri’ nitelendirme, anlama ve anlatmanın doğrudan aracıdır. Beyin ve dil ilişkisi, insanın düşün dünyasının kapasitesini etkiler. Türkçe diliyle yeterince felsefe yapılamayacağını, Türkçe ile yeterince bir bilimsel makale yazılamayacağını bizim bilim insanlarımız söylüyor. Demek ki bilim ve felsefe tartışırken, anlamak ve anlatmakta, doğal olarak sıkıntılar yaşayacağız.
Sıkıntılı da olsa, meramımı anlatmaya yarın devam edeceğim.