“Hakkı ve halkı hoşnut etme çizgisinde Sevk-i İdare Sanatı” olan siyaset kirlendiği için AK PARTİ iktidara gelmiş, ak alın ve gönül taşıyanlar “Millî İrâde” yi tecelli ettirmişlerdir. Her inanan dürüst ve liyakatli insanların, menfaat sandalyesini ayakları altına alan insanların iktidar gerçeğinde payı vardır. Başarılar; şahıslara ve siyaset cambazlarına mal edilemez…
İktidarlar ve Milletin vekilleri, güç ve iktidarlarıyla; halkımızı şerlerden, adaletleriyle ve onları zulümlerden korudukları ölçüde başarılı sayılır, istikbâl vaat ederler. Aksine ikbâl mumları söner, sonra da yıkılır gider, arkalarında lânetlerle seslendirilen bir herc-ü merc bırakırlar. Tarih ve siyasi hayatı tetkik edecek olursanız; bu hep böyle olmuş; niceleri köprülerden geçmiş, niceleri attan inip eşeğe, eşekten inip ata binmişler, makam ve şöhretleri unutulup gitmiştir. Millete hizmet edenler, doğruluktan ayrılmayanlar müstesna…
Hazreti Adem’le başlayan insanlık, tarih ve siyaset kervanı; asırlar ötesinden bugüne, bugünden yarına, yarından ebede kadar devam edecektir. İnsan ve siyasi makam adamları; Hak ve adalet ölçüleri sayesinde yücelirler veya küçülürler. Bir gün gelir, onlar da toprak olurlar. Ne mutlu eser bırakarak toprak olanlara, gıpta edilir Hak ve adalet mücadelesinde meşâle ve önder olanlara…
“Osmanlı’nın Dibâcesi” Bursa’da bir genel seçim ve mahalli seçim dönemleri yaşadık. Ak Partiye gönül veren herkes; elinden geldiği, dilinin döndüğü ve kaleminin yettiği nispette, maddi/manevi gücü imkânında sandıklarda mücadele verdi, hizmet etti, gayret gösterdi, çalıştı. Siyaseti menfaat ve şöhret basamağı olarak kullanmak istemeyen, yıllardan beri bunun mücadelesini veren, bir kenara atılmış nice değerler ise; daha çok çalıştı, daha çok mücadele verdi, sandıklara gitmede, layık olanları seçmede çevresine daha çok etkili oldu.
On Milletvekili’ni TBMM. ne gönderen Bursalı seçmen, belediyelerin tamamına yakını da Ak Parti’ye teslim etti. Bursa’nın siyasi tarihinde görülmeyen bu olay küçümsenmemeli, siyasi arenada bulunanlara rehâvet ve “Zafer Sarhoşluğu” vermemelidir.
ANAP. DYP., CHP., DSP.’nin iniş/çıkışları, Bursa’daki icrââtları, özellikle belediyelerde siyasi ideâl ve ideolojinin hakim olması, “İş’e göre adam değil, adama göre iş” görüş ve düşünceleri ile işlerin çığırından çıkması, savurgan yatırım ve harcamaların halk tarafından yakinen takip edilmesi, kenar mahallelere gidilmemesi, dertlerinin halledilmemesi, lüks yatırımların belediyeleri büyük borç altına sokması, okulu, yolu, asfaltı, sosyal imkânları bulunmayan Yavuz Selim gibi mahallelere trilyonlar harcanarak spor kompleksleri yapılarak kadın/erkeklerin ayni anda yüzme havuzlarına girmeleri, Cami amblemli ilçe armasının yerine, Haç’a benzeyen yeni bir amblemin yaptırılması, siyasi zorbalıkla ismi konan, Ahmet Taner Kışlalı Meydanına trilyonların gömülmesi, inançlı ve türbanlı doktorların sağlık ocaklarından görevden alınması, belediye çatısı altındaki mescidin kapatılması; havadan gelen bir partinin havaya gitmesi ile son buldu… Öyle bir son bulma ve gidiş ki, ömrü billah bir daha gelemeyeceklerini söylemek, görmek gerçeğinde…
Bursa’nın siyasi tarihinde önemli bir yer alacak olan Nilüfer, Mudanya, Kemalpaşa ilçelerimiz ile Demirtaş gibi beldelerde Ak Parti’nin mahalli seçimi kaybetmelerinin acısı hala unutulmadı. “Doğru oturup, doğru konuşmak” gerekirse; hataları, o tarihlerde görevde bulunan teşkilatlarda değil, siyaset cambazlığı yapan bazı Milletvekillerinde aramak lazımdır..Yıldırım İlçesinde Ak Partinin büyük oy kaybı olmuş, Nilüfer de büyük farkla CHP. adayı Mustafa Bozbey kazanmıştır. Çalışmalarının mahsulünü alan bir Başkan…
“Değerler” için değil, menfâât pastasından bir dilim kapmak için Ak Parti’ye koşan, üşüşen niceleri iyice tetkik edilmeden, araştırılmadan, maddi güçleri ön plana alınarak, “Bölgecilik/Irkçılık” yapılarak ve tabiri caizse siyasi derebeylik oyunları ile listeler hazırlanmıştı. Özel merasimlerle yakalarına Ak Parti rozeti takılan niceleri; listelere giremeyince, seçimlerde parti aleyhinde çalışmış, gayret göstermişlerdi. Fikir, ahlak, kültür, siyasi kariyer, tahsil ve ruh yapılarına bakılmaksızın partiye alınanlar, partiden bir menfaat bekleyenler, Ak Parti’yi şöhret ve menfaat kapısı olarak görenler yanında; gerçek değerler bir kenara atılmış, göreve talip olanlar, bazı Milletvekillerinin özel gayretleriyle listelerden çıkarılmışlardı. Oniki Milletvekili ile bütün teşkilatların birlikte karar vermeleri siyasi edep ve yol iken; vermedikleri, zaman zaman kavgalara dönüşen listelerle seçime gidilmişti..
Mazide görülen ve yaşanan rehâvet, iktidar sarhoşluğu ve beceriksizlikler; Ak parti’ye kan kaybettirebilir. Seçim Sath-ı Mahallinde millete verilen sözler; sadece semâda değil, milletin beyin disketinde de kayıtlıdır. Fikir ve ruh yapıları belli olan mahalli basın ve televizyonlar, öküzün altında buzağı arama gayretiyle yapıcı değil, yıkıcıdırlar. “Pireyi deve yapan” sütun yazarları ile muhabirlerin kime ve kimlere hizmet ettikleri bellidir…
“Sert ve dürüst bir samimiyeti, riya perdesi altında saklanan yapmacık nezaketten üstün tutan” bir zihniyetle, gazetemizde birkaç hafta devam eden, Bursa’nın çözüm bekleyen âcil meselelerini yazdık, halkın görüş ve isteklerini dile getirdik.Yazmaya da devam edeceğiz…
Ak Parti’ye gönül verenlerin oylarıyla koltuklara gelenlerde büyük icraatlar görememek, partinin kan kaybına vesile olabilir. Alınan kadrolar, seçimde kaybedenlerin bir yerlere getirilmesi, ehil olmayan kişilerin kadrolaşmada siyasi şemsiye altına alınması, “Ben”leri oynayan milletvekili Faruk Çelik’in bürokrat atamalarındaki ısrarları, Ertuğrul Yalçınbayır gibi diğerlerinin küskünlükleri, milletvekilleri arasındaki hiçte sıcak olmayan hava, her birinin ayrı bir telden çalması, Bursa için çok şeylerin yapılması beklentileri yanında bir şeylerin yapılamaması yanlıştır, noksandır, partinin kan kaybına sebep olmaktadır. “Kardeşim, Dayım, Amca oğlum, köylüm, arkadaşım, akrabam, yakınım, vs.” gibi kayırma ve oyunlar nice partileri bitirdi, götürdü, nicelerinin sonunu getirdi, ayni akıbet Ak Parti içinde geçerlidir.
Belediyelerdeki sabık mahut kadrolar halen iş başındadır; değişenler “Devede kulak misali” mesabesinde olup, bir çentikten ibarettir. Belediye başkanlarının Ak Parti mayası içindeki icraatları yeterli değil, fikir ve aksiyon hedeflerini bulmalıdır. Sadece şehit cenazelerinde iptal edilen, milyarlar ödenen yosmaların programlarının iptali daim olmalıdır.
Açık ve net olarak icrâât beklemek, seçim meydanlarında millete verilen sözlerin tutulması, mâşeri vicdanın ve Akparti’nin görevidir. Gelecek seçimlerde milletvekilliğine hazırlanan il başkanı ile ilçe başkanları, koltuklarda gözü olanlar ve diğerlerinin; millet iradesi ile iktidara gelen Ak Parti’nin kan kaybetmesine vesile olmalarına hakları yoktur. Milli irade, millet iradesi, Ak Partiye oy verenler, Türkiye’yi eski hale getirenleri bir daha görmek istemeyen aziz milletimiz, bütün üyeler feryatlarında, sitemlerinde, dileklerinde haklıdır..
Beklemek de bir ümit kapısıdır, bekliyoruz.”
Bekledik ve gördük… Sancılı bir şahsiyetin, gecenin bir saatinde, tepeden İl Başkanlığı koltuğuna oturtulmasının cerimesini parti ve partiye gönül verenler çekti. Çalkantılar, sancılar, kavgalar, gürültüler, şamatalar ve siyasi oyunlar derken, Bursa teşkilatları görevden alındı, kaybolan ve kan kaybedilen zaman içerisinde yenileri göreve getirildi. Zıplayanlar trenden atıldı, bir Faruk Çelik devri kapandı…
İnternet sitelerine düşen, bazı yazarların ağzında pelesenk olan PKK. Sempatizanı, Çankaya adayı Tayfun Talipoğlu’na TRT’den, ayda yüz milyar TL. ödenmesi, sadece bir skandal, ihanet değil, partiyi bitirecek bir kasırgadır.
Kürt ve Alevi açılımı, Ak parti iktidarının altından kalkamayacağı büyük bir hata, gaf ve tarihi lekedir. Oy uğruna ve iktidar hevesiyle birilerini ve ABD. başta olmak üzere şer güçlerin besledikleri, hazırladıkları oyun ve senaryolara âlet olmak, AB’ nin direktiflerine göre hareket etmek, bin yıllık bir tarihi kabristana gömer, gelecekten endişe edilir.
Medyada yer alan haber, görüntü, bilgi/belgeler, ateşe körükle gidişin bir tehlike işaretidir. Yüz verilip astar isteyenlerin, istekleri bitmez. “Gizli Dünya Devleti”nin kurulması Megal-e İdeasında, olup/bitenleri çok iyi görmek, Osmanlının son karakolunu şer güçlere teslim etmemek gerekir.
Prof. Dr. Nurullah AYDIN tarafından kaleme alınan bir yazı, Kürt Açılımı üzerine önemli bir araştırmadır. Özet halinde bu yazıdan birkaç cümle aynen şöyledir: “Yüzyıldır ABD’nin İngiltere’nin İsveç’in, Fransa’nın,Ermenistan’ın, İsrail’in yapamadığını Türkiye’ye yaptırmak istiyorlar.. Kürt ulusu yaratmak. Peki böyle bir ulus var mı? Bu köşede birkaç kez yazdık. Kürt ulusu diye bir ulus yok..İngiliz Muhipler Cemiyeti, Kürt Teali Cemiyetinin 1900’lü yıllardan başlayan çalışmaları var. Paris, Oslo, Erivan, Vatikan, Telaviv’de Kürdoloji Enstitüleri kuruldu. Yıllardır çalışmalarına karşın bir Kürtçe gramer, sözlük ortaya koyamadılar..Erivan’ın geçen yıl çıkardığı sözlük Türkçe, Arapça, Farsça ve yerel dil karması.. Kuzey Irak’ta, dünün teröristleri Talabani ve Barzani aşiretleri birbirini anlamıyor. Arapça ortak dil.. ABD, İsrail, İngiltere bir türlü ortak dil gerçekleştiremedi.
AKP; Türkiye’de güneydoğu da Kürtçe kursların açılmasına izin verdi.Açılan tüm kurslar katılım olmadığı için kapandı. Neden Çünkü ortak bir dil yok.Güneydoğu kökenli sanatçılar kasetler yaptılar, okunmadı, satılmadı, vazgeçtiler. TRT Şeş büyük bir gösteri ile açıldı.. Kırmança’nın Diyarbakır ağzıyla yayını kimse anlamadı. Diğer lehçe Zaza’ca yayına koydular yine izlenmedi..
DTP; TBMM’de basın toplantısıyla Kürtçe gazete çıkardık dediler.Satılmadı okunmadı anlaşılmadı, satılmadı… Terör örgütünün anlaşma dili Türkçe.. ROJ Tv birçok lehçede yayın yapıyor ama genel yayını Türkçe.. Peki ama neden? Çünkü; Kürtçe diye bir dil yok. Sadece bölgede farklı topluluklar var. Zazaca, Kırmançça, Solhanice, Dimillice, Bohtanice var. Ve her biri bir diğerini anlamıyor, birkaç kelime dışında! Şimdi siz hangi dilden, hangi ulustan bahsedeceksiniz! Sonra da çıkmışlar; Kürt açılımı diyorlar. Neyin açılımı bu?Türkiye’de yüzde 6’lık topluluk o da kendi aralarında bütünlük taşımıyorsa neyin açılımı olacak bu?
Bir de denilen şu dağdakileri indirmek! Dağdakinin bölge insanı ile ilişkisi ne ki? Yüzde 10’luk oran. Yüzde 90’ı bölge insanı değil.. Polis Akademisi’nde düzenlenen Kürt Sorunun Çözümünde Türkiye Modeli Çalıştayı yapılıyor. AKP’li yetkililer diyor ki, Bunlarla da görüşürüz, bunları da ikna ederiz. Kimleri ikna edecekler acaba ? İkna edilenler; 25 yıldan bu yana Suriye, Kandil, PKK odaklarını ziyaret edip onlarla görüşerek, tek yanlı Türkiye’de PKK’ya yandaşlık yapanlar, hiçbir dönemde Türk milletinin milli ve manevi değerlerine sahip çıkmayanlar, şimdi Kürt açılımı projesinde devletin güvenliğini tehdit edecek grubun içerisine gelerek, Türkiye’de demokratik açılım bahanesiyle bölünmeye cesaret veriyorlar. Kürt açılımının yerli modelini oluşturmaya çalışıyorlar. Oysa herkesin, ne yaptığını bu millet biliyor. Neyi yazdıkları, neyi söyledikleri biliniyor. Belli tipleri dinleye dinleye bu millet usanmıştır. Şimdi kalkıp bölücü terör örgütüyle mücadeleden vazgeçerek, olayı genişletip sosyal dokuyu parçalayarak, birilerinin Dört parçalı büyük Kürdistan’ın ilk aşamasını Türkiye’den başlatmaya kalkıyorlar. Bu yaklaşım büyük bir gaflet, dalalet ve ihanettir. Memleketi çatışmaya, bölünmeye doğru sürüklemeye kimsenin hakkı yoktur. Bu millet çatışma istemiyor. Refah istiyor, kalkınma istiyor,iş istiyor, aş istiyor, kaliteli eğitim istiyor, insanca yaşama istiyor..”
Dinleri, imanları, inançları, töreleri, yaşayışları, mezhepleri aynı temel değerlerden gelen Kürt insanını, ırkı Kürtçü yapanlar samimi değildir ve maşa olarak kullandıkları insanlar da Kürt değildir. Kürtler içerisinde uzun yıllar kalan, öğretmenlik, müdürlük, muhtarlık yapan, araştırmaları yayınlanan bir kişi olarak, haykırarak söylemek istiyorum: bunlar Kürt değildir, alevi değildir, bilmem ne değildir. Ermeni ASALA’nın oyunları, tuzakları, çocukları ve tohumları olan bu şer güçler, Devlet karşısında susturulmalıdır.
Dileriz aynı hatalara ve siyasi oyunlara gelmez, ideal ve zihniyetleri menfaate hakim kılmayız. Deneyimli bir başkan Sedat Çakır, Nemci Akosman ve diğer taze kanlar ve objektif seçilmeyen yönetim kurulları siyaseti, siyasi rant haline getirmez, Ak Parti mayasını
bozmazlar. Bir ilçe başkanının: “Partimizin kuruluş ruhu tekrar ortaya çıktı” beyanatı, solgun gönüllere, kararan ümitlere yeniden su serpti, rahatlattı, neticeyi bekliyoruz.
Önümüzde çok sesli bir seçim ufukta görünmektedir. Olup/bitenler, yapılan büyük hatalar, adam kayırmalar, kendi dümenlerini çevirenler, siyasi oyunlarını oynayanlar ve Ak Partiyi öbür partilerden farksız hale getirmek isteyenlere meydan verilmemelidir, çünkü başka bir parti yok..Başka bir Türkiye ve Vatan da yok..