Kim demiş bu sözü?
Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan demiş!
Nereden öğreniyoruz bu haberi?
Amiral gazetesi Hürriyet’ten.
Kocaman puntolarla atılan bu manşet sayesinde, bir kez daha Ermenilerin topraklarımızda gözü olduğunu öğreniyoruz!
Sağolsun Hürriyet, uyarıyor bizi, gözünüzü dört açın diyor.
Tabi ki biz Türklere diyor.
3 haftalık bir haber, ama Ermeni düşmanlığının zihinsel döngüsü devam ettiği sürece güncelliğini koruyan bir haber.
Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’a bir Ermeni öğrenci, “Ararat’la (Ağrı Dağı) birlikte bize Batı Ermenistan’ı (Doğu Anadolu’yu) geri getirecek bir gelecek bizi bekliyor mu?” diye soruyor.
Soruyu soran öğrenci besbelli, tam bir Ermeni milliyetçiliği eğitimiyle yetiştirilmiş. Tıpkı Türk milliyetçiliği madalyonunun arka yüzü gibi.
Milliyetçilik, her yerde aynıdır; yalnızca adları değişir: Türk, Ermeni, Yunan, Arap vs.
Sonuçta milliyetçilik, düşmanlık üzerine bina edilmiş ulus devlet siyasetidir ki, insanlığın 200 yılını kan deryasına çevirmiştir.
Sarkisyan cevap veriyor: “1990’ların başında vatanımızın bir parçası olan Karabağ’ı düşmanın elinden kurtarmak kaçınılmaz bir görevimizdi. Söylemek istediğim, her neslin kendisine ait bir sorumluluğu ve bu görevini en iyi biçimde başarmak zorunda olduğudur. Şayet sen ve akranların çabalarını ve şevkini esirgemezse dünyanın en müreffeh memleketlerinden birisine sahip olacağımıza inanmalısın. Emin ol ki, çoğu durumda ülkelerin etkinliği yüzölçümleriyle değerlendirilemez. Bir ülkenin güçlü, tanınmış ve medeni milletlerin yanında yer alabilmesi için o ülkenin çağdaş olması, güvenlikli ve müreffeh olması, olmazsa olmaz şartlardandır.”
Sarkisyan’ın bu cevabında Ağrı’nın A’sı bile geçmezken, hatta Ağrı’yı çağrıştıracak bir emare dahi yokken, “Karabağ’ı biz aldık, Ağrı’yı size bıraktık” diye haber yapmak, hangi akla hizmet?
Gazeteciliğin, haberciliğin namusu, ahlakı, etiği işte tam böylesi noktalardır.
Hürriyet gazetesinin attığı bu manşet sonrasında, medyanın bir kısmı aynı minvalde döktürdü; Ermenilere küfür eden yüzlerce yazı yazıldı; barışın dilini kullanan Türkiyeli demokratlara ‘işte bizden açıkça toprak talep ediyorlar, siz hala soykırım yapıldı diyerek onların ekmeklerine yağ sürüyorsunuz’ diye saldırıldı.
Hürriyet’in elit olmaya çalışan ama kahvehane ağzıyla demagoji yapan Beyaz Türk faşosu Yılmaz Özdil, bu manşet üzerine, “Benim Neslim” diye düşmanlık ve kin kokan yazı yazdı.
Daha kötüsü ise, aynı günlerde Azerbaycan’da bulunan Başbakan Erdoğan’ın, işi, Sarkisyan’ın özür dilemesi gerektiğine kadar götüren açıklamaları oldu.
Hükümet kanadından Egemen Bağış ve Bülent Arınç, incelikten yoksun ve tehditkâr demeçler verdiler.
Hürriyet gazetesinin bu çarpıtılmış ve art niyetli haberinin yalanı, Agos gazetesince ortaya çıkarıldı.
Peki, neye yaradı bütün bunlar?
Bir çarpıtma ve provokatif manşet üzerine bina edilen ve anlamadan, dinlemeden, gerçeği araştırmadan yazılan bunca yazıyı ve açıklamaları nasıl izah edeceğiz?
Cevabı gayet basit: Bizim siyasetçilerimiz de, bürokratlarımız da, medyamız da bu tür işlere teşnedir!
Yani haberci hapşırsa, öteki nezle olur!
Çünkü damarlarımızda milliyetçiliğin asil kanı dolaşır!
Bu ülkenin yılmaz evlatları, Atatürk’ün Selanik’teki evinde bomba patlattırıp İstanbul’da bir galeyan ve talan örgütlemişlerdir. Tarihin çöplük kısmında kayıtlı Türk milliyetçiliğinin olaylarından biridir 1955 yılı 6/7 Eylül olayları.
“Türkiye Türklerindir” logosunu hala kullanmaya devam eden gazeteye de, böyle manşetler yakışır zaten.
Milliyetçiliğin tarlasına tohum eken, o tarladan bereketli ürünler deren Hürriyet gazetesi… Oligarşinin değnekçisi Hürriyet gazetesi…
Ve Hürriyet gazetesinin haberi üzerine mal bulmuş Mağribi gibi atlayan devlet erkanı…